Çarşamba günü olmuştu. Jordan Mavrick'ten hala bir haber yoktu. Jeffren'in ölümünün üstünden iki hafta geçmişti. DNA testlerine göre olay yerindeki cesedin kanları Jeffren'in kanlarıyla uyuşuyordu. Ortağım, o günden beri eve uğramamıştı. Nerede olduğunu ve ne yaptığını bilen tek kişi bile yoktu...
Müfettiş Houston, bu gün benimle görüşmek istediğini söylemiş ve Scotland Yard'a gelmemi istediğini söylemişti. Kahvaltı yapmadan evden çıktım, taksiyle Scotland Yard'a gittim.
Müfettiş, her zamanki gibi beni bekliyordu: "Hoşgeldin Brad. Seninle birkaç konu hakkında konuşmak istiyorum." dedi ve odasının kapısını kapattı. "Elbette..." diye yanıtladım.
Karşıma oturdu, gözlerini üstüme dikti ve "Öncelikle ortağın Jordan Mavrick hakkında birkaç bilgi vermeliyim. Jordan, iki hafta önce kardeşinin cesedini gördükten sonra bizimle bağlantısını kopardı. Bu yüzden ortağının New Scotland'daki görevi beklemeye alındı." dedi.
Şaşırmıştım; onlardan biraz daha anlayış beklerdim doğrusu. Cevap verme gereği duymadım ve dinlemeye devam ettim. Birkaç saniye sessizlikten sonra, "Sana gelince, ortağın olmadan çalışmak istersen eğer Scotland Yard'da senin için hala yer var." diye ekledi.
Tabi ki işime devam edecektim. Fazla düşünmedim, "O yokken onun yerine işleri devralıyorum diyebiliriz. Yakında geri dönecektir, emin olabilirsiniz. Sadece kardeşinin ölümüne alışması için biraz zaman lazım." dedim.
Bunun üstüne tebessüm etti, "Ben de öyle düşünmüştüm, Brad. İşlerinde yardımcı olacak birkaç yardımcı dedektif atanacaktır." dedi ve arkasına yaslandı.
Aslında dava çözmek için sabırsızlandığım söylenebilirdi. İki haftadır evde yalnız başıma oturmaktan sıkılmıştım. "Çözülecek bir dava varsa..?" diye sessizliği bozdum.
Çekmecesini açtı ve birkaç dosya çıkardı. "Ah tabiki... Bu dosyaların her biri çözülmeyi bekleyen davalar. Hangisini istersen..." dedi ve dosyaları bana uzattı. İçlerinden birini aldım ve çalışmak için eve gittim...
Aldığım dava, Vincent van Gogh sergisinde olan bıçaklanma olayıydı. Büyük bir olay olmamasına rağmen serginin sahipleri yüksek güvenlikli bu binada olan bıçaklanmanın suçlusunun bulunmasını istiyordu. Benim işim de bu suçluyu bulmaktı...
Bir saatlik bekleyiş sonunda Müfettiş Houston, ortağımla tanışmak için ofise gelmem gerektiğini söyleyen bir mail atmıştı. Ben de içimdeki merakla eşdeğer olarak hızla New Scotland Yard'a gittim. Houston ofisinde yoktu. Ortağımı aramak için dolanırken uzun boylu bir adamla çarpıştım. Siyah saçları ensesini kapatıyordu, acelesi vardı sanırım ki özür bile dilemedi. "Önüne baksana!" diye bağırdım arkasından. Bana döndü, küfür etti. Zaten birkaç gündür olanlar yüzünden yıpranmış olan sinirlerim bu küfür sayesinde beni ele geçirdi, kendime hakim olamadım ve adamın yakasına yapıştım. Adamla birbirimize girmişken sarışın bir kadının sesiyle köşelerimize çekildik. Jordan Mavrick ile geçirdiğim zamandan kazandığım alışkanlıklar dolayısıyla kadının parmaklarını kontrol etmiştim; yüzük takmıyordu. Üstünde dar paça bir pantolon ve siyah bir gömlek vardı. Yanıma doğru yürürken, elindeki kağıtlara göz atmaya fırsatım olmuştu. Kağıtlarda kişisel bilgileri yazılıydı. İsminin Emma Kellen olduğunu ve dedektifliğe yeni terfi ettiğini öğrenmiştim.
Yanıma geldiğinde mavi gözleri gözlerimden ayrılmıyordu, "Ben Dedektif Brad Carson, Bayan Kellen." diye kendimi tanıttım. Tebessüm etti, "Demek adımı biliyorsunuz. Müfettiş Houston sizden bahsetmişti. Bir ortağa ihtiyacınız varmış." dedi.
"Yeni ortağım siz misiniz?" diye sordum. Bunu beklemiyordum fakat memnun olmuştum...
"Beğenmediniz herhalde..." diyerek yürümeye başladı uzun koridorda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jordan Mavrick
RandomEski bir polis olan Brad Carson'ın Dedektif Jordan Mavrick ile yaşadıklarını anlattığı kitaptır. [Okuduktan sonra vote, yorum yaparsanız mutlu olurum.]