Namjoon
Seokjin gün geçtikçe zayıflıyordu. Tekrar eski haline dönüyordu yavaş yavaş. Kemoterapileri başlamıştı ve bu yüzden de saçları dökülmeye başlamıştı.
Eline ilk saç geldiği zaman, hiç tepki vermemişti. Çok normal karşılamıştı. Eline gelen saçları sakin bir tavırla çöpe atıp, yatağına geçmişti. Ben ise çöpe atılan saçlara bakakalmıştım. O an, ilk tanışmamızda 'acaba saçları olsa nasıl olurdu?' sorusunu sorduğumu hatırlamıştım.
Ve işte o yumuşacık siyah saçlar el sürdükçe dökülüyordu şimdi...
Ben banyoda ki çöp kovasının önünde atılmış saçlara bakarken Seokjin beni içerden çağırmıştı. Cidden nasıl sakin kalabildi? Benim içimde fırtınalar koparken nasıl?
Derin bir nefes alıp gözlerimi sildim ve beni çağıran sevgilimin yanına geldim. Bana kollarını açmıştı. Belli ki ilgi istiyor. Belki onun da canı acımıştır. Belki o da yeniden saçlarını kaybedeceği için çok üzgündür ama bu alıştığı bir süreç olduğu için bu kadar sakindir. Bilmiyorum.
Yanına oturup, onu kollarımın arasına aldım. Saçlarına hiç dokunmadım daha fazla dökülmesinler diye. Kollarımın arasında daha ince olduğunu fark etmiştim onun. Kilo veriyordu. O tombik yanakları gün geçtikte eriyordu. Benim sürekli oynadığım, her oynadığımda da beni azarlayan sevgilimin o tatlı yumuşak göbeği de erimişti. Çok zayıflamıştı yine.
İşte bu kemoterapinin kötü yanı buydu. Hasta insanı iyileştirirken bir yandan da öldürüyordu. Kanserli hücreyi öldürüyordu belki evet ama eğer o insan psikolojik yönden eğer kötüyse, o kemoterapinin faydasından çok zararı olur.
O yüzden şu sıralar Seokjin'i mutlu edecek şeyler araştırıyordum. Onu uygun bir zamanda dışarı çıkarıp, doyasıya memnun etmek istiyordum. Çünkü biliyorum ki, o bedensel olarak çöküşte olduğu gibi, psikolojik olarakda çöküşte idi.
"Acıktın mı güzelim? Sana birşeyler alabilirim. "
"Şey...reklamda çocuğun
biri pamuk şeker yiyordu da... pamuk şeker alır mısın?"O sesine ve soruş şekline kim hayır diyebilirdi ki?
"Tabii ki de alırım. Sen bekle biraz ben hemen alıp geliyorum o zaman. "
"Şimdi değil. Biraz kucak istiyorum. "
"Birde bana koala derdin değil mi?"
Kıkırdamıştı. Mutlu olmasına sevinmiştim. Birkaç gündür halsiz ve iştahsızdı. Bugün biraz daha iyi hissediyor demek ki.
Saçlarına dokunmak istememiştim. Refleks olarak yine elim gitmişti. Farkettigim anda ise hemen elimi çektim. O ise sakince elimi tutup saçlarına koydu.
"Başımı okşa Joonie..."
"A-ama..."
"Zaten er yada geç dökülecekler. Ama... dökülmeden okşa lütfen."
Doğru diyordu. Zaten döküleceklerdi. Ama ben elime gelen saçlara nasıl dayanacağım ki? O önceden mis gibi kokan yumuşacık saçlar, her elimi değdirmemde tel tel elimde kalmasına nasıl dayanacaktım?
Seokjin başını elime sürtünce bende saçlarını nazikçe, ama çok fazla nazik şekilde okşamaya başladım.
Elimde yıpranmış ve eskisine göre kuru kalmış saçlar vardı şimdi. Dayanamıyordum. Kalbim sızlıyordu. Bir zamanlar şaka olsun diye ördüğüm ve kokusuyla mest olduğum saçlar tutam tutam elimde kalıyordu. Ben ağlamamak için büyük bir çaba sarfederken, Seokjin ise oldukça soğukkanlı şekilde boynuma sarılı kolları ve yine boynuma gömülü yüzü ile öylece duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Little Hamster ~ Namjin✔
FanfictionANGST DEĞİLDİR!!! Zayıf vücuduna, olmayan saçlarına, büyük güzel gözlerini çevreleyen kirpiklerinin olmamasına ve sık sık yorgun olmasına rağmen yine de göz kamaştırıcı biriydi o. Sadece doktoruydum ben onun. O ise hastamdı. Ama ben onun hastası ol...