ön koltukta, ayaklarım arabanın ön paneline yaslanmış. birbirimize zarar vermemiz yetmiyormuş gibi, içerideki ölü sessizlik de canımı sıkıyor. bilirsin, bazenleri sessizlik gürültülüdür.
yalnız olmak nasıl bir duygu? etrafındaki herkes bir ziyafete hazırlanırken acıkmak gibi. utanç ve endişe verici; ve zamanla bu duygular dışa doğru yayılıyor, yalnız kişiyi giderek daha fazla izole ediyor, giderek yabancılaşıyor. normalde duyguların yaptığı gibi acıtıyor.
varlığının her hücresi yemek için can atıyor ama bu büyük bir yemekle doldurulabilecek bir açlık değil. açlık bile değil. vücudun artık beslenmek istemiyor, sindiremiyor, en çok ihtiyaç duyduğu şeyi reddediyor.
bu durumda sindirim ise ızdırap oluyor. belki de bildiğim en kötü fiziksel acı. seni yoruyor. sıcak kömürleri yutmuşsun gibi geliyor. mide bulantısı o kadar yoğun ki görüşünü bulanıklaştırıyor. organların çığlık atıyor ve zehirlenmiş gibi davranıyor. yavaş yavaş uyum sağlamalarına izin vermediğin sürece ne kadar denersen, o kadar acıtıyor.
yalnızlık bir tür açlıktır. kendini çok hızlı doldurmaya çalışırsan, seni yok eder ve başa çıkamazsın. kendi kendine kötü beslenme gibi, kendi kendine neden olan yalnızlığın da kendi duygusal bir karmaşıklığı var.
arabamın radyosunu açmaya çalışıyorum ama çalışmıyor, beynimi ele geçiren düşünceleri müziğin arkasına saklayamıyorum. beklentini karşılamalıyım düşüncesi bir bıçak gibi saplanıyor bana. fakat hayalimde yine yerinde uzanmış bekliyorsun, ellerin bacaklarının arasında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
five-oh-five.
Fanfiction⤏jaeyong minific ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ 505, aynı anda sizi canlı tutan ve öldüren ilişkiyi tanımlamak için kullanılan bir metafor. genellikle aşık olduğunuz kişi için de kullanılır, ancak bu kişi size aslında zarar veriyordur.