İlk Ve Son

31 6 3
                                    

Abis

Genç kadın, elindeki not ve papatyayla, kapının önünde öylece bekledi. Baktı, baktı. Belki de uzun zaman sonra ilk kez, heyecanlandığını hissetmişti. Derin bir nefes aldı. Belki de, diye düşündü. Onu bir kez olsun görürsem vazgeçerim.

Notu ve papatyayı kapının önüne bıraktı. Ciğerleri, sanki nefes almayı unutmuş gibiydi.

Senin varlığını düşünmek bile nefesimi kesiyor, görüyor musun?

Zili çaldı, hızlı adımlarla köşeyi döndü ve bekledi.

Kapıyı bir adam açtı. Fakat bu adam, o adam değildi. Belli ki aradan geçen yıllar, onları tekrar uzaklaştırmıştı.

Genç kadın hayal kırıklığıyla yere çöktü. İçindeki umudun, tekrar ve tekrar ellerinden kayıp gittiğini hissediyordu.

Artık tamamen yapayalnızdı.

***

Genç kadın sonunda her şeye veda edeceği yere varmıştı. Lakin içinde bir huzursuzluk vardı.

İlerledi, ilerledi. Durmaksızın o uzun yolu arşınladı.

Yaklaşıyordu.

Adımlarını kesmeden, denizi seyre daldı. Deniz... Herkes nasıl da katil ediveriyordu onu... Oysa kendi günahları değil miydi? Tek istedikleri bu diyardan göçüp gitmek değil miydi?

Genç kadın, cebindeki sigarasını çıkardı. Yaktı. Ve öylece izledi. İçini kaplayan dertleri gibi, kızgın alevlerin sigarayı bitirmesini izledi. Ve en sonunda kalan izmaritlerine baktı. O da kül oluvermişti. Aşkı onu da tıpkı böyle yakmıştı.

Ayağa kalktı. İçindeki huzursuzluğa aldırmadan kendini bırakıverdi ansızın, denizin kollarına. Şimdi o da aynısını yapıyordu; kendi günahına denizi ortak ediyordu.

***

Genç adam büyük bir korkuyla geldiği evin kapısını çaldı. Kapı yavaşça açıldı.

"Günaydın. Hakan'dı, değil mi?"

"Evet, siz de Görkem Bey olmalısınız."

Adam gülümsedi. "İçeri buyurmaz mısınız?"

"Evvela mektubu alayım. Sonra bakarız."

Adam içeri girdi, mektubu aldı ve Hakan'ın ellerine bıraktı.

"Yanında bir de bu papatya vardı."

Hakan papatyayı da aldı ve merdivenlere çöktü. Notu okumaya başladı.

Merhaba sevgilim,

Bana gün aymadı ama, sana aysın.

Bugün, veda ediyorum sana. Çünkü ben uzaklara gidiyorum. Çok uzaklara.

Bana defalarca kez, dayan, sen çok güçlü bir kızsın, bunun da üstesinden geleceksin, dedin.

Lakin ben ne dertlerimi taşıyabildim, ne de yokluğunu.

İnsan yaşarken öldüğünü anlar mı, hisseder mi? Ben hissediyorum. Hem de her zerremde.

Sanki ruhumu kaybetmişim. Ne olursa olsun, aynı sükûnet, aynı dinginlik üzerimde. Ne bir heyecan var, ne de bir yaşam belirtisi kalbimde.

Kalbim, tutuklu kalmış sende. İçimde hala senin tesirin, yüreğimde hala senin sevgin, aklımda o güzel çehren varken, vazgeçmem mümkün mü?

Kaç yıl oldu bilmem, ama kalbim bir kez başladı senin için atmaya, vazgeçmek kolay mı o kadar?

Duygularımı yokluyorum ara sıra, lakin, dediğim gibi, hiçbir şey. Boşluk. Sadece boşluk var.

Halbuki bir kez olsun görebilseydim seni, yaşadığımı hissederdim. Kalbimin attığını hissederdim. Duygularımı hissederdim. Lakin hissederdim. Şu an bir uçurumun kenarındayım, ama her yer karanlık sevgilim. Hiçbir şey göremiyorum. Boşlukta gibiyim. Ne yapacağımı bilmeksizin, öylece dolaşıyorum etrafımda. Bir anda düşsem uçurumdan, kim tutacak beni? Kim çıkaracak bu ebediyetten?

İçimdeki çiçekler soluyor sevgilim, ve bütün bunların sorumlusu benim.

Bir çiçek bırakıyorum bu notun yanına. Sen o çiçeğe sahip çık, olur mu? Çünkü o, benim içimde kalan son çiçek. Ben sahip çıkamadım sevgilim. Ama lütfen, sen ona iyi bak.

Ve son olarak, kendine de iyi bak. Hiç üzme içindeki çiçekleri. Solmalarına izin verme.

Seni çok sevdim, seviyorum, seveceğim...

Hoşçakal

Genç adam ne yapacağını, ne hissedeceğini bilmiyordu. İçinde bir şeyler kopmuş gibiydi. Kalbindeki ağırlık, uzun zaman sonra tekrar baş göstermişti.

Sadece, papatyayı aldı ve gözyaşlarının arasından kokusunu içine çekti.

Tıpkı onun gibi kokuyordu. Eşsiz, ama ölü...

İçimdeki ÇiçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin