İlk yeni okul günüm. Öylesine heyecanlıydım ki tarifini bulamıyordum. Fakat en iyi göstergesi olarak sabah alarmımın çalmasına 20 dakika kala uyanmamı gösterebilirdim.
Uyandığım gibi yatakta oturup bugünü düşünmeye başlamıştım. Nasıl geçecekti? Arkadaşlarım nasıl olacaktı? Öğretmenlerim nasıldı? Neye göre nasıl davranacağımı dahi bilmiyordum. Kafamda türlü türlü sorular pervane gibi dönüp duruyordu. Kapatmayı unuttuğum alarmımın çalmasıyla tüm bu sorular aklımdan uçup gitmişti.
Hazırlanmaya başlasam iyi olur diye düşünüp kendimi banyoya attım. Saçımı ve hafif makyajımı yapıp, yeni okul kıyafetimi giymeye koyuldum fakat aklıma gelen o düşünce birden canımı sıkmıştı. Bir an düşünmeye başladım. 'İyi ki okulumuz sivil değildi' diye. Çünkü öyle olsaydı zorlanacağım apaçık ortadaydı. Her gün giyebileceğim fazla kıyafetim yoktu. Şuanki olanları da para biriktirerek veya kazandığım burs ile almıştım. Bu mutlu günümü bozmak istemeyip, tüm o kötü düşünceleri kafamdan silerek hazırlanmama devam ettim.
Kahvaltımı da yaptıktan sonra servis için evin önünde beklemeye koyuldum. Şanslıydım ki bugün sokak bomboştu. Servis gelmişti. Büyük bir heyecanla bindim.
Okula geldiğimizde şaşkınlıkla etrafa bakındım. Bu okul, eski okuluma göre gerçekten çok daha iyi bir yapısı vardı.
Daha önce kayıt için okula geldiğimizden sınıfımın yerini biliyordum. Gidip sıramda oturup başlamasına 20 dakika kalan dersi bekledim. Kafam gerçekten karışıktı. Dersin başlamasını iple çekiyordum.
Derken bi anda bir ses duyarak kendime gelmiştim o sesin;
"Sen yeni gelen kız olmalısın." demesiyle tüm dikkatimi çekmeyi başarmıştı.
Gözgöze geldiğimiz anda tutuklu kalmıştım. Siyah saçları ve kahverengi gözleri vardı. Inanılmaz derecede yakışıklıydı. Öylesine kusursuz bir yüzü vardı ki bakmaktan kendimi alamıyordum.
"E..evet" diye karşılık verdim. İster istemez sesim titremişti, utanmıştım. Sesimin titremesinden dolayı anlık pişmanlıkta bulunmuştum ve onun bunu anlamasını asla istemezdim.
Fakat bana karşı yaklaşımı o kadar samimi ve içtendi ki -belki de bana öyle gelmişti- onun bu konuda beni dalgaya alacağını sanmıyordum. Tam aksine halimi anlayacağını 'umuyordum'.
"Fakat burası benim sıram." derken 'yanımdan kalksan iyi edersin.' Bakışını atmayı da eksik etmemişti.
"Istersen farklı bir yere geçebilirim." Dediğimde karşılık vermeyip kalkmam için kenara çekildi.
Yaşadığım şey tam anlamıyla hayal kırıklığıydı. Öyle bir tipten nasıl öyle bir odunluk olabilirdi aklım almıyordu.
Sınıfa yavaş yavaş öğrenciler yerleşmeye başlamıştı. Sanki tüm gözler üzerimde gibi hissediyordum. Kasılmıştım. Neyse ki boş bir sıra bulup oturdum.
Fakat yanımda olan kız yüzüme dahi bakmıyor, kendi çapında telefonunda oyalanıyordu. Herkes bir şeyler yapmak peşindeydi. Kimisi arkadaşlarıyla, kimisi telefonuyla, kimisi ise yarım kalan ödevlerini tamamlamakla meşguldu.
Yanıma ne giden vardı ne gelen. Yüzüme dahi bakma gereği bile duymayan, hiç bir şeyi önemsemeyen tiplerle dolu bir sınıfım vardı.
Sabahki yaşadığım o heyecana sebep olan kelebekler yavaş yavaş ölmeye başlamıştı bile.
Görünüşe göre her şey sandığım kadar iyi olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent
Novela JuvenilHayatta karşılaştığımız olayları biz mi seçeriz? Aklımızdan geçenleri biz mi ayarlarız? Ya da Sevdiğimiz kişiyi isteyerek mi severiz? Hayat bizi öyle bir yere getirir ki , kendi yaşamımız dahî olsa öyle yollara gireriz ki çıkmaz sokak dediğimiz şey...