6.Bölüm

7.4K 237 327
                                    

Bu bölümü iremm_ikizz ve romeosuzjuliet3 'e ithaf ediyorum..

Sabah uyandığımda, Akın abim yanımda yoktu. Yavaşça doğruldum yataktan, kapıya yöneldim. Merdivenlerden aşağıya inerken, salondan Akın abimin sesi geliyordu.

Sarsak adımlarla ona yöneldim. Benim geldiğimi görünce hafifçe tebessüm etti. Telefondan gelen sese cevap verirken sıkıntılı görünüyordu.

- Tamam, tamam. Orda olacağım. Saat kaçta?

Sesini gerçekten çok kötü tutuyordu. Büyük ihtimalle abimlerden biriyle konuşuyordu.

- Tamam abi, tamam. Orda görüşürüz.

Telefonu kapatırken, sıkıntılı bir nefes verdi dışarıya. Yüzünü bana dönerken yanıma yaklaştı.

-Ah, Bade ah. Nelerle uğraşıyorum. Şimdi senin cenazene gidicem. Iyi mi!
Onların desen, hiçbişeyden haberleri yok. Mert yıkılmış. Kimseyle konuşmuyormuş. Diğerleri, diğerleri neyse...

Haklıydı. Yaptığımızın şeyin hiç-bir mantıklı tarafı yoktu. Bir çıkmaza doğru gidiyordum. Ve ben kendimle beraber abimi de o çıkmaza sürüklüyordum. Onu bu işe âlet ettiğim yeterdi. Bundan sonrasını kendim yapmalıydım.

-Abi biliyorum başına çok dert açtım. Özür dilerim. Seni bu işe hiç karıştırmamalıydım. Özür dilerim. Ben, ben bundan sonrasını halledebilirim. Gerçekten, çok teşekkürler herşey için..

Sözlerimin bitiminde yüzüne bakamayacağım için arkamı dönüp hızlı adımlarla salondan çıkarken, Akın abim bileğimi yakalayıp beni kendine çekti.

Beni sarıp sarmaladığında, elimde olmadan bende kollarımı sardım ona. Ne yapabilirdim ki? Birisinden sevgi görmek benim için nimet sayılırdı. Beni kimse sevmemişti ki ondan başka. Beni öz abilerimden daha çok seven birine başka ne yapabilirdim ki? Bu zamana kadar bana sevgisini gösteren bir tek Akın abim olurdu. Yine o olmuştu...

Kafasını saçlarımın arasına daldırdığında derin bir nefes soluduğunu hissettim. Saçlarımın arasından gelen boğuk sesiyle bana açıklama yapmaya çalışıyordu.

-Bade'm, güzelim, birtanem sen beni yanlış anladın. Ben o yüzden demedim ki! Ben hiç senden rahatsız olur muyum?

'Insan sevdiğinden rahatsız olur mu be kızım!'

Sondaki mırıldanmasını tam anlayamasam da, söyledikleri ve davranışları beni hep rahatlatmaya yetiyordu. Ne yapsa kanıyordum. Ne dese inanırdım...

SAVAŞ'TAN

Herşey sarpa sarmıştı. Herşey mahvolmuştu. Herşey bitmişti işte...

Küçüğümüzün ölümü herşeyi bitirmişti. Arkasında koca bir enkaz bırakarak gitti öbür dünyaya meleğim.

Bugüne dek hiç onun öleceğini düşünmemiştim. Sözde hep ona derdim. 'Öl, öl! Geber artık!' derdim. Şimdi ne olmuştu? Bende ölmemiş miydim onunla? Bende teslim etmemiş miydim onunla ruhumu, kalbimi? Bitmemiş miydi benim için de herşey?

Kimseden ses çıkmıyordu. Herkes kendi acısını içinde yaşıyordu. Herkesin vicdanı sızım sızım sızlıyordu. Herkesin kalbi ağır geliyordu artık bedenine. Herkes özlüyordu.. Herkes, onları ne yaparlarsa yapsınlar, herşeye rağmen onları hep kalbinde taşıyan miniklerini özlüyorlardı.

Herkese ağır geliyordu bu vicdan azabı. Herkes pişman, herkes sessiz, herkes kırgındı. Kendilerine.. Kendilerine kırgınlardı. Nasıl yapmışlardı? Melekleri ölünce mi akılları başlarına gelmişti? Ölmese, ölmese hala devam edeceklerdi yaptıkları herşeye.

Mert, odasından çıkmıyordu. Hastaneden döndüğümüzden beri odadan çıkmadı. Kırıp dökülme sesleri geliyordu arada odadan. Herkes kendine birşey yapmamasını umuyordu.

YAZARDAN

En çokta ona ağır gelmişti bu olanlar. Herşeye göz yumuşu, onu hep göz ardı etmesi, hiç bir zaman yanında olmaması.. Ağlıyordu, sadece bu geliyordu elinden. Bazen kendine, abilerine sinirlenip etrafa saldırıyordu. Cesareti olsa, cesareti olsa kendi de meleğinin yanına giderdi. O olmadıkça burda olmanın ne anlamı vardı ki?

Belki cesaretini toplasa yapabilirdi. Orada meleğini tek bırakmazdı. Burda etrafta ordan oraya koşuşan Bade'si yoksa niye yaşıyordu ki?

Ona hep sarılmak istemişti mert. Ama hiç-bir zaman gitmemişti yanına. Hep öpmek istemişti. Hep kokusunu solumak istemişti. Ama gururu hiçbirine müsaade etmemişti. Nasip de olmamıştı ya zaten, hiçbirini yapamadan çekip gitmişti meleği. Kokusuna da alıp gitmişti çok uzaklara...

Şimdi ne yapsındı Mert? Gitse miydi meleğinin yanına? Cesareti var mıydı ki o kadar? Yapabilir miydi ki bunu kendine? Gözlerini odasındaki pencereye dikti. Şuan hiç mantıklı düşünemiyordu. Yavaşça ayağa kalktı. Her beş dakika da bir gelen abileri yine dayanmıştı kapısına. Pencereye doğru adımladı. Pencerenin önünde durdu.

-Abicim çık dışarıya hadi! Yapma böyle.

Onlar da Mert'ten bir süre ses çıkmayınca endişelenmişlerdi.

Pencereden aşağıya baktı genç adam. Burdan atlasa ölür müydü ki? Pencerenin açık camından istifade bacaklarını sarkıttı ilk önce aşağıya doğru...

BARIŞ'TAN

Mert bizi endişelendiliyordu. Bade'nin ölümü yetmezmiş gibi Mert'te zorluk çıkartıyordu bize.

'Bade' , Bade'm, güzel meleğim benim. Onu özlüyorum. Hayatta hep annemi çok özlerdim. Onun özlemi bitirirdi beni. Onun ölümü yakar yıkardı kalbimi.

Ama şimdi meleğimin ölümü daha ağır basıyor kalbimde. Gözlerimin önünden bebekliği geçiyor. Hayal meyal hatırlıyorum. Ilk Savaş abimin kucağına verilmişti. Savaş abim ona hem şefkatle hem de sinirle bakıyordu. Ne yapacağını bilmezmiş gibiydi. Ama onun nefreti daha ağır bastı kalbinde.

Sonra sinirle bana verdi meleğimi. Çok güzeldi çok. Tıpkı bir melek gibiydi. Bembeyazdı. Elleri ayakları top gibiydi. Yanakları da çok tombuldu. Insanın ısırmak isteyeceği türden. Saçları desen, kıpkıvırcıktı. Elimi kaldırıp saçlarına hafifçe dokunmuştum. Zarar vermeye korkardım. Yumuşacıktı. Hemde çok.

Keşke hep öyle kalsaydım. Hep ona zarar vermeye korkan abisi olarak kalsaydım. Ama ben, ama ben LÂNET OLSUN!!

Mert, o zaman çok küçüktü. Bora, Bora cidden seviyordu Bade'yi. Biz sevgimizi göstermezken o, çekinmezdi Bade'yi sevmekten. Tabi bebekken. Büyüdükçe o da uzaklaştı ondan. Hatta Bora, bizi bile geçiyordu. Vuruyordu, dövüyordu. Hemde her fırsatta. Geceleri de odasına girip sessizce, uzaktan özür dilerdi sadece. Sonra da kendi odasına gider ağlardı sessizce. Bunu sadece ben bilirdim. Hatta bazen yanına gider destek olurdum ona o zamanlar.

Sonra odasına gitmemeye başladı. Artık bütün bağlarını kesmişti Bade'den. Hâlâ ağlar mı bilmem ama her vurduktan sonra gözlerinden geçen acıyı, pişmanlığı bir ben görürüm. Sanki, 'mecburum küçüğüm' derdi gözlerinden. Gözleriyle konuşurdu Bade'yle. Sonra da çekip giderdi. Dışarı çıkardı. Ya da odasına çekilirdi.

Büyüdükçe değişti, değiştik, değiştim. Biz çok değiştik. Hemde çok. Şimdi de bu değişimin iç yakan sonucunu çekiyoruz hep birlikte. Hep birlikte öldürdük kardeşimizi. Hep ona katil derdik. 'Anne katili!'. Şimdi biz ne olmuştuk? Kardeş katili mi? Melek katili mi olmuştuk şimdi biz?

Iyi işlerle uğraşmıyorduk. Hatta çok kötü işlerle uğraşıyorduk. Hayatımız ölülerle iç içe geçiyordu. Ama bu, ama bu normal bir ölüm değildi ki. Bu bir meleğin hayata veda edişiydi.

Savaş abim kapıdan çekilin gibisinden kafasını geriye doğru sallayınca kendime geldim. Kapıyı kıracaktı. Geri çekildik. Hepimiz ruh gibiydik. Birkaç denemeden sonra kapıyı kırınca içeri koşturduk hep birlikte. Gördüğümüz şeyle dünyamız başımıza bir kere daha yıkıldı...

**Nasılsınız aşklarım???**

**Bölüm nasıldı? Yazdıkça yazasım geldi. Hatta şimdi bunu yayınlayıp, diğer bölümün taslağına geçicem.**

**Bol yorum ve oy lütfeen♡♡**

**Iyi okumalarr...**

Kötü AbilerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin