14

422 43 12
                                    

Taeyong aynada son hazırlıklarını yapıyordu, kemerini biraz daha çekiştirip taktı ve özenle taradığı saçlarını düzeltti. Renjun Taeyong'un hazırlığını bitirmesini bekliyordu, Taeyong fırçaladığı dişlerine göz attı ve pembe parlatıcısını sürdü, Jaehyun ile sabah konuştukları parlatıcıydı bu.

Son defa saçlarınu düzeltip ayakkabılığının yanından ceketini aldı ve giyerken Renjun'e gülümsedi. Renjun ise hızla koltuktan kalkıp kapıya ilerledi.

"Sonunda hyung, kırk sekiz dakika oldu..." Taeyong gülerken Renjun mutfağa girdi ve yemek hazırlayan Kun'a gideceklerini haber verdi, iki anne arasında kalmıştı.

Kun onlara kapıya kadar eşlik etmiş ve ikili ayakkabılarını giyerken ellerini önlüğüne silmişti.

"Gelmemi istemediğinizden emin misiniz? Hazırlanmam on dakika sürer."

"Evet hyung."

"Çocuklardan birini alın o zaman, Chenle mesela..." Renjun Taeyong'a bakmış ve olumsuz kafa sallaması almıştı.

"Cidden gerek yok Kun, hemen gidip geliriz, belki sadece Renjun döner ama gelir biri."

Kun Taeyong'un ima ettiğini anlayınca gülüp koluna vurdu, Taeyong ise gülüp Kun'a sarılmıştı. İki anne ayrılınca Kun Renjun'i de zorla çekmiş, bir süre sarıldıktan sonra yanağını öpüp bırakmıştı.

"Hyung ceket giymene gerek yok, hava soğuk değil." Renjun konuyu değiştirmeye çalışıyordu, Taeyong Renjun'in omzuna kolunu atıp asansöre ilerletirken Kun'a göz kırptı.

"Ceket sadece soğuk havada giyilmez tatlım." Kun'un kahkahalarıyla asansöre binip aşağı indiler ve bir süre sonra binadan çıkıp karşı apartmana geçtiler Donghyuck'un yardımıyla. Jaehyun'un binasının kapısına geldiklerinde Renjun Taeyong'un kendini hazırlamasına izin vermeden zile basmış, omzuna bir tokat yemişti.  Zil evde yankılandıktan sonra gürültü azalmış, Jaehyun'un sesi kapıya yaklaşmıştı.

Ve sonunda, karşılarında geniş göğsünü gösteren siyah tişörtüyle Jaehyun vardı.

"Taeyong? "  Donghyuck odadan çıkmış ve koşarak Jaehyun'un yanına gelmişti.

"Ben çağırdım hyung, bugün pek konuşmadınız. Siz konuşurken ben Renjun ile ilgileneceğim."

Jaehyun kafa sallayıp kapının önünden çekilmiş ve Renjun'e içeri geçmesi için izin vermişti, Taeyong ise yavaşça ayakkabılarını çıkartmış ve içeri adımlamıştı.

"Ceketini alayım mı?"

"Evet, lütfen." Taeyong Jaehyun'un küçük yardımlarıyls ceketini çıkartmış ve elinde ceket ile giden Jaehyun'u izlemişti.

Jaehyun ceketi bir odaya bırakmış, ardından kapıyı kapatıp tekrar Taeyong'un yanına dönmüştü, diğer hırka ve ceketler Jaehyun'un arkasında, askılıkta duruyordu. Taeyong'un ceketini yatak odasına bırakma gereksinimi duymuştu, çünkü ona farkında olsa da olmasa da değer veriyordu.

Taeyong Jaehyun'a gülümsemiş ve ilerletmesine uyarak salona adımlamıştı.

İçerisi biraz boştu sanki, alt tarafı küçük bir odada on altı kişi (!).

Sevgililer birbirleriyle uğraşıyor, kankalar oyun grupları kurmuş birbirlerine bağırarak emirler veriyor ve heyecanlarını dile getiriyorlardı.

"Yah Taehyung soldan diyorum sağa gidiyorsun, soldan gelsene kanka-AH!"

Kahverengi saçlı çocuk ayağının altındaki eli biraz daha ezmişti.

"Sevgilinim ben senin, sevgilin!"

"Jungkook bana can lazım, ilaç atsana."

Taeyong başka bir köşeye bakmıştı, orada da dört kişilik bir grup iskambil kağıtlarıyla oyun oynuyorlardı.

"Hendery kral attı!"

"Pek beğenmedin sanırım..?"

"Evin çok güzelmiş, evine bayıldım!" Jaehyun gülümsedi ve elini yavaşça Taeyong'un beline koydu.

"Renjun ve Hyuck büyük ihtimalle misafir odasındalardır, seni odamdaki balkona götüreceğim sorun değilse?"

Taeyong gülümseyip kafa sallamıştı, Jaehyun ilk girdiği odanın kapısını açmış ve Taeyong'u içeri sokmuştu, ceketi ikili yatağın üzerindeydi.

"Kusura bakma, biraz dağınık. İçerisi gürültülü olunca..."

"Sorun değil." Taeyong Jaehyun'un odasındaki kokuyu beğenmişti, çok taze bir kokusu vardı.

"Kahve, çay, kola ya da limonata?"

"Kola güzel olur." Jaehyun gülümsemiş ve odadan çıkmıştı.

Taeyong hızla odadaki banyoya girdi ve Jaehyun'un kullandığı ürünlere baktı. Losyonlarına, yağlarına, duş jelleri ve şampuanlara kadar. Ardından hızla çıktı ve uzun zamandır oturuyormuş gibi açık kapıdan geçip sandalyeye oturdu, burası evine değil, arka taraflara bakıyordu.

"İşte getirdim."

"Teşekkür ederim..." Taeyong yavaşça Jaehyun'dan alıp yudumladı.

"Donghyuck çok sorun çıkardı mı?"

"Biraz tartıştılar Jeno ile, sonra Mark ikisini de ayırdı. Jeno'yu alıp gitti, kavga da bitti. Siz?"

"Bizde Jaemin sakinleşti, olay bitti."

Gülüştüler.

"Jaehyun... sabah söyleyemedim ama Ten'i cidden tanımıyorum. Çocuklar tanıyor, bizim konuşmamız merhabalaşmak sadece." Jaehyun da kolasını yudumlarken kafasını iki yana sallıyordu.

"Sorun değil Taeyong, gerçekten. Sana öyle çıkışmamalıydım, sadece aklıma öyle bir ihtimal gelince çok sinirlendim. Buna hakkım yoktu."

"Seni anlıyorum." Taeyong yavaşça bir elini Jaehyun'un elinin üzerine koymuştu.

"Seni anlıyorum Jaehyun, neler hissettiğini biliyorum. Onun seni aldatacağını düşünmedin ama yaptı  merak etme. Ben seni hiç aldatmam,  saçlarını okşarım, sana kitap okurum, istediklerini yaparım çünkü ben seni anlıyorum Jaehyun. Seni tanıyorum."

Jaehyun'un gözleri hafifçe parladığında Taeyong sandalyesini ona doğru itti ve kafasını yavaşça göğsüne dayadı. Bir eliyle saçlarını okşuyordu.

"Taeyong ben... seni tanımak istiyorum, senin beni tanıdığın gibi."

Jaehyun Taeyong'un göğsünden kalktı ve gözlerine baktı.

"Seni tanımama izin verir misin Taeyong?"





Love Lies   -Jaeyong-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin