4. BÖLÜM

658 59 14
                                    

Multimedya Ayaz

Doruk beni eve bıraktı ve ardından ısrarlarım sayesinde gitti. Ayaz ile Doruk arasında nasıl bir ilişki var cidden merak etmiştim.

Dün gece Ayaz'ın restoranda olması ve ardından gözden kaybolması. Doruk'un sürekli Ayaz'a bakması vesaire .

Bunları düşünürken uyuya kalmıştım ve yatmadan önce bunları düşündüğüm için onlarla alakalı ve oldukça saçma bir rüya görmüştüm.

Rüyamda Ayaz birdenbire Doruk arabayı sürerken ve ben de onun yanındayken arka koltuktan çıkıyordu ve Doruk arabadan atlıyordu. Sonra Ayaz'da artık benimsin diyerek kahkaha atıyordu. Sonra birdenbire kendimizi benim odamda buluyorduk. Ayaz yanımda yatıyordu ve ardından ben onu yataktan atıyordum ve o da arka tarafını tutarak bağırıp , pencereden atlıyordu.

Dedim ya, saçmaydı.

Sabah telefonum çaldı. Bugün biraz erken kalkmıştım, daha dükkana gitmeme vardı. Dükkan benim değildi , ama bugün dükkanı ben açacaktım.

Telefonu elime alıp arayan numaraya baktım. Rehberde kayıtlı değildi.

"Alo?"

"Günaydın sarışın. Eğer vaktin varsa kahvaltı yapmaya gidelim mi? "

Arayan Ayaz'dı. Numaramı nereden bulmuştu?

"Numaramı nereden buldun?"

" Ben bulurum. Hadi cevap ver. "

Uzun zamandır kahvaltı etmiyordum. Hatta bakarsanız hiç etmiyordum. Çünkü kahvaltı yapmayı seven bir tip değilim. Aslında fenada sayılmaz.

" Peki. Ama bir buçuk saatimiz var. Kitapçıya gideceğim, biliyorsun."

"Peki, o zaman hızlı ol on dakikaya oradayım. "

Eteğimi giyip üstüme bir bluz geçirdim. Açık mavi ceketimide giydikten sonra çantamıda alıp kapıyı kilitleyerek evden çıktım.

Ayaz kapının önünde siyah, spor arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Doruk'un aksine arabası siyah renkti ve bu onların hayata bakış açılarını yansıtıyordu.

Ah, belkide sadece en sevdikleri renkler farklıydı. Neden şuan onları karşılaştırıyorum? Ben ne saçmalıyordum cidden?

Ona doğru ilerledim.

"Hadi bin arabaya."

Kapıyı açma zahmetinde bile bulunmamıştı, çünkü o tam bir öküzdü. Ben Doruk'tan dolayı böyle şeylere alışkın değildim. Zaten şuana kadar sadece Doruk ile çıkmıştım.

Şaşkınca ona bakarak yavaş hareketlerle arabaya bindim. 'Ne var' konulu bakışlarını bana gönderen o oldu. Soru sormuş olmasa bile bakışlarına cevap vermeyip camdan dışarıyı izlemeye koyuldum. Sahil kenarında şirin bir kafenin önünde durduk. Sütlü kahve renginde daire şeklinde masalar kafenin dışına çapraz bir şekilde yerleştirilmişti. Süt beyazı sandalyeler ise her masanın etrafına dört tane yerleştirilerek bir bütün oluşturmuştu.

İçeriye girdik ve açık büfeden kahvaltı tabaklarımızı doldurup kasaya yöneldik.

Sessizliği bozan ben oldum.

"Dün akşam seni restoranda gördüm."

"Kör değilim Dolunay. Bende seni gördüm.Yani?"

"Hiç, sadece söylