"Fazla umursamaz davranmıyor musun?""Evet. Umurumda değil çünkü?"
Hoseok'un uyarısı Jungkook'u güldürmüştü. Kahkaha bile atabilirdi hatta ama şuan hiç sırası değildi. Bu konu onun için oldukça ciddiydi.
"Hadi ama cidden bu kadar büyütülecek bir şey değil. Sadece olan biteni kabul edip, çocuğa biraz 'varmış' gibi davranacaksın, o kadar."
"Hoseok, benden habersiz gruba solist alıyorsunuz ve ben bunu provalara geldiğimde öğreniyorum. Sence de büyüten sadece ben miyim yoksa biraz büyük bir şerefsizlik değil mi bu?"
Sinirlendiğinde asla hyung demezdi. Bunu Hoseok da gayet iyi bilirdi. Bu yüzden bir parça kanına dokunsa da bu konuda bir yorumda bulunmadı.
"Sebebini biliyorsun Jungkook, sana anlattık."
"Sebebini bana bu kararı vermeden önce anlatmalıydınız çünkü, 'Hey merhaba! Bu grubun ilk ve tek solisti benim.Yani bendim.' Anlıyor musun? Söz hakkım olmalıydı. Şuan bir şeyler açıklamaya çalışmanız aptal bahaneler gibi geliyor kulağıma sadece."
Jungkook gitgide daha fazla sinirleniyordu. Hoseok da bunu hissettiği için üstelemedi. Onu orada yalnız bırakıp içeriye döndü.
"Ne oldu?" Yoongi'nin meraklı bakışları sevgilisini bulduğunda Hoseok başını hızlıca sağa sola salladı. Jungkook onu da kendisi gibi sinirlendirmişti.
"Katır inadı var herifte. Hiçbir şey anlamıyor." Durdu. "Pardon, anlamamak dinlersen mümkün olabilir. Bu dinlemiyor bile."
"Taehyung da gitti." dedi oturup yaslanmış olduğu duvarın kenarından Namjoon. Diğerlerine göre daha rahat görünüyordu.
"Haklı değil mi?" Yoongi gülümsemesini tutamadı ama bu gülümsemenin sebebi olayın komik değil trajik olmasıydı.
Diğerlerini dinledikçe daha da gerilen Hoseok sinirle elindeki ceketini yere fırlattı. Ellerini saçlarına geçirdiğinde önce iki sıcak el hissetmişti göğsünde sonra da burnuna Yoongi'nin kokusu gelmişti.
"Sakin ol." Yoongi, arkasından sarılıp boynuna uzun bir öpücük kondurdu sevgilisinin. "Alışacak Seok. Buna mecbur. Buna mecburuz." Hoseok kulağına fısıldayan sesle birlikte derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı. Yoongi ona her anlamda iyi geliyordu.
"Adam Taehyung'a merhaba demeden siktir git dedi ama yine de siz bilirsiniz." dedi Namjoon yan taraftan.
"Bir işin de içine etme be adam. Sadece eşyalar için değil bazı anlar için de yıkım tanrısı gibisin." Yoongi gözlerini devirdi Namjoon'a. Sakinleştirmeye çalıştığı ortamı yeniden gerecek şeyler söylediği için bir parça sinirliydi de.
Namjoon tam ağzını açtığı sırada Jungkook yeniden içeri girdi. "Hadi devam edelim."
"Jungkook, yeter. Böyle çocukça davranarak hiçbirimize yardımcı olmuyorsun." Hoseok'un yeniden sinirlenmemesi için araya giren Yoongi olmuştu.
"Pardon? Çocukça davranmak mı?" Bu defa kahkahasını tutmadı Jungkook. "Gerçekten trajikomik bir durumdasınız. Suçlu ama güçlüler. Grubun adını mı değiştirsek?" Kahkahası yüzünde donduğunda dönüp Hoseok'a ve Namjoon'a da baktı. "Nasılsa kafamıza göre her şeyi yapabiliyoruz bu grupta, değil mi?"
"Abartıyorsun Jungkook. Sebebini söyledik. Burada olmadığın için de kararı biz verdik. Buna oy çokluğu da diyebilirsin." Hoseok sesini yükseltmişti sonunda. "Yani sen hayır da deseydin Taehyung gruba dahil olacaktı, anladın mı?"
"Bu kadar mı yani? Seneler önce bu grubu kurarken böyle konuşmadık. Hiçbir şeyimiz yoktu, elimizde hiçbir şey yoktu ama çabaladık ve bir şeyler yaptık, değil mi? Yine yapardık, yine çabalardık." Jungkook'un sinirden tüm vücudu titriyordu. Çene hattı bir bıçak gibi keskin ve gergindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red & Blue : Taekook
FanfictionJeon Jungkook solisti olduğu gruba kendi iradesi dışında katılan Kim Taehyung'dan nefret ediyordu. Biri ateş diğeri ise buzdu. Kırmızı ve mavi. Onların birbirlerine karışmaları birbirlerini yok etmelerine neden olacaktı. 04.11.2020