VI

1.8K 186 238
                                    

"ryunosuke, iyi misin?" nihayet saçlarını duruladığında hala ağlayan çocuğun yüzüne baktı atsushi. gözleri kıpkırmızı olmuştu. içi acıdı onu böyle görünce. "i-iyiyim..." hıçkırıkların arasında verdiği tek kelimelik cevap iyi olmadığının göstergesiydi. normalde atsushi'nin yanında bu kadar ağlamazdı, özellikle böyle bir günde. iyi olsa ağlayan taraf atsushi olurdu. atsushi'nin içindeki acıyı ağlayarak atmasına fırsat bile vermeden ağlamaya başlamıştı büyük olan.

her hareketine dikkat ederek büyük olanın önüne geçti atsushi. iki eliyle yüzünü kavrayıp utancından eğdiği başını kaldırdı. parmaklarıyla yanağına dökülen inci tanelerini temizlemeye çalışırken bir yandan tek odak noktası siyah irislermişçesine asla başka yere bakmadan büyüğünün gözlerine bakıyordu. "özür dilerim ryu, seni buna mecbur bıraktığım için. bu kadar korkacağını düşünmedim. özür dilerim, çok özür dilerim. istemiyorsan vazgeçebilirsin..." başını olumsuz anlamda salladı akutagawa. vazgeçerse başkasıyla yapacağını bilmek vazgeçmesini engelliyordu. "sen vazgeçmediğin sürece vazgeçmem."

aldığı yanıtla başını öne eğdi atsushi. vazgeçemezdi. bir yük olarak yaşadığı bu hayatı bitirmek zorundaydı. yavaşça küvetin içinden çıkıp odasına girdi. yatağında uzanan bedeni gördüğünde gözleri yeniden doldu. "bir an önce bitir şunu atsushi-kun. beni bile yordun." başını olumlu anlamda sallayıp bıraktığı silahı alarak banyoya geri döndüğünde hiçbir şey yokmuş gibi yeniden suyun içinde oturan büyüğünün yanına girdi. silahı kenara bırakıp yeniden biraz sonra ölecek adamın yüzüne baktı. gözlerindeki parıltı sönmüştü. kendinden nefret etti atsushi.

bir eliyle yanındaki büyüğünün koluna dokunup dikkatini üzerine çekti. "yeniden özür dilerim ryunosuke. seni çok sevdiğimi unutma olur mu? ve ruhun karanlıkta da benimkini bulsun lütfen. karanlıktan korkarım." güçsüzce başını salladı akutagawa. diyecek bir şeyi yoktu. ruhu onu bulur mu bilmiyordu. tek bildiği öldüğünde bedeni yalnız kalmayacaktı. aldığı sözsüz de olsa olumlu cevapla gülümsedi atsushi. iyice yanına sokuldu kendinden iki yaş büyük olan ama korkudan titreyen adamın. bir şeyler daha söylemek istedi, cesaret edemedi. konuşmak için araladığı dudaklarını kapatmak zorunda kaldı. bu hareketi karşısındaki adam çok yapardı, ama o daha yeni anlıyordu bu hareketin içinde barındırdığı umutsuzluğu.

biraz sonra eline alacağı silaha kaydı gözleri. cılız bedeni soğukmuşçasına titredi. sanki mümkünmüş gibi daha çok yaklaştı büyüğüne. üzerinde gözler hissediyordu. akutagawa değildi bakan, bakacak hali mi vardı ki. başını kaldırınca banyo kapısına yaslanmış ikisini izleyen sevgilisini gördü. işaret parmağının ucu silahı gösteriyordu. "bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum bizim ryu'yu. bitir artık şunu." iğneleyici gözlere ve sözlere aldırmadan yeniden büyüğüne döndü atsushi. bunca zaman acı çektirmişti ona. ölürken mutlu olmasını istiyordu. bunu istemek haddine değildi belki ama yine de istiyordu.

yeniden avuç içlerini yanaklarına bastırıp kendine bakmasını sağladı büyük olanın. şimdi eskisi gibi duygusuz gözleri kendi gözleriyle buluştuğunda bu sefer bedeni değil yüreği titredi. fazla zaman kaybetmek istemiyordu. onu böyle üzdükten sonra yaşamak artık daha zordu.

yüzüne gittikçe yaklaşan küçüğüne baktı akutagawa. ne yapmaya çalışıyor bilmiyordu. belki de ilk kendisini öldürecekti. gözlerini kapayıp ölüme hazırlandı. hissetmeyi umduğu kafatasını delip geçen bir kurşundu ama öyle olmadı. dudaklarının üzerinde hissettiği baskıyla gözlerini açtığında hayatındaki en saçma manzarayla karşılaştı. küçüğünün ince dudakları sakince onunkileri eziyordu. karşılık bekliyormuş gibi değildi. daha çok bir ölüyü öpüyormuş gibiydi.

gerçekten de karşılık beklemiyordu atsushi. tek istediği daha önce hiç tadına bakmadığı dudakları bir kez olsun hissetmekti. geri çekileceği sırada başının arkasında hissettiği el geri çekilmesine engel oldu. geri çekilsin istemiyordu büyüğü. bir yönden iyi bir yönden kötü engel olma eylemi karşısında yeniden akutagawa'nın yüzüne yaklaştı atsushi. ne yapacağını bilmiyordu. bir anlık cesaretle öpmüştü ama şimdi cesareti gitmiş gibiydi, utanıyordu.

endişeli gözlerle karşısındaki simsiyah gözlere bakarken ne geri çekilebiliyordu ne de ileri gidebiliyordu. utançla gözlerini kapadığında yeniden dudaklarında bir baskı hissetti. bunu yapan kendisi değildi bu sefer. büyüğü yine kırılacakmışçasına narin bir şekilde dudaklarıyla ilgileniyordu. şimdiye kadar her şeyimle eksiksiz ilgilendiği gibi bunu da mükemmel yapıyor diye düşündü atsushi. cılız bedeni kendini suyun içinde tamamen büyüğünün kollarına bırakmıştı. çok değerli ryunosuke'si tutardı nasıl olsa onu. düşündüğü gibi de oluyordu.

akutagawa hem ölü gibi kollarının arasında duran bedeni sıkıca tutuyor hem de aynı narinlikte ince dudaklarını öpmeye devam ediyordu. küçüğüne nazaran doyumsuz olduğundan karşılık bekliyordu. gözleri bunu belli edercesine yeşil gözlerle buluştuğunda küçüğü itiraz etmemişti. büyük ölçüde acemiydi ama elinden geldiğince karşılık veriyordu yıllardır acı çektirdiği adama. dilleri ve dudakları dakikalarca kusursuz bir şekilde dans etmişti. kimse bilmeyecekti bunu, kimse fark etmeyecekti dudakları arasında çıkan küçük çaplı yangınları.

en sonunda nefessiz kaldıklarında ayrıldı iki beden birbirinden. akutagawa uzanıp köşede duran silahı aldı. korkacak bir şeyi yok gibiydi artık. yıllardır istediği şeyi almıştı. ölümü artık anlamlıydı. iyice sokuldu atsushi büyüğüne. kollarını sıkıca sardı suyun altındaki bedene. başını göğsüne yasladığında gülümsüyordu, çünkü büyük olan elindeki silahı gri saçlara sahip kafatasına dayamıştı bile. izin ister gibi bakıyordu siyahın en güzel tonundaki gözleri, korkuyla açılmış yeşillere. atsushi izin istediğini bildiğinden başını yavaşça olumlu anlamda sallayıp gözlerini kapadı. kollarını iyice sıkıp öldüğünde de ayrılmak istemiyordu büyüğünden. sıkabildiği kadar çok sıktı kollarını.

akutagawa bir süre küçüğü izledi, çaresizdi. şimdi beraber ölmezlerse kendisine bir şey olduğunda kimsesiz kalırdı canından çok sevdiği bu beden. gözlerini sımsıkı kapayıp tetiği çekti. kurşun kafatasını delip geçmiş, akutagawa'nın omzuna saplanmıştı. kucağındaki küçük bedenin başından oluk oluk kan akarken gözlerine hakim olamadı büyük olan. öldürmüştü onu, her şey anlamsızdı şimdi. üzerine doğru eğilip yeniden dudaklarına yapıştı. diğerinden daha sertti bu sefer öpücüğü. karşılık beklemiyordu, alamayacağını biliyordu.

karşılıksız geçen iki veya üç dakikalık öpüşmenin ardından ayrıldı küçüğün yavaş yavaş morarmaya başlayan dudaklarından. kulağına yaklaştı. hiçbir zaman söyleyemediği şeyleri söylemeden ölmek istemedi. "özür dilerim, sana iyi bir hayat veremediğim ve yaralarını saramadığım için. umarım ruhumu affedersin. seni çok sevdim ben..." küçük sevgi sözcükleri fısıldamaya devam ederken silahı kendi başına dayadı. ölü bedeni tutan kolunu iyice sıkmıştı. ölümle ondan ayrılmak istemiyordu.

tereddüt etmeden tetiği çektiğinde kurşunun başında kaldığını hissetti. tok bir çınlama vardı kulağında. bedeni güçsüzce suyun içine gömüldüğünde ondan önce ölen cılız beden altında kalmıştı. son gücüyle yine sarıldı ona. gözleri iyice kararırken dudaklarını dudaklarına bastırdı. yine hareket ettirmek istedi ama çok geçti. kendi kötü ruhu çoktan karanlıktaki narin ruhla buluşmuştu.
⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀ ⠀⠀

the voice inside my head | shinsoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin