Cinli Hikaye Part 6

197 7 1
                                    

Artık yapacak birşeyim kalmamıştı. Bende gelir kaynağı olsun diye musallatı olan insanlara bakmaya başladım. Bir ev kiraladım ve internetten gerekli reklamı yaptım. Bir kaç gün sonra birisi geldi. Musallatı varmış, muska yaptım verdim, 200 lirasını aldım. Aynı zamanda devam ediyordum namaz kılmaya falan. Ama bu yaptığım günah mıydı acaba, tam büyü sayılmazdı, fakat insanlara yardım ettiğim halde paralarını alıyordum. Ama biz nasıl geçineceğiz diye kendimi kandırıyordum. Aslında daha az alsam da, geçinirdim. Bilemiyordum, ama yavaştan insanları kandırmaya da başlamıştım. Bildiğim bir kaç garip sözle saçlarını yakıp al bunu suyun içine koy yanından ayırma 40 gün diyordum. İçine cin girmiş kişiler de geliyordu bazen. Cinlerin içine girdikleri insanda hapis kaldıklarını anlamıştım ve çıkmak için işkence yapıyorlardı. Bende okuyunca birde üfleme numarası yapıyordum bayılıyorlardı, ayıldıklarında normallerdi. İnsanlar şaşıyorlardı ama ben paraya doymuştum. Üçüncü ay elimde 75 bin tl olmuştu, ve bir sürü müşteri. Ünüm salınmıştı, artık insanlar kapıda kuyruk oluyorlardı. Namazı da bırakmaya başlamıştım. Nasılsa insanlara yardım ediyorum diyordum. O vakti geçiriyordum. Kaza kılarım falan ama okuduklarım yavaş yavaş işe yaramamaya başlamıştı. İkinci, üçüncü kez okuyuşumda çıkıyordu cinler. Bazı insanlar da fallarına bakmam için geliyordu. İlk başlarda yolluyordumi azınlıktı. Ama çoğu fal istemeye başlayınca hüddam almak şart olmuştu. Artık eskisi gibi boş değildim. Az da olsa okuduklarım işliyordu ve cehennemi yaşadıktan sonra öyle her hüddam beni korkutamazdı. İşler arasında malzemeleri topladım. Fal isteyenlere haftaya gelin diyordum. İki güne malzemeler tamamdı. Bu sefer normal bir ayetin hüddamını alacaktım. Fazla uzatmayacağım, kısa sürdü ve aldım. Hatta her beni korkutup dehşete düşürmeye çalıştığında sırıttım. O da anlamış olacak ki uzatmadan geldi. Gücü benim gücümün sınırlarının çok altındaydı. Bana kendini tanıttı. Adı Sıbbey'miş. "Evet" dedim, "ne hüddamısın?" İş hüddamıymış. Zaten anlamıştım, en hafif mertebelisiydi bu Kafri gibi ( Hüddamların ). Ertesi gün oldu. Gelen insanların hayatlarından bilgiler verdiğimde çok şaşırıyorlardı. Sonra kocasıyla ilgili durumu Sıbbey'e içimden sorup karısına bağlı mı, değil mi bakıyordum. Bağlı olanlara sıkıntı yok diyordum, bağlı olmayanların 100 tl sini alıp bağlama büyüsü diye saçma salak uydurduğum birleyi yapıyordum. Evlenip evlenemeyeceğini soran kızlara aşık var mıymış kontrol ettirip kızlara isim vererek şu seni seviyor onunla yaklaşırsan evlenir senle diyordum. Hayat güzeldi, ta ki... Kafri gelip bana musallat olana kadar.

