atsushi yatağında cansız bir şekilde yatarken salondan gelen seslerle ürkerek ayaklandı. içeride bir kadın gülüyordu, nefret etti kulaklarının duyduğu bu sesten. yavaş adımlarla salona girdiğinde televizyonun karşısında konumlanmış koltukta oturan dazai'yi gördü. yanında bir kadın vardı. gülüyordu, gülüyorlardı. o zaman hatırladı kim olduğunu kadının. dazai'nin cesedini buldukları otel odasında cesedi bulunan kadındı. dazai'nin ona tercih edip birlikte intihar ettiği kadın.
zihnine dolan düşüncelerle ayakta kalacak hali kalmadığından duvara tutundu. "oii atsushi-kun, sen de çifte intihar edecek birilerini bulmalısın. bak bana, çok mutluyum!" karşısındaki sevgilisi kahkaha atarak konuştuğunda kalbinin acıdığını hissetti atsushi. evet mutluydu, başka bir kadınla ölüme giderken mutluydu. onun yanında olmadığı kadar mutluydu. "dediklerimde ciddiyim atsushi-kun, ryunosuke'ye daha fazla yük olma. senden bıkıp seni öldürmesini bekliyorsan bunu ona bırakma. kendin bitir işini." elindeki silahla önce kadının sonra kendi kafasına sıktığında ortadan kaybolmuşlardı. şimdi ise dedikleri atsushi'nin beyninde yankılanıyordu.
"ryunosuke'ye yük olma... kendin bitir... o da senden bıkacak... bak bana, çok mutluyum..."
çıldıracak gibi olduğunda salonun ortasına gelip tüm gücüyle çığlık attı. masada, konsolda, koltuğun üstünde ne varsa duvarlara fırlatıyor ve çığlık atarak ağlıyordu. elindeki sıkarak patlattığı bardak avcunun içini kesiklerle doldurduğunda histerik bir kahkaha bıraktı. canı yanıyordu, içinde de farklı bir yangın vardı. en sonunda gücü kalmayıp yere oturduğunda ellerini saçlarına geçirdi. saçlarını parmaklarına dolamış, var gücüyle çekiyordu. ağlamaktan gözleri kurusa da hıçkırmaya devam ediyordu.
önündeki dosyayı okumayı bırakıp çalan telefonu hızla açtı. arayan atsushi'nin apartman görevlisiydi. her ihtimale karşı evden garip sesler gelirse kendisine haber vermesini istemişti akutagawa. yanında olmadığı zamanlarda bile korumak zorundaydı atsushi'yi. arayan adamın söylediklerine göre evden bir takım kırılma ve çığlık sesleri geliyordu. daha fazlasını duymaya ihtiyacı olmadığından suratına kapattı telefonu. ofisinden nasıl çıktığını bilmiyordu. ayakları arabasına doğru koşuyordu ama her adımda araba ondan biraz daha uzaklaşıyordu. sonunda arabaya bindiğinde gidebildiği kadar hızlı bir şekilde atsushi'nin evine sürdü. yol bile ona ihanet edip sürekli uzuyor gibiydi.
eve vardığında kendini arabadan dışarı atıp hızla üçüncü kattaki daireye koştu. kendindeki yedek anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğinde ortalığın savaş alanı gibi olduğunu gördü. atsushi yine sinir krizi geçirmişti. fazla aramadan gözleri salonun köşesine sinmiş hıçkıran çocuğu bulduğunda yavaş adımlarla yanına yaklaştı. önünde durduğunda dizlerinin üzerine çöküp saçlarını sıkan elleri çıkardı güzel gri saçların arasından. elindeki kanı görse de şimdilik umursamadı, sakin bir sarılma verdi titreyen küçüğüne. karşılık beklemeden sarmaya çalıştı ruhundaki yaralarını.
sonunda atsushi hıçkırmayı kestiğinde nazik olmaya çalışarak kucağına aldı küçük bedeni. yavaş adımlarla yatağına götürdü, yorganının içine bıraktı. banyodan aldığı bandajla sardı elindeki kesikleri. hayatında tek bir varlığa bu kadar nazik davranıyordu akutagawa. atsushi'nin hem ruhuna, hem bedenine sanki kırılacakmış gibi özenle bakıyordu. yaralarını güzelce sardığına emin olduktan sonra yatakta yanına uzandı. cılız bedenini kendine doğru çekip yeniden dikkatlice sardı kollarını. iki gün önce kestiği saçlarını yavaşça okşadı.
"neden böyle oldun sen?" anlatacak gücü var mı bilmiyordu karşısındaki çocuğun. yine de sormak istedi. onu ne bu hale getirmişti bilmek istedi. "sana yük oluyorum değil mi ryunosuke..? dazai-san bugün yine ölmem gerektiğini söyledi, b-ben sanmıştım ki saçlarımı okşar..." sona doğru yeniden hıçkırmaya başladığında akutagawa donmuş gibiydi. vücudu kaskatı kesilmiş, nefes almayı bile unutmuştu. "ben okşarım, istediğin her şeyi yaparım. ağlama lütfen." sesi o kadar kısık çıkmıştı ki atsushi'nin dediklerini duymadığını düşündü. yanlış düşündüğünü yüzüne vuran şey ise atsushi'nin başını kaldırmış, dudaklarını ısırarak ağlamamaya çalışırken ona bakması olmuştu.
⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀ ⠀⠀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the voice inside my head | shinsoukoku
Short Storywill you come home and stop this pain tonight? -17.11.20-