"Hadi Hyunjin. Senin dışarı çıkıp yeni arkadaşlar edinmen gerek."
Kafamı iki yana sallayıp gözlerimi bilgisayardaki oyuna çevirdim.
"Böyle yalnız yalnız takılamazsın birtanem."
Gülümseyip gözlerimi kısa süreliğine anneme çevirdim.
"Yalnız değilim anne. Seungmin var."
Oyunda rakibi öldürünce sırıttım.
"Seungmin hasta Hyunjin. Onunla takılman pek doğru değil."
Annem tereddütle yere baktığında sinirle yumruğumu sıktım.
"Seungmin'in hasta olması onunla arkadaş olmayacağım anlamına gelmiyor anne. O benim en yakın ve tek arkadaşım."
Oyunda ölünce geriye yaslandım ve gözlerimi sinirle bilgisayara diktim.
"Bu sadece senin açından değil onun açısından da kötü birşey Hyunjin. Eğer sana alışırsa onu bıraktığında çok yalnızlık çeker."
Omuz silktim. Annem boşuna endişeleniyordu. Benim Seungmin'i bırakma gibi bir amacım yoktu.
"En azından benimle parka gel Hyunjin"
İç çekip gözlerimi anneme çevirdim ve bıkkınca başımı salladım. Annem sevinçle odadan çıkarken bilgisayarıma dönüp oyunu kapattım. Sahi acaba Seungmin hiç oyun oynamış mıydı? Ona oyun görtürmemin bir yolu var mıydı? Belki de onu buraya getirmeliyim.
Heyecanla bilgisayarımı kapattım ve üzerimi değiştirmek için dolabımı açtım. Üzerimi değiştirip aşağı indiğimde annem telefonuyla konuşuyordu. Umursamadan ayakkabılarıma ilerleyip ayakkabılarımı giydim.
Annem konuşmasını bitirdiğinde beni fark etmişti. Hızla yanıma gelip montumuzu eline aldı. Bana montumu giydirip ayakkabılarımın bağcığını bağladı.
Ben hiçbir şey demeden kapıyı açıp dışarı çıktığımda yolun karşısında yürüyen Jisung'u gördüm. Gözlerimi kaçırıp arkamı döndüm ve annemin gelmesini bekledim.
Annem ayakkabılarını giyince sonunda yanıma gelmişti. Elimi tutup yürümeye başladığında ona ayak uydurdum.
"Aa Jisung."
Annem Jisung'u görmüş olmalıydı. Elini kaldırıp Jisung'a el salladığında Jisung'da ona karşılık vermişti.
"Ne iyi çocuk değil mi?"
Annem gözlerini bana çevirince omuz silktim.
Bir süre yürüdükten sonra parka varmıştık. Annem birini görmüş gibi heyecanla yürümeye başladığında sıkıntıyla onu takip ettim. Annem durduğunda başımı kaldırıp karşımızdaki kişilere baktım.
"Ah Bo Na, görüşmeyeli uzun zaman oldu. Nasılsın?"
Annem karşısındaki kadına sarılırken gözlerim beni izleyen kızla çakıştı.
"Bu senin kızın mı?"
Karşıdaki kadın annemi onaylayınca annem eğilim kızın saçlarını okşadı.
"Merhaba, ben Eun Mi teyzen. Seni çok küçükken görmüştüm. Ne çabuk büyümüşsün."
Kız utançtan başını eğdiğinde gözlerimi etrafa çevirdim. Bu park güzeldi. Acaba birgün buraya Seungmin'i getirebilir miyim?
"Bu da benim oğlum Hyunjin."
Annemin sesiyle gözlerimi parktan çekip ona çevirdim.
"Merhaba efendim."
Baş selamı verip gözlerimi tekrardan parka çevirdim. Seungmin'in burayı seveceğine eminim.
"Hadi Hyunjin siz gidin oynayın biraz. Biz buradayız."
Kafamı sallayıp yanımdaki kıza bakmadan salıncaklara ilerleyip salıncağa bindim. Ayağımla kendimi sallarken kız da yanımdaki salıncağa bindi.
"Beni saklayamaz mısın? Ben nasıl sallanacağımı bilmiyorum."
Kız üzgünce başını yere eğdi.
"Çok basit. Ayağınla böyle ittireceksin."
Kıza gösterdiğimde kız yapmayı denemişti fakat becerememişti. Kız gözlerini bana çevirip merakla bana baktığında omuz silktim.
"Seni sallayamam. Ben de sallanmak istiyorum."
Kız başını yere eğip hafifçe sallanırken ben çok yükseğe doğru sallanıyordum. Başta eğlenceliydi fakat sonradan sıkıcı olmuştu. Eğer yanımda Seungmin olsaydı böyle sıkıcı olmazdı.
"Ya, birşey soracağım."
Kız merakla gözlerini bana çevirdiğinde bende ona baktım.
"Hastaneden birini kaçırıp buraya getirmem mümkün mü?"
Kız ne dediğimi anlamamış gibi bana bakarken iç çektim.
"Boşver. Sıkıldım ben eve gideceğim."
Kız birşey diyemeden salıncaktan inip annemin yanına gittim. Annem şaşkınca bana bakarken gözlerimi ona diktim.
"Hadi gidelim, ben sıkıldım."
Yandaki kadın gülümseyip araya girdi.
"Mi Na'yla oynasanıza. O zaman sıkılmazsın."
Gülümsedim.
"Kızınız aptal. Onunla oynamak sıkıcı."
Herkesin gözleri şaşkınca açılırken annem sinirle bana baktı.
"Hyunjin, ne dedin sen öyle?! Özür dile çabuk!"
Omuz siktiğimde annem hızla ayağa kalkıp kolumu tuttu.
"Oğlum adına özür dilerim arkadaşım. Seninle sonra tekrar görüşürüz."
Kadın başıyla annemi onayladığında annem hızla bizi parktan çıkardı. Eve giderken sürekli söylenmişti ve bu beni sinir etmişti.
Sonunda eve geldiğimizde annem eliyle salonu işaret etmişti. İç çekip montumu çıkarıp astım ve salona ilerleyip koltuğa oturdum.
"Neden öyle dedin Hyunjin?"
İç çekip anneme bıkkınca baktım.
"Çünkü aptaldı da ondan!"
Annem adımı bağırdığında ürkmüştüm. Annem beni azarlamayalı uzun zaman olmuştu değil mi?
"Nereden öğrendin böyle şeyleri? Hastanedeki çocuktan mı?"
Kaşlarımı çatıp başımı hızla iki yana salladım.
"Seungmin kötü biri değil! Ona sürekli böyle muamele yapman sinirimi bozuyor! Burada gerçek bir kötü varsa o da sensin!"
Sinirle bağırıp koşarak odama ilerlediğimde annem arkamdan bağırmıştı fakat umursamadan odama gittim ve kapıyı kapatıp yatağıma uzandım.
Gözlerimi ileriye dikip annemin dediği şeyleri düşündüm. Seungmin kötü biri değildi. O hayatımda gördüğüm en iyi ve en eğlenceli kişiydi.
Sinirle yumruğumu sıktım. Bundan sonra kimsenin Seungmin'e kötü birşey demesine izin vermeyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sickness ❧ Hyunmin
Teen Fiction"Beni asla bırakmayacaksın değil mi?" Gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "Bırakmayacağım Minie~" Seungmin heyecanla gözlerime baktı. "Ölsem bile mi?" Kafamla Seungmin'i onayladım. "Ölsen bile."