Hayat fena değildi, ama içimde ki güç azaldıkça korkularım artıyordu. Bana fala gelenlere hak veriyordum artık. Kendimi onların yerine koyuyordum. Kendilerinin bile isimlerini unuttukları kişilerin bir kaç gün içinde onlara açılacağını söylüyordum ve oluyordu. Bu gelecekten haber verme tahmin üzerineydi. Çocuk kıza aşık, arkadaşlarına anlatıyor. Bizim Sıbbey öğrenip bana söylüyor ki çocuk kıza açılmayı düşünüyor. Bende söylüyorum, oluyor. Bunun gibi örnekler. Sonra bunların arkadasları da geliyordu falan. Bir gece yataktan kalktım, tuvalete geçtim. Bir kaç tıkırtı duydum içerden ama ilgilenmedim. Sonra işim bitince bitince oraya gittim, bir baktım ki yangın çıkmış hemen halı falan kullanarak söndürdüm ama içimi bir korku sardı. Bu saatte yangın sebepsiz çıkmazdı, çıkamazdı. Çıksa yani yangına sebep olacak birşey olsa, kaç saattir neden olmuyordu? Sonra hem, cam da açıktı. Halbuki kapattığıma emindim. Perde alevlere doğru gidiyordu ben geldiğimde, yani tamamen beni öldürmek için birinin oyunu gibiydi. Cin olamazdı. İfrit olsa, çok güçlü olmalıydı; bu kadar ateş çıkarabilecek gücü varsa tehlikeli birşeydi. Sonra evde ki tahtaların gıcırtısını duymaya başladım. İçimi bir korku sardı. Neydi bu ve, ona karşı koyabilecek miydim? Eskisi kadar güçlü olsam tereddüt etmez, üstüne giderdim seslerin. Ama o an yemiyordu. Çakılı kalmıştım yerimde, kapılar yüksek sesle kapanıyordu. Her kapandığında uzun zamandır korkmadığım kadar korkuyordum. Yerimden zıplatıyordu beni her ses. Sonra arkamda bir şey hissettim ve döndüm, karşımda Azrail duruyordu. Elim ayağım boşalmıştı. Korku tavan yapmış, boncuk boncuk terlemiştim. Üstüme geldi ama sonra yok oldu. Bunun kesinlikle bir halüsinasyon olduğunu anlamış olmakla beraber bu sebepten ötürü daha çok korkmuştum. Neydi bu şey, benim hüddam almaya çalışmadığım halde halüsinasyon görmemi sağlayacak kadar güçlü şey... Sıbbey'i çağırdım, geldi. Hemen, "Burada bir güç var, bu nedir?" dedim. Tam konuşacaktı, konuşamadı. Acı çekiyordu galiba, sonra yok oldu. Ardından bir ses duydum, benim kim olduğumu öğrenmek için ona gerek yok dedi. Bu ses... bu ses tanıdık geliyordu. Bu, bu sesin sahibi, evet... Kafri'ydi. Ama, nasıl...?

"Kafri, sen misin?" dedim. cevap yoktu. Emin değildim, bunu bana yapmasının nedeni neydi? Ve nasıl yapıyordu...? Kafri eskiden hüddamlık seviyesinde bir müslüman cindi. Nasıl olurdu da böyle güçlere, hatta çoğu ifritten daha fazla, üst düzeyde güçlere sahip olabiliyordu? Sonra tahta sesleri durdu ve bir bebek ağlaması sesi duymaya başladım içerden bir odadan. Çok yüksek sesliydi. Biliyordum ki halüsinasyon ama o kadar fazlaydı ki ses, durdurmak için ne gerekiyorsa yapardım. Kulaklarımı kapadım ama ses kafamın içinde yankılanıyordu. Yürümeye başladım ama halüsinasyonları benim hatıralarımdan seçmeye başlayınca işin kötü yanı ortaya çıktı. Tekrardan kabirdeydim ve azap çekiyordum. Kafri fiziksel zarar da verebiliyordu. Ne olmuştu da böyle kötü bir cin, hatta ifrit olmuştu...? Sonra birden bire ifritlerden korunma ile ilgili o eskiden kullandığım dua geldi aklıma. Okudum, yok oldu her şey. Sonra Kafri'yi gördüm, "Bravo. Demek hala biraz güç kalmış içinde." dedi. Çok değişmişti, artık çok korkunç görünüyordu gözüme. O evde bilgisayar başındayken gördüğüm Haldo gibi, ama daha bir şeytaniydi. Sonra sordum, "Neden?" "Neden mi?" dedi, "gerçekten bunu soruyor olamazsın. Anlayamadın mı nedenini? Ben sana inanmıştım, senin için canımı riske atarak en mertebeli hüddamın karşısında durup kaçmanı sağladım." O bunları derken banada yaşatıyor, o anlar gözümde canlanıyordu. Ardından ben kaçtıktan sonra kendine yapılanları gösterdi. Yüksek mertebeli hüddama karşı gelip onun elinden kaçmamı sağladığı için işkence görüyordu. Ve bana söylediği şey gerçekten içimi s.kmişti. "Orada işkence görürken beni rahatlatan tek şey senin düzgün ve günahsız bir hayat geçirdiğin düşüncesiydi. Sen, o hayatımı hiçe saydığım adam, hüddam alıp insanları kandırmaya başladın. Nasıl olur da sizler, insanlara güvenebildim!" dedi. "Zamanında başımız da sizin ne olduğunuzu anlamış, önünüzde diz çökmemişti -Şeytan'dan bahsediyordu.- Nasıl oldu da sen bu kadar şeyi görüp de buna rağmen böyle bir günah işledin?" Haklıydı. Bu arada evet, haberiniz olsun; Şeytan da bir melek sözü yanlıştır. Şeytan cin idi. En alim cin idi. Zamanında bütün herkese Allah'ın büyüklüğünden bahseder, vaazlar verirdi. Allah insan oğluna secde etmesini emredince kibir yaptı ve ben ateşten yaratıldım, insan oğlu topraktan. Ben daha üstünüm dedi. Secde etmedi. Geri kalan hikayeyi biliyorsunuz. Ama burada bir yanlışlık var, daha doğrusu söylemde bir hata. Allah şeytana onlara secde et derken, onlara iman et demedi. Onlar aracılığıyla bana iman et dedi. Yani biz nasıl kâbeye dönerek namaz kılıyorsak, Şeytana da aynısını söyledi. Bende Kafri'ye şunu söyledim; "Bizler kuluz. Sen de, bende. Hatasız kul olmaz. Ben hatamı kabul ediyorum. Bir kul nasıl mı döner? Aynaya bak." dedim. "Bir zamanlar en iyi cinlerden biriydin. Hüddamlık seviyesindeydin. Şimdi şeytana iman ediyorsun, ölsen kâfir gideceksin. Şeytan da aynı şekilde döndü. Gel, vazgeçelim. Boşuna kırmayalım birbirimizi, sen yoluna ben yoluma. Allah yardım etsin ki doğru yol olsun bu yollar." Gerçekler çok acı gelmiş olacak ki çok yüksek bir seste bağırdı. "Sen kim oluyorsun da bana öğüt veriyorsun aşağılık mahlukât! Ben ifritlerin başı Muaran'ın sağ koluyum!" dedi. Ve saldırıya geçti. "Bunu yapmak istemezdim." deyip ifritlere karşı olan duayı okudum. Ama işlemedi. Sadece biraz sarstı. Gülümsedi ve bana vurdu. İçimden geçeceğini düşünüyordum, ama vurdu. Ben onun vuruşunun etkisiyle arkamdaki duvara fırladım, sonra yere düştüm. O yok oldu ve psikolojik baskıya geçti. Önce delirtip sonra öldürecekti. Bir nevi işkenceydi bu. Sonra birden koştum ve camdan aşağı atladım. Bunu beklemiyordu çünkü ikinci kattaydık ve altta dükkan vardı. Bayağı yüksekti, zaten yere düştüğümde topuklarım g.tüme çarptı ve yere oturdum. Sonra koşmaya devam ettim, arkama baktım kimse yoktu. Ama sonra önüme döndüğümde, oradaydı. Gülüyor ve bundan zevk alıyora benziyordu

Cinli HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin