3*

41 10 3
                                    

Aslında güzel bi rüya olmasına rağmen çok umursamamıştım. Tamam çok güzel bir manzara görmüş olabilirdim. O okyanus, o orman muhteşemdi. Belki oradaki adam da çok yakışıklı olabilirdi ama bu umursamam için bir neden değildi.

Üzerinden ne kadar geçti bilmiyorum ama düşününce rahat bir hafta geçmişti. Zaman kavramım o kadar belirsiz ki ne zaman neyi yaptığımı, zamanın nasıl geçtiği hakkında hiçbir fikrim yok.

Lanet kitap yazma hevesim ve yaklaşan finallerim beni intihara sürüklerken ben kullandığım ilaçlarım da etkisiyle iyice yemekten kesilmiştim. Düşünmeye bile zamanım yoktu ama beynimin bir saniye bile durduğunu söyleyemem.

Tabi bunların hiçbiri benim o rüyayı unutmama yetmemişti ve bunun kesinlikle hissettiğim inanılmaz duygular gibi bir şey değildi.

Arkadaşlarımdı...

Yani o kadar çok rüyamdan bahsediyorlardı ki sanırsın dünyadaki tek olay veya sorun buydu. Durmadan benimle dalga geçiyor ve unutmama engel oluyorlardı. Bazen anlattığım saniyeye lanet ediyordum.

Neymiş efendim rüyamdaki buz mavi gözlü sert yüz hatlı yakışıklı adama aşık olmuşum... Yok artık! Bir kere adam gerçek bile değildi!!

Ondan sonra durmadan soru soruyorlardı. Gözleri buz mavisi mi yoksa çok açık mavi mi -ki onlarca kez buz mavisi olduğunu söylemiştim- ya da sence kısa mıydı, kısaysa yapılı olduğunu söylemiştin aslında çok sorun olmaz herhalde? Ve bunlar gibi onlarcası...

En son dün akşam sinirle bağırınca susmuşlardı. Tabi bu susmalarının nedeni bağırdıktan sonra odama kapanıp bir daha çıkmamam da olabilir ama ben öyle inanmak istiyorum.

Aslında galiba bu aralar en çok rahatladığım zaman şu an. Yatağımdayım, yorgana sarınmış yanımdaki laptoptan salak saçma ne kadar video varsa onları izleyip kahkaha atıyordum.

Ne yarın ki sınav ne başka bir şey umrumdaydı. Sadece yatıyordum. Zaten final haftalarında hep öyle olmaz mı? Çalışacağım diyip bütün planları iptal eder, yatağında pinekleyip son dakika ezberlemeye çalışırsın. Hep böyledir ve değişmez.

Tabi benim bu huzurlu anlarım çok uzun sürmedi. İçerden gelen bir kırılma sesi, bütün dikkatimi dağıttığı gibi doğrulmama da neden olmuştu. Sonrasında içerden bir çığlık gelmiş ve "Önüne baksana!" diye bir bağırış duyulmuştu.

Oflayıp ayağa kalkarken, daha doğrusu çalışırken, ayağım tutmayıp yere kapaklanmıştım. O kadar uzun süre yatmıştım ve haraket etmemiştim ki, normaldi aslında.

Bir şekilde odadan dışarı çıktığımda gördüğüm manzara gözlerimi devirmemi sağlamıştı.

Yerde cam kırıkları, onları toplamaya çalışan Liam, ayağını tutarak zıplayan Niall ve sinirli bir Zayn.

Açıkcası çok değişik bir durum değildi. Zayn her sinirlendiğinde bir şey kırardı, bu gayet alışkın olduğumuz bir olaydı. Zaten o yüzden evde cam çok bulundurmazdık. Niall da sakardı zaten. Onun sorunu yapabileceğim bir şey yok.

Asıl soru niye evimdeler?
Roma nerde?
O kırık şey ne?
Niye yanık kokuyor?
İçerden ses mi geliyor?

O kadar kendi aralarında kaybolmuşlardı ki beni fark etmemişlerdi. Arkamı dönüp hiç bulaşmamak isterdim ama bildiğin evde yanık kokusu vardı ve kimse mutfağa bakma ya da ilgilenme gibi bir harakette bulunmuyordu.

Yavaşça mutfağa gittim ama her şey normal gözüküyordu. Sonra evde dolaşmaya başladım. Banyo, misafir yatak odaları, giyinme odası falan her yere bakmıştım ama her şey çok normaldi.

It's a Dream, isn't it? •stylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin