Seokjin
Bu zamana kadar anlatmadığım birçok şeyi, bir haftada Yoongi hyung'a anlatmıştım. Doğrusu rahatlamış hissediyordum. Çünkü yıllarca içimde biriktirdiğim ve kendimi engellere göre şekillendirdiğim konulara bir açıklık getirmişti o. Hayatım boyunca kendim için veya başkaları için yaptığım doğru ve yanlış şeyleri yeri geldi eleştirdi yeri geldi tebrik etti.
İtiraf ediyorum, çoğu şeye kızdı. Yani kısacası bana, suratıma doğru, 'ne çok aptallık yapmışsın' dedi. Ben bir şey demeyince de dediğim ve yanlış olan şeylerin neden yanlış olduğunu ve bunları aslında neden yapmamam veya yapacaksam da nasıl yapmam gerektiğini anlatmıştı.
Yoongi hyung'ı çok sevmiştim. Sabırla dinliyor, yeri geldiğinde kızıyor yeri geldiğinde komik şekilde eleştiriyor ve yeri geldiğinde de gözleri doluyordu. Ama biraz bad boy tarzındaydı. O yüzden hiç çaktırmıyordu ağlamasını.
Neyse.
Kısacası çok ama çooook memnundum ondan. Namjoona anlatıyor mu bilmiyorum fakat anlatsa da sorun değildi. Bazen ona da açıyordum kendimi. Ve Yoongi hyungtan çıktıktan sonra veya moralim bozuk ise veya yorgun isem Namjoon ya o gün boyunca bana hizmet ediyordu veya evin içinde şapşallıklar sergileyerek beni güldürmeye çalışıyordu.
Ona minnettardım. Bu hayatta ki tek hediyemdi o. Bu çirkin dünya da yanımda kalan tek insan. Tek dayanağım ve tek değerli varlığım.
Evet. Bana hizmet eder veya beni neşelendirmeye çalışır demiştim ya. Şuanda da beni neşelendirmek için dondurmacıya getirmişti. Arabadan onunla inmiştim bu sefer. Yoongi hyung artık bu halime alışmam ve kabullenmem gerektiğini ve Namjoonla kalan ömrümü en iyi şekilde, hep onunla olarak geçirmem gerektiğini söylemişti. Bende uslu bir hasta olarak onun dediklerine bir bir uyuyordum.
Arabadan inip onun yanına geldim ve koluna girdim. Sanki herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum. Altımda eşofman vardı aslında ama... bilmiyorum. Bakıyorlar gibiydi işte.
Şu iki üç gündür Namjoon markete de gitse onunla gidiyordum. O zamanda öyleydi. Eskiden kalabalık yerlerde gezinmeyi severdim. Fakat eskidendi işte. Şuanda da olduğu gibi sanki herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum. Bunu Namjoona söylediğimde reddedip, 'herkes kendi halinde. Sana baktıkları yok. Zaten baksalar gözlerini oyarım' diyordu.Doğru oyardı.
Ilk zamanlarımızda bende aynı şeyi diyordum onun için. 'Bir dişi veya erkeğin gözü kayarsa mahvederim onu' diyordum. Mahvetmişliğimde vardır yani ama o uzun hikaye yani boşverin şimdi.
Ama sadece şunu bilin ki, zararlı çıkan o yılan kız çıkmıştı. Bir keresinde de Namjoonla 'hadi değişik şeyler yapalım. Değişik yerlere gidelim' demiştik ve bir bara gitmiştik. Orada da sarhoş çocuğun biri sulanmıştı Namjoona. O da zararlı çıkmıştı. Affeder miyim hiç?
ASLA!
Neeeeyyseeee
Dondurmacıya girdiğimizde ben başım eğik şekilde, Namjoonun koluna yapışmış ve olabildiğince topallamamaya çalışarak yürüyordum. Kasaya geldiğimizde, sekil sekil, renk renk olan dondurmalara baktık. Hepsi çok güzel görünüyordu fakat ben stresiliydim işte.
"Hangisini istersin Jinie?"
"F-farketmez."
Namjoon bana baktığında yanağımı okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Little Hamster ~ Namjin✔
FanfictionANGST DEĞİLDİR!!! Zayıf vücuduna, olmayan saçlarına, büyük güzel gözlerini çevreleyen kirpiklerinin olmamasına ve sık sık yorgun olmasına rağmen yine de göz kamaştırıcı biriydi o. Sadece doktoruydum ben onun. O ise hastamdı. Ama ben onun hastası ol...