minik öpücüklerinden ve vanilya kokan teninden ayrılamıyorum. üzerimde senin tişörtün var, ellerinse belimde duruyor. ikimizin de saçları dağınık, ne kadar kötü gözüktüğüm umrumda değil.
vücudum seninkisine göre daha soğuk, ama beni ısıttığın için minnettarım. içimde minik bir heyecan var yine, beni hayatta tutan. dudaklarımı miskin, yavaş bir şekilde bastırıyorum dudaklarına, nefeslerim gittikçe ritme giriyor ve yavaşlıyor. ellerini sırtımda gezdiriyorsun, öpücüklerimi boynuna indiriyorum. sonra yine kollarımı doluyorum sana, derince nefes alıp veriyorum.
uzun zaman olmadı, ona rağmen sanki tüm dünyammışsın gibi hissediyorum. bana şiirler yazdırtıyorsun, aşk şarkıları söylettiriyorsun. muhtemelen hâlâ tapıyorum sana, ellerin boynumdayken bile. en sevdiğim, güzel yüzün ve heyecan verici ruhun.
bakıyorum, inceliyorum. gelen hafif güneş ışığı iltifat ediyor suratına sanki, sana bakmaya doyamıyorum. hafif mırıldanıyorsun akşama ne yapabileceğimizle ilgili, gitmem gerektiğini söylüyorum. ısrar etmene rağmen kabul edemeyeceğimi biliyorsun.
şu an sadece anın tadını çıkarmak istiyorum, gitmem umrumda değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
five-oh-five.
Fanfiction⤏jaeyong minific ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ 505, aynı anda sizi canlı tutan ve öldüren ilişkiyi tanımlamak için kullanılan bir metafor. genellikle aşık olduğunuz kişi için de kullanılır, ancak bu kişi size aslında zarar veriyordur.
