BÖLÜM 5:

322 21 9
                                    

Emir'


     "Hazırsan evden çıkıyorum 10 dakikaya" mesajını attıktan sonra aynada son kez kendime baktım. Parfümümü sıktım, telefonumu ve cüzdanımı aldığımda telefonumdan ondan mesaj geldiğine dair ses çıkmıştı. "Bekliyorum seni, hazırım" mesajını görünce düğün davetiyesini ve arabanın anahtarını kapıp hemen evden fırladım. Heyecanlanmıştım ve bu heyecanı ona belli etmemem gerekiyor.


     Evlerinin önüne geldiğinde arabadan inip kapıya yaslandım. Derin bir nefes alıp geldiğimi belirten bir mesaj attım. Birkaç saniye sonra "kapıyı açıyorum, bizimkiler seni özlemişler mutlaka bir selam versin dediler" mesajını alınca hafif bir tebessüm ettim. Yukarı çıktığımda herkes beni kapıda bekliyordu. "Nerelerde kaldın Emirciğim özledik vallahi seni. Gel geç içeri" 

     "Geç sen şöyle ben çantamı alıp geliyorum" dediğinde kafamla onayladım Ayyüce'yi. Kardeşi "bir şey ister misin Emir" dediğinde zahmet olmaması için su istedim sadece. "Nasılsın yavrum, sen de mekan arıyormuşsun galiba Ayyüce bahsetti biraz." Annesine benden bahsetmiş olması içimde bir kıpırtı oluştururken "evet efendim, arıyorum ve ne yapacağıma da karar veremedim daha. Bunun dışında iyiyim ama siz nasılsınız" diye sordum. "İyiyiz biz de çocuğum ama sürekli siz deyip durma bize. Bize Selcan Teyze ve Müjdat Amca diyebilirsin. Çekinme hiç olur mu?" "Peki efendim, pardon Selcan Teyzecim" dediğimde Ayyüce kapıda durmuş gülümseyerek bizi izliyordu. "Hazırsan çıkalım" deyince başını onaylar şekilde salladığında herkesle vedalaşıp evden çıktık. Evden çıkmadan önce aklımın bir köşesine en kısa zamanda çok güzel olduğunu söylemeyi unutmamam gerektiği iliştirdim.


     Yol boyunca oradan buradan konuşup şarkılara eşlik ederek düğünün yapılacağı yere vardık. Bahçe tarzı bir yer seçmişlerdi. Manzara denize karşıydı ve nikah saati neredeyse gün batımına gelecekti ve ortaya muhteşem bir görüntü çıkacaktı. Barbaros, Eray, Sefa, Furkan, Ebru ve Tanya'nın olduğu masaya geçtik. Esra Abla oğluyla, Özgül Abla da eşi ve çocuklarıyla gelmişti düğüne. Bu yüzden onlar farklı masadaydı. Herkesle muhabbet edip bir sürü fotoğraf çekildikten sonra sıra nikahın kıyılmasına gelmişti. Nikah memuru şahitleri söyledikten sonra Serhat mikrofonu eline alıp "yarışma boyunca derdimi dinleyen bir sürü arkadaşım oldu. Ama çok kalabalık olmaması açısından ben buraya sadece üçünü daha çağırmak istiyorum. Barbaros, Eray ve Emir. Lütfen siz de bu mutluluğa şahitlik edin" dediğinde şoka uğramıştım. Bir sürprizi olduğundan sürekli bahsediyordu ama böyle bir şey beklemiyordum. Nikah memuru sırayla isimlerimizi istedikten sonra klasik sorulara gelmişti sıra. "Gelini öpebilirsiniz" dediğinde Serhat Burcu'nun duvağını yavaşça kaldırıp alnından öpmüştü. Bu sırada neredeyse herkes alkışlıyor bazıları da gözyaşlarını siliyordu. Daha sonra hepimiz sırayla Serhat ve Burcu'yu tebrik edip musmutlu bir ömür dilediğimizi de söylemiştik. Masaya döndüğümde Ayyüce kolumu okşayıp "belki izlemek istersin diye videoya çektim" demişti. "Atsana bana izlerim evde" deyip mutlu olmuştum. "Atmama gerek yok senin telefonundan çektim. Masada bırakmışsın telefonunu. Kızmadın demi sana sormadan çektim diye." Kızmak değil de bir an çekinmiştim açıkçası çünkü arkaplanda birlikte olan fotoğraflarımızdan biri vardı. Sorun etse söylerdi herhalde diye düşünerek "yok kızmadım. Aksine çok sevindim böyle bir anı kaydettiğin için" deyip yerime iyice yerleştim. Bizler aramızda konuşurken bu sırada yemekler dağıtılmaya başlamıştı. Serhat ve Burcu da dışarda çekilecek fotoğraflar için oradan ayrılmışlardı.


     Yemekler bitmiş sıra düğünün en eğlenceli kısmına gelmişti. Önce gelinle damat dansı başlatmıştı daha sonra "tüm çiftleri sahneye alalım" anonsu gelmişti. İşte şimdi biraz daha yakınlaşmanın tam zamanıydı. Sefa Tanya'yı dansa kaldırmıştı. Eray da Ebru'yla dans pistindeydi. Barbaros Furkan'la derin bir muhabbetin içindeydi. Fırsat bu fırsat diyerek "bu dansı bana lütfeder misin" şeklinde sorumu yönelttim. Kalbim çok hızlı atıyordu. "A tabi, büyük bir zevkle" cevabını alınca kalp atış sesimi duyabiliyordum sanki. Sakin davranmaya çalışarak elinden tutup piste doğru ilerledik. Klasik dans müziklerinden biri çalıyordu. Sakin olmaya çalışarak sağ elimi beline koydum. Bu sırada o da sol elini omzuma koymuştu. Diğer ellerimiz birleştiğinde kalbim sanki daha da hızlı atıyordu. Kendimizi müziğin ritmine bıraktık. Sanki biz dans etmeye çalışmıyor, vücutlarımız uzun süredir bu anı bekliyormuş gibi kendi kendine hareket ediyordu. Rüzgar tatlı tatlı estikçe parfümü daha da geliyordu. Bu koku beni biraz daha heyecanlandırmıştı. Onun da kalp atışımı hissetmesi için tuttuğum elini yavaşça göğsüme götürdüm. Gözlerinin en derinine bakıp gülümsedim ve o da karşılık verdi. Utanmış olacak ki bir süre sonra başını göğsüme yasladı. Şu an zaman dursa keşke diyordum içimden. Sesli söylemeye cesaret edememiştim. Sanki dünya durmuştu ve biz o anda sadece dans ediyorduk. Bu sırada birkaç şarkı değişmişti. Misafirler sıkılmaya başlamış olacak ki "tüm çiftlerimize teşekkür ediyoruz ve şimdi oyun havasına geçiyoruz" anonsu gelmişti. Biz de masamıza geçmiştik.


     Kızlar makyaj tazeleme bahanesiyle lavaboya ilerlerken Furkan ve Barbaros beni köşeye sıkıştırmıştı. Neyseki Eray ve Sefa pistte oynamaya devam ediyordu. Rahatça konuşabilecektim onlarla. "Abicim n'aptınız pistte öyle ya. Gel buraya alnından öpücem" diyerek üstüme gelmeye başlamıştı. "Kankacım bana ne zaman söylemeyi planlıyordun acaba" diye üzerime yürüyordu. Kızlar gelmeden onları sakinleştirip bir çırpıda olan biteni anlatmam gerekiyordu. Önce Furkan'la başlamalıydım. Ona aslında daha önce Ayyüce'den hoşlandığımı bahsetmiştim ama sadece kimden hoşlandığımı söylememiştim. "Aslında söyledim sana. Ama Ayyüce'den hoşlandığımı belirtmeyi unutmuş olabilirim. O da yarışma şeyiyle şey olmasın diye yani. Yoksa biliyorsun beni söylemez miyim ben sana böyle bir şeyi?" Üzgün ama bir o kadar da utangaç bakışlar atıyordum Furkan'a beni affetmesi için. "Kardeşim böyle devam edersen bu iş yakında olur bak ben sana diyeyim. Dans ettiğiniz an aranızdaki elektrikle bütün salon aydınlanırdı bak bu kadar diyorum sana." Barbaros'un söyledikleriyle ne diyeceğimi bilememiştim. Ne söylesem diye düşünürken kızlar da masaya gelmiş, konu kapanmıştı.


     "E hadi ya gelmiyor musunuz piste" diyen Ebru kızları çekiştiriyordu yanında. Onları yalnız bırakmamak ve Masterchef yarışmacılarının şanını göstermek adına biz de kızların arkasından piste yöneldik. Piste geldiğimizde Eray kravatı başına geçirmiş oynuyor, Sefa ona eşlik ediyordu. Serhat da onlara bir yandan gülüyor bir yandan eşlik etmeye çalışıyordu. Sıra damat halayına geldiğinde hepimiz sıralanmıştık. Herkes bu anı bekliyormuş gibi kimse yerinde durmuyordu. Pasta kesmenin ardından son birkaç oyun havasına geçilmişti. Bitmesini istemediğim akşam ne yazık ki bitiyordu. Düğün sonunda herkes vedalaştı ve Serhat ve Burcu balayından geldiğinde buluşmak için sözleştik.


     Arabaya ilerlerken hava serinlemişti. Ayyüce'nin üşüdüğünü düşünüp o fark etmeden ceketimi çıkardım ve omuzlarına tüy gibi hafifçe bıraktım. "Teşekkür ederim" deyip gülümsedi. Gözlerinden uyku akıyordu. Yola çıktığımızda kafamızı dinlendirmek için slov bir müzik açtım. Camları da hafif aralayıp arabaya deniz havası dolmasını sağladım. İkimiz de yorulmuştuk ki sessizce sürdürüyorduk yolculuğumuzu. Evlerinin önüne geldiğimizde yavaşça ona doğru döndüm. Bir adım daha atmak istiyordum ama ne yapacağımı bilmiyordum. Tam ağzımı açacakken uyuyakaldığını fark ettim. Sessiz davranmaya çalışarak önce kendi kemerimi sonra da onun kemerini çözdüm. Çantasından evinin anahtarını aldım. Yavaşça arabadan inerek önce apartmanın kapısını açtım. Daha sonra arabaya ilerleyerek kapısını açıp dikkatlice kucağıma aldım. Yukarı çıkıp evin kapısını açmaya çalışırken kardeşi hissetmiş olacak ki kapıya koştu. "Merve seni de uyandırdım galiba ya kusura bakma" dedim bir çırpıda. "Yok Emir ne uyandırması ben de sizi bekliyordu. Gel böyle odanın kapısını açayım sana" dedi. Evin içinde olabildiğince sessiz konuşmaya çalışıyorduk. Merve yorganı açtıktan  sonra içeri geri döndü. Ben de odada yalnız kalmamızdan ve Ayyüce'nin uyumasından yararlanarak saçlarına bir öpücük kondurup kulağına "seni seviyorum" diye fısıldadım. Koridora çıktığımda Merve elinde bir bardak suyla gelmişti. "Yorulmuşsundur buyur" deyip suyu uzattı. Ben suyumu içerken "şimdi sen gidince pijamalarını da giydiririm ben ona rahat rahat uyur. Hiç merak etme. Sen de yorgun görünüyorsun istersen kal bu gece bizde içeri yatak yapayım sana" demişti Merve. Teşekkür edip eve gitmemin daha iyi olacağına ikna ettim onu. Arabaya bindiğimde derin bir nefes alıp verdikten sonra evin yolunu tuttum.

Kalbimin ŞefiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin