8|lino

2.9K 213 328
                                    

Ardından sordum,
"Benimle yatar mısın?"

●●●●●●●

Haneul ile birlikte okula gelmiştik. Bugün tüm gün dersimiz vardı. Fakat yarın hafta sonuydu. Bu yüzden çok dert etmiyorduk.

Prof. Kang ile olan dersimizin ardından bir şeyler yiyebilmek için kafeteryaya indik. Ben sıraya girerken Eul'de boş bir masaya oturmuştu. Dün akşam alkol aldığımız için başı hâlâ ağrıyordu. Öğlene doğru ancak kendine gelirdi.

Önümdeki birkaç kişininde işini halletmesini beklerken etrafıma bakındım. Köşedeki masada oturan Chan ve Hyunjin sunbaeyi görünce hızla önüme döndüm. Daha sonra göz ucuyla tekrar baktım.

Karşılıklı oturmuş kahvelerini içerken sohbet ediyorlardı. Chan sunbae gamzelerini göstererek gülümsediğinde kendi kendime bende tebessüm ettim.

Sabahki bir anda ağzımdan çıkan "benimle yatar mısın" sorusundan sonra o şaşkınca bana bakmış bende utançtan kıpkırmızı olup burkulmuş ayağımı umursamadan koşar adım oradan uzaklaşmıştım.

Tam bir fiyaskoydu. Hangi akılla söylediğimi cidden bilmiyorum.

Sıra bana geldiğinde iki hamburger ve iki kola aldım ve Haneul'un yanına gittim. O direkt hamburgere saldırırken ben de koladan içtim biraz.

O sırada telefonuma bildirim gelmişti. Cebimden çıkardığım telefona gelen mesaja baktım. Maaşım yatmıştı. Gereğinden fazlaydı hem de. Minho sunbae bir yanlışlık yapmıştı herhalde. Maaşımdan kısması gerekirken neden fazla ödemişti ki?

"Hâlâ o külüstür telefonu mu kullanıyorsun?"diyen Eul ile düşüncelerden çıktım.

"Ha?"

"Niye hâlâ o eski telefonu kullanıyorsun diyorum. Yenisini alsana. Onun üzerine kaç yeni model geldi haberin var mı?"dedi.

Elimdeki telefona baktım. Bunu bana Haneul hediye etmişti üç yıl önce doğum günümde. Ben kabul etmeyecektim fakat o kendisinin eski telefonu olduğunu,  yenisini aldığını ve bunu çöpe atmak istemediği için bana verdiğini söylemişti. Bende kabul etmiştim. Benim o zamanlar değil dokunmatik, tuşlu telefonum bile yoktu. Eul'ün ise babasının parası çoktu ve istediğini istediği zaman alabiliyordu.

Hiç yeni bir telefon almayı düşünmedim. Ekranı biraz çatlamıştı fakat iş görüyordu. O bunun üzerine altı telefon daha değiştirdiği için ona külüstür geliyordu.

Başımı iki yana sallayıp hamburgerimi yemeye başladım. "Senin saçını da mı sarıya boyasak?"diye sordu Haneul. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Ben saçımdan memnundum.

"Ben saçımdan memnunum."dedim ona da.

Biraz daha zaman geçtikten sonra "Sana biraz alış veriş yapalım bence. Ne bu sürekli siyah siyah siyah. İçim karardı. Biraz değiştirelim şunu. Azıcık renkli giyin değil mi ama?"dedi.

Hamburgeri yemeyi bırakıp "Yah, ben halimden memnunum. Yeni bir şey istemiyorum. Nedir bu depresyona girince beni değiştirmeye çalışma hevesin? Hep böyle yapıyorsun."

Haneul ne zaman depresyona girse hep bana yeni bir şeyler yapmaya çalışırdı. Ben kabul etmezdim. O da en sonunda gidip kendinde bir şeyi değiştirirdi. Sanırım anne ve babasının durumunu çok fazla kafasına takıyordu. Fakat onlar ayrılsa bile bu Haneul'ü etkilemeyecekti ki.

Dudak büküp yemeğine devam etti. Onun için gerçekten üzülüyordum. Fakat bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu. Ancak yanında olabilirdim. Boşta olan elini tutup güç verircesine sıktım. Bana bakıp hafifçe gülümsedi. Bende gülümsedim.

Just Be Happy~ Bang ChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin