🍃7. BÖLÜM ~KADERİMİZ BİR~

58 8 3
                                    

Süheyl Ömer Özenç' den...

En son vicdan azabı ile uzun zaman geçirmiştim. Daha sonra da Vera'ya cevap vermeyeceğini bildiğim halde mesaj attım. Eee ortaklık kurduğumuz şirkette çalıştığı için ve çalışanım onunla çalıştığı için numarasını bulmam pek de zor olmadı.

Evde, elimde kahveyle balkonda gün batımını izlerken düşüncelerim ile boğuşuyordum. Yüreğimde yabancı duygular vardı. Uçsuz bucaksız gökyüzünde, sürüsünden ayrılmış kuş misali tektim... Parlayan bir ışık vardı... Hem de ışıktan öte, tüm ışıklar sanki gücünü ondan alıyormuş gibi... Tüm alemi aydınlatan oymuş gibi... Ama ona gidemiyordum... Tek başıma o yolu kat edemiyordum...

Bir yoldaş lazımdı yanıma... Kanadım kırıldığında tutulabileceğim... Yorulduğumda benimle dinlenebilecek... Ve en önemlisi de  aynı yolda hedefe varana kadar yürütebileceğim... Amma ne yol vardı niyette, ne yoldaş vardı amelde...

Bardaktan ağzıma bir şey gelmemesi ile kahvenin bittiğini anladım. Son zamanlarda kafamda bu düşünce vardı "NEDEN?". Ve ben sorularıma cevap arıyordum. Elime telefonu alıp Yavuz'u aradım. Müsait ise yürüyüş yapmaya gidelim diyecektim. Bu adamın da hiç iş yok mu bilmiyorum ki ;-)

Veee tabiiki beyimiz kabul etti. Size işsiz demiştim. Hem Fatih'i de çağırmayı teklif etti. Aslında iyi olurdu çünkü Fatih tam kafa dengi bir adamdı. Sanırım Yavuz da onu sevmişti.

Hazırlanıp evden çıktım. Tabii ki de deniz kenarında buluşacaktık sizinkide soru. Önce ben gelmiştim. Sonra Fatih ve Yavuz. Kordon boyu yürümeye başlamıştık. Ama sadece yürüyorduk çünkü ikisi de konuşmamaya yemin etmiş gibiydiler.

Ve dayanamayıp topu elime aldım.
-"Muhabbetinize doyum olmuyor beyler. İyiki kafa dağıtalım dedik!"

Ve Fatih' ten beklenen atak. Paşamız çok bile susmuştu;
-"Planınız var mı?" Yavuz ile birbirimize baktık. Sevmezdik içki yada gece eğlencelerini. Sonra aynı anda;
--"Hayır." Dedik
-"Tamam beyler o vakit helal daire keyfe kâfi. Hadi gelin."

~~~~~

-"Vay beeee! Burası çok şık duruyor."
-"Evet yılların emektarıdır. Usta iki çay alalım."
Dışarıdan sade bir mekan gibi duruyordu. Ama içine girdiğiniz zaman nostarjik bir hava sizi etkisi altına alıyordu. Duvarları maziden kaldığını belli ediyordu. Koyu kahve tonları hâkimdi duvarlara ama buna rağmen insanın içine ferahlık veriyordu.

Bir duvarında boydan boya kütüphane, diğer duvarlarda ise hat yazılı Osmanlı tuğralı yahut özen ile çizilmiş resimler vardı. Veee alabildiğine büyük bir teras vardı. O kadar güzeldi ki şu manzara. Aklımdaki bütün düşünceler beynimi terk etmişti âdeta. Yavaş yavaş ilerledim ahşap korkuluklara. Ellerimi buluşturdum bu emektar ile. Ve temiz havayı derin derin çektim içime. Gözlerim denizin siyahına dalmış gitmişti.

Gökyüzünün laciverti, denizin eşsiz siyahi ve kendini sergileyen yıldızların denize yansıması... Sebepsizce kayboluyordum bu sonsuzlukta ve bu benim içime ferahlık veriyordu. Ciğerlerimin sevincini dile getirmeme gerek yok sanırım...

Ne demiştik, hayat... Neydi ki bu hayat ? Neden vardık biz? Önünde sonunda ölmeyecek miyiz, madem bitecek neden var...? Yine dönüp dolaşıp aynı sorular kafamın ücra köşesinden çıkıyor, bana el sallıyordu.

-"Daldı mı Ömer?" Bana Ömer diye seslenen bu insanlar neden bu kadar samimi geliyordu. Ömer ismimi daha önce kullanmamayı tercih etmemi dile getirmiyorum bile.

Süheyl 'i kullanırdım genelde ve ne zaman Ömer deseler Süheyl diye düzeltirdim. Ve şimdi 2 insan bana özellikle Ömer diyordu. Ve onların her söyledikleri yüreğime işliyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 01, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PÂYE (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin