Ben, bildiğiniz üzere Pa Do Young.
Bangtan'ın çatlak ve mertebesi geçiciden kalıcıya yükseltilmiş; kurnaz menajeri Pa Do Young. Ve evet, artık resmi olarak olmasa da gayrıresmi olarak Jeon Jungkook'un sevgilisi olan Pa Do Young.
Bakalım bu sefer kim...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Merhabalar!
Ne yazık ki çok sık bölüm atamıyorum, son sınıf bir hukuk öğrencisi olarak tahmin edersiniz ki derslerim oldukça yoğun. Ama Watty'de elimden geldiğince mesajlarınıza yanıt vermeye; her gün az da olsa bölüm yazmaya çalışıyorum. O nedenle Crafty 2'yi kütüphanenizden asla çıkarmayın *-*
Keyifli okumalar!
Divörz.
ÖNCEKİ BÖLÜMDE; İkincisi ve sonuncusu; Jung Hoseok kostümümü acilen dünyanın en korkunç kostümüyle değiştirmeli; en başarılı makyajı yapmalıydım. Zira madem Mijoo denilen o kicibe bu henüz var olmayan yarışmaya katılacaktı; birincisi ben olmalıydım. Onu korkunç kostümümle ezmeli, gecenin sonunda prens Jungkook'tan öpücüğü ben kapmalıydım.
Yani, öpülecek bir suratım kalırsa.
"Cidden..." derken diğer yandan gözlerimi tavana dikmiş, kendime edilen en büyük hakaretlerden birini sindirmeye çalışıyordum. Olay şuydu, gay olmadığını yıllar önce acı bir şekilde öğrendiğim Bangtan'ın stilisti, her iki elinde de havaya kaldırdığı birer kostüm tutuyordu ve içlerinden birini seçmem için merak dolu bakışlarını üzerime yöneltmişti. Tanrıya şükür şahsıma tekrar tesis edilen, ufak bir topluluk olarak zar zor sığıştığımız minik ofisimde; Ann, makyöz Nana ve stilist Sook Chan'dan başka kimse olmadığı için hemen şimdi şükrettiğim tanrıya bir kez daha şükranlarımı yolladım. Aksi taktirde hiç haz etmediğim insanlara –BigHit'in geri kalanına yani- rezil olabilirdim.
İçten içe küplere binmemin sebebi elbette kostümleriyle hazırda bekleyen bu üç kişinin bana yardım etmeye çalışması değildi. İtiraf etmek gerekirse, şu an karşımda bu kılıkla dururlarken sinirlenebildiğime bile şaşıyordum. Zira Nana çakma bir Barbie korsan; Sook Chan, saçına son birkaç senedir düşmeye başlayan aklar ve bacak arasındaki göz kanatıcı şişme atla –daha çok eşeğe benziyordu- gerçek bir beyaz atlı prens olmaya çalışmıştı. Yersen tabi. Ann ise üzerine ölü bir denizkızı kostümü geçirmiş, ona uygun bir makyaj yaptırmıştı ve itiraf etmek gerekirse yarışma sırasında en ciddi rakiplerimden biri olması gayet mümkündü. Ancak şu an olayımız bu değildi. Hepsi bana bir saat öncesine kadar var olmayan kostüm yarışmasını organize etmemde yardımcı olmuş; şimdi de yarışmaya hazırlanmam için yardımcı olmaya çalışıyorlardı ancak Sook Chan'ın elindeki kostümlerden biri, beni kelimenin tam anlamıyla zıvanadan çıkarmıştı.
"Affedersin Sook Chan-shi ama bunun üstü nerde?" Sağ elindeki elbisenin göğüs kısmını şöyle bir çekiştirdim. "Eşeğin falan mı yedi?"
Ann'in boğazını temizleyişini duymazdan geldim. Evet, Bangtan'ın stilisti benden yaşça büyüktü; evet, ona saygı duyuyordum; evet, onu gay sanarak insanların içinde istemeden rezil etmem sonucunda bir yıla yakın benimle konuşmamıştı ve bu onun değerini anlamama sebep olmuştu ama... beni ne sanıyordu cidden? Sağ elinde tuttuğu cadı kostümünün yarısı dikilmeyi unutulmuş gibiydi. Bacakları ve göğsü bırak, göbek kısmında bile dekolte vardı ve bu gece olmak istediğim şey kesinlikle bir fahişe değildi. Tanrım, bunu giydiğim taktirde herkesi geçelim; Bangtan'ın bana nasıl bakacağını hayal dahi edemiyordum. Min Suga muhtemelen o soğuk ve delici bakışlarıyla beni baştan aşağı saatlerce süzer, tüm gece boyu anamdan emdiğim sütü, tamamıyla kendi isteğimle burnumdan getirtirdi. Erkek arkadaşım olacak Jeon Jungkook ise fazlasıyla eminim ki ne yapıp edip bir ceket bulur, tüm gece sefiller gibi bana onu giydirirdi. Ki Lee Mijoo'nun da bu gece burada olacağını hesaba katarsak bu normal şartlarda Yoongi'ninkinden beter olmamakla beraber, bu partide ölümüme sebebiyet verebilirdi.
