Meraba. Yeni bir hikayeyle karşınızdayım. Oy ve yorumları unutmayın...
"Biraz daha." dedim barmene. Bardağıma içki doldurdu. Koyduğu içkiyi hemen kafama diktim. Yakıcı sıvı boğazımı yakıp geçti. Bardan çıkıp sahile geldim. Kumların üzerine oturdum.
Selam ben Mira. Mira Altıntaş. Annesi, babası ve abisi bir trafik kazasında ölmüş, hayatını o kazayı kimin yaptığını bulmaya adamış bir kızım. Okulun -sözde- en büyük sürtüğüyüm. Beni hiç sevmeyen dedemin evinde yaşıyorum. Dedem Altıntaş Holdingi'nin sahibi. O büyük sarayda halam ve amcamlarla yaşıyorum. Sarayın en sevilmeyen kızı benim. Gerek içkici olduğumdan gerek ailemin ölmüş olmasından.
Saate baktığımda gece dört olduğunu fark ettim. Kumların üzerinden kalkıp sahilden çıktım. Okullar daha yeni kapandı. Eve geldiğimde hemen gazetelikte olan anahtarı alıp kapıyı açtım. Koltukta bir kızla yiyişen evimizin playboyu Cem'i gördüm.
"Git odanda yiyiş Cem." dedim. "Sana ne sürtük kuzenim?" dedi Cem. Gözlerimi devirip merdivene yöneldim. Evet yanılmadınız. Evdekiler de sürtük olduğumu zannediyor.
Odama girdim. Hemen üzerime pijamalarımı giydim. Elime tabletimi alıp yatağa girdim. Yaklaşık yüz defa izlediğim ve her yere kopyaladığım kazayı gösteren güvenlik kamerası görüntüsünü açıp izlemeye başladım.
Siyah spor bir araba hızla aileme çarpıp kaçıyor. Arabanın plakası yok. Bu yüzden hiç bir türlü kimin yaptığını bulamıyoruz.
"Kalk."
"Ne var Cem?" dedim gözlerimi açmadan.
"Kalk sürtük sabah oldu." dedi Cem sinir sesiyle.
"Siktir git Cem." dedim hâlâ gözlerim kapalıyken.
"Kalk mal." dedi bu sefer. "Uykumun içine sıçtın Cem." dedim ve gözlerimi açtım. "Çık dışarı Cem." dedim. İlk defa bir şey demeden odadan çıktı.
Hemen banyoya girdim. Kısa bir duştan sonra odama geldim. İç çamaşırlarımı giyip kırmızı ultra mini belime kadar dar etek bölümü bol olan elbisemi giydim. Saçlarımı tarayıp kuruttum. Ardından saçlarımın aralarına maşa yaptım. Makyaj yapmayı hiç sevmem ama mecburum. Siyah bir makyaj yapıp siyah platform topuk ayakkabımı giydim. Elime telefonumu alıp aşağı indim.
Herkes kahvaltı yapıyordu. Hiçbir şey demeden sofraya oturdum. Tabağıma birkaç şey koyduktan sonra yemeye başladım.
"Bir haftalığına tatile gideceğiz." dedi dedem. Tabi ki ben hariç. Çünkü ailem öleli iki yıl oluyor ve ben iki yıldır tatile gitmiyorum.
Kahvaltımı yapıp ayağa kalktım. Evden çıktım. Telefon rehberimden Emir'in telefonunu buldum.
"Efendim?" dedi.
"Ne yapıyorsun?" diye sordum.
"Evde oturuyorum. Sen?" diye sordu.
"Bara gidiyorum." dedim. Bir süre telefonla konuştuktan sonra bar sokağına girdim. Bu sokağa herkes alınmaz. Polisler bile bu sokağa giremiyorlar.
En pis bara girdim. Barut pisliğinin odasına girdim. "Ooo kimler gelmiş?" dedi ve pis bir şekilde güldü. Direkt masasının önündeki koltuğa oturdum. "Buldunuz mu bir şeyler?" dedim. "Dediklerimi yaptın mı?" dedi. Sinirle ayağa kalktım. "Görmüyor musun? İki yıldır senin yüzünden orospu gibi davranıyorum. Sen ne şerefsiz birisin?" diye bağırıp odadan çıktım. Eğer ben Barut'u tanıyorsam peşimi asla bırakmaz. Koşa koşa bardan çıktım. Sokağa girdiğimde hiç kimse yoktu. Sokakta koşmaya başladım. Topuklu ayakkabılarımı çıkardım. Arkama baktığımda iki tane iri yarı adamın peşimden geldiğini fark ettim. En arkadan ise Barut piçinin geldiğini gördüm. Daha hızlı koşmaya başladım. Bu sırada sokağın başına geldim. Tam kapıyı açıp dışarı çıkacakken iki iri el kollarımı tuttu.
"Bırak." diye bağırdım sokağın ortasında. Her iki adamda hiçbir şey söylemeden arkaya döndürdüler. Önüme baktığımda Barut piç gülüşüyle bana bakıyordu.
"Benden kaçabileceğini mi sandın küçük fahişe?" dedi. Beni yere diz çöktürdüler. Barut bana doğru eğildi. "Eğer aileni kimin öldürdüğünü bilmek istiyorsan sokağın sahibi yani Yankı Atay ile yatmanı istiyorum. Yapmazsan ne olacağını biliyorsun." dedi ve adamlarıyla beraber yanımdan uzaklaştılar. Bende hemen sokaktan uzaklaştım. Evin önüne geldiğimde hemen zile bastım. Kapıyı adını bilmediğim ama benimle aynı yaşta olduğunu bildiğim kız açtı. Hemen içeri girip odama çıktım. Tam elime tabletimi aldığım sırada telefonuma mesaj geldi.
Kimden: Barut
Saat 20.00 da Siyah Bar'a gel. Yankı orada olacak. Ayrıca bende.
Zaten sen olmasan şaşardım. Mesajına cevap vermeden telefonumu masaya koydum. Tabletimi de masaya koyduktan sonra dolabımın karşısına geçtim. İçinden şortlu spor takımımı aldım. Hemen üzerime geçirdim. Saçlarımı da sıkı bir at kuyruğu yaptım. Kulaklığımı telefonuma takıp odamdan çıktım. Telefonumdan Cem Adrian açıp evden çıktım. Evden çıkar çıkmaz koşmaya başladım.
İki saat kadar koştuktan sonra sahile geldim. Kendimi kumlara attım. Sahil kenarında bulunan büfeden bir paket Marlboro alıp tekrar kumlara oturdum. Paketten bir dal sigara çıkardım. Yan tarafımda oturan oğlanlara döndüm.
"Çakmak var mı?" diye sordum. Bir tanesi çakmak uzattı. Çakmağı alıp sigaramı yaktım.
"Sağ ol." dedikten sonra önüme döndüm.
Sigaramı içtikten sonra ayağa kalktım. Koşarak eve gittim. Zile bastığımda hizmetlilerden biri kapıyı açtı. Yüzüne bakmadan odama çıktım. Saate baktığımda 19.00 olduğunu fark ettim. Birincisi ben Yankı ile yatamam hatta onunla konuşamam bile.
Hemen bir duşa girdim. Odama geldiğimde hemen yüksek bel kilot gibi duran siyah deri altımı giydim. Onun üzerine de beyaz, ön tarafında fermuar olan büstiyerimi giydim. Saçlarımı düzleştirdim. Siyah platform topuk ayakkabımı ayağıma geçirdim. Makyajımı yaptıktan sonra beyaz küçük çantamın içine telefonumu ve bir miktar para koyup elime aldım. Odadan çıktığım sırada evimizin badboyu Uzay yukarı çıkıyordu. Bana bakıp tekrar önüne döndü. Ben de merdivenden inmeye başladım. Tam kapıdan çıkacakken dedemin sesi beni durdurdu.
"Nereye?" diye sordu. Cevap vermedim. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Tam korumaları geçip bahçe kapısından çıkacaktım ki dedem kolumu tutup beni kendinde çevirdi.
"Nereye gittiğini sordum." dedi.
Kolumu hızla çekip bahçeden çıktım. Kapının önünde olan siyah Mini Cooper'ıma bindim. Hızla Karanlık sokağa gittim. Sokağın girişindeki korumalar beni görünce kapıyı açtılar. Hemen sokağa girdim. Arabamı Siyah Bar'ın önüne park ettim. Arabamdan inip kapıları kilitledim.
Bu sefer bu işten kolay kurtulamayacağımı hepimiz biliyoruz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık...
Novela JuvenilKendini ailesinin katilini bulmaya adamış bir kızın hikayesi...