1|afraid

8.6K 326 755
                                    


Başladığınız tarihi yazar mısınız?


Kasım 2011

Babamın mezarının önündeydik. Annem ona ikram etmek için en sevdiği bitki çayından yapmıştı.

İki porselen fincana boşaltıp birini babamın resminin önüne, diğerini de kendi önüne koymuştu. Bende ellerimdeki lavanta çiçeklerini babamın resminin yanına koymuştum. Annem ağlarken gözyaşları önündeki çayın içine damlıyordu.

Geleli iki saat olmuştu ve annem geldiğimizden beri ağlamaya devam ediyordu.

On iki yaşındaydım. Annemin neden ağladığını ve babamın nerede olduğunu biliyordum. Belki de benimde ağlamam gerekirdi ama tek damla göz yaşı dökemedim.

Henüz dört gün önce beni yanağımdan sulu sulu öpüp iş gezisinden geri döndüğünde ne hediye istediğimi sormuştu. Bende ondan küçük bir müzik kutusu istemiştim. Şimdi onun gülümseyen suratına bakarken alabileceğim en güzel hediyenin onun sağsalim geri dönen bedeni olurdu diye düşünüyorum.

Babam çevirmenlik yapıyordu ve iki günlüğüne yurtdışına çıkacaktı. Fakat havalimanına varamadan trafik kazası geçirmişti. Annemle hemen onun götürüldüğü hastaneye gittik. Tek gördüğüm babamın her yeri kanlar içinde kalmış cansız bedeniydi.

Annem dört gündür durmaksızın ağlıyor. Babamı çok...çok severdi. Onların aşkına hayrandım ben. Beş yaşımdan beri büyüyünce onlar gibi bir aşk hayatımın olmasını diliyordum. Fakat şimdi, neden mutsuz son ki? ...

Anneme arkadan sarıldım. Uzun, beline kadar olan kahverengi saçlarını okşayıp "Artık ağlama anne..." dedim kısık sesimle. Annem daha şiddetli ağlamaya başladı. Oysa ben onun ağlamasını istemiyordum...

Önüne geçtim bu sefer. Küçük ellerimle gözyaşlarını silip "yeter." diye mırıldandım. Annem derince bir nefes alıp avcuğumun içine öptü ve beni kendine çekip sarıldı.

"Özür dilerim Hana. Özür dilerim kızım. Annen seni daha çok üzdü." dedi burnunu çekerek.

Ondan ayrılıp "Daha fazla ağlama. Söz mü?"diye sordum. O da elinin tersiyle yanaklarını silip başını sallarken "Söz" dedi.

Gülümseyip tekrar sarıldım ona. İkimizde birbirimizin uzun saçlarını okşayıp bekledik bir süre. Sonra annem benden ayrılıp ayağa kalktı ve "Hadi gidelim" dedi. Sonra eşyalarımızı toplayıp sepetimizin içine koydu elimi tutup ilerlemeye başladı. Son bir kez arkamı dönüp babamın kocaman gülümseyen fotoğrafına baktım ve ilerlemeye devam ettim.

Akşam eve geldiğimizde bana bir kaç parça yemek hazırladı ve yedikten sonra gidip uyumamı söyledi. Kendiside odasına gitti.

O kaç gündür hiçbir şey yemiyordu. Aç olduğunu biliyordum. Annem yemeyince bende yemek istemedim. Kendi odama geçtim ve ışıkları kapatıp yatağıma yattım. Gözüme tek damla uyku girmiyordu. Yan odadan annemin yine ağladığını duyabiliyordum.

Sağa döndüm sola döndüm yine de uyuyamadım. Yatakta doğrulup babamı bana ninni söylemesi için çağıracakken duraksadım. Doğru ya, babam artık yok...

Yatağıma geri uzandım. İşte dört gündür akmayan gözyaşları şimdi akıyordu. Sonunda ağlayabilmiştim...

Yanan gözkapaklarım sonunda kapanıp uyuduğumda saat oldukça geçti.

Sonra bir melodi duymaya başladım. Bir anda kendimi bembeyaz bir odada buldum. Bu boş, geniş ve beyaz odanın tam ortasında küçük bir müzik kutusu vardı. İçinde pembe elbiseli bir balerin dönerken boşlukta o sevimli melodi yankılanıyordu.

Just Be Happy~ Bang ChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin