"Hyunjin!"
Annem aşağıdan seslendiğinde aynadan kendime baktım. Bugün Seungmin'in yanına gideceğim için hem mutlu hem de çok heyecanlıydım.
"Yine mi saklanıyo-"
Annem kapıyı açtığında beni görmesiyle şaşırmıştı. Eli kapıda kalmış bir şekilde şaşkınca bana bakarken gülümsedim ve saçlarımı düzelttim.
"Merhaba anne. Gidiyor muyuz?"
Heyecanla konuştuğumda annem tereddütle başını salladı. Gülümseyerek annemin yanından geçtim ve çıkış kapısına ilerledim.
Annem de peşimden gelirken ayakkabılarımı giymeye başladım. Bağcıklarımı bağlamayı henüz bilmediğimden annem benim yerime bağcıklarımı bağladı.
Üzerime montumu giymemde yardım ettikten sonra kendisi de ayakkabısını giydi.
Kapıyı açıp dışarı çıktım ve annemi bekledim. Annem kapıyı arkasından kilitleyip yanıma geldi. Beraber annemin arabasına ilerleyip bindik.
Yol boyunca heyecanla ayağımı sallamıştım. Sonunda Seungmin'i görecektim.
Biraz da çekiniyordum. Acaba beni tanıyacak mıydı? Benimle arkadaş olacak mıydı?
Araba durduğunda vardığımızı anlayıp kapıyı açıp dışarı çıktım. Heyecanla annemi beklemeden hastaneye doğru ilerlerken annem arkamdan seslenip beni durdurmuştu.
"Beni de bekle tatlım."
Kafamı sallayıp annemin yanıma gelmesini bekledim. Annem yanıma gelip elimi tuttu ve beraber hastaneye girdik.
"Önce doktoruna gitmemiz gerek."
Dudaklarımı büyük kafamı salladım. Bir an önce Seungmin'i görmek istiyordum.
Doktorun odasına ilerlerken etrafıma bakındım. Belki Seungmin buralardadır diye ama yoktu.
Doktorun odasına girdik. Doktor yine bana birkaç soru sormuştu. Soruları bitince hızla ayağa kalktım.
"Aceleniz mi var küçük arkadaşım?"
Doktor gülümsediğinde yanaklarındaki çukurlar belli olmuştu. Bende gülümsedim ve başımı salladım.
Daha sonra hızla odadan çıktım. Etrafıma baka baka koridorda yürümeye başladım. Seungmin'le bu yollardan geçmiştik sanırım.
"Seungmin!"
Bir kadının bağırmasını duyunca kafamı sola çevirdim. Seungmin'i görmemle gözlerim büyümüştü.
"Sana bu şekerlerden yememen gerektiğini söylemiştim."
Seungmin suçlu bir şekilde başını yere eğdi.
"Biliyorum, üzgünüm."
Gülümsedim. Seungmin çok sevimli gözüküyordu.
"Seungmin!"
Seungmin'e seslendiğimde Seungmin gözlerini yerden çekip bana çevirdi. Beni tanımaması olasılığı beni korkutsa da gülümsemeye devam ettim.
"Hyunjin?"
Seungmin şaşkınca bana bakarken ona doğru birkaç adım attım. Onu azarlayan kadın iç çekip yanımızdan ayrıldı.
"Ben geldim."
Tereddütle gülümsediğimde Seungmin de gülümsedi.
"Sonunda geldin. Bir an gelmeyeceksin sanmıştım."
Seungmin kıkırdadığında bende güldüm.
"Üzgünüm, buraya her zaman gelemiyormuşuz."
Dudaklarımı büzdüm. Keşke buraya her gün gelebilseydim.
"Aslında tam zamanında geldin Hyunjin."
Seungmin sırıtıp kafasını iki yana çevirdi. Sanırım biri var mı diye bakıyordu.
Bende sağıma ve soluma baktım. Etrafta birkaç çocuk dışında pek kimse yoktu.
"Beni takip et."
Seungmin fısıldayıp hafif eğildi. Sürekli etrafına bakarken ne yaptığını anlamıştım. Gizli ajan gibi davranıyordu. Bende ona ayak uydurup hafifçe eğildim ve Seungmin'in arkasından ilerledim.
"Bekle."
Seungmin eliyle beni durdurup duvarın yanından diğer tarafa baktı.
"Orada casuslar var. Gitmelerini beklemeliyiz."
Seungmin bana dönünce ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim. Ben dalmış bir şekilde Seungmin'e bakarken Seungmin tekrar kafasını çevirdi ve casuslara baktı.
"Tamam, gittiler."
Seungmin hızla diğer duvara geçtiğinde bende diğer duvara geçtim. Seungmin bir odanın kapısını açıp içeri girdi. Bende peşinden içeri girdiğimde Seungmin kapıyı kapatmıştı.
Seungmin derin bir nefes alıp gülümsedi.
"Ucuz atlattık."
Gülümsedim ve başımla onu onayladım.
"Bak bende ne var."
Seungmin yatağına ilerleyip yastığını kaldırdı. Yastığını altından çıkan poşetle kaşlarımı çattım.
"O ne?"
Seungmin yatağa oturduğunda bende yanına gidip yatağa oturdum.
"Burada şeker yemek yasak fakat ben şekeri çok seviyorum. Bu yüzden bahçeye çıktığımda oradan geçen çocuklara bana şeker almaları için para veriyorum. Onlar da bana şeker alıyor."
Seungmin gülümseyip poşeti açtı ve içinden aldığı şekeri ağzına attı. Yüzündeki memnun ifadeyle şekeri yediğinde onu merakla izliyordum.
Seungmin gözlerini bana çevirdiğinde merakla ona baktım. Seungmin elini tekrardan poşete daldırıp içinden bir şeker alıp bana uzattı.
Tereddütle Seungmin'in elindeki şekere baktım. Annem yabancılardan şeker alma diyordu ama Seungmin yabancı değildi.
Seungmin'in uzattığı şekeri alıp hiç düşünmeden ağzıma attım. Şekeri çiğnerken Seungmin gözlerini bana dikmiş vereceğim tepkiyi bekliyordu.
Bu şekeri biliyordum. Bakkallarda bulunan en ucuz şekerdi. Tanıdını pek sevmezdim. Hatta bir kere yedikten sonra bir daha yememiştim.
"Güzel mi?"
Seungmin bana umutla bakarken ona şekerin güzel olmadığını söyleyemezdim.
Gülümseyip kafamı salladığımda Seungmin de gülümsemişti.
"Bu şekerden başka bir şeker yedin mi?"
Merakla Seungmin'e bakarken Seungmin başını iki yana salladı.
"Hiç mi yemedin?"
Seungmin poşetten bir şeker daha alıp ağzına attı. Ben ise şaşkınca ona baktım. Nasıl başka şeker yemedi? Bu mümkün değil.
"Burada şeker türü şeyler yemek yasak."
Seungmin dudaklarını büzdüğünde gözlerimi yere çevirdim. Nedense o an ona bir ilk yaşatmak istemiştim. Seungmin'in vereceği tepkiyi merak ediyordum.
"Peki ya ben sana gizli bir şekilde verirsem?"
Umutla kafamı kaldırıp Seungmin'e baktığımda Seungmin'in gözleri parlamıştı.
"Bunu yapar mısın?"
Gülümseyip kafamı salladım. Seungmin heyecanla gülümsedi ve poşetten bir şeker alıp bana uzattı. Zorla gülümseyerek şekeri elime alıp ağzıma attım.
Demek bazen sevdiğimiz kişiler için sevmediğimiz şeyleri de yapabiliyormuşuz. Bugün bunu öğrendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sickness ❧ Hyunmin
Teen Fiction"Beni asla bırakmayacaksın değil mi?" Gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "Bırakmayacağım Minie~" Seungmin heyecanla gözlerime baktı. "Ölsem bile mi?" Kafamla Seungmin'i onayladım. "Ölsen bile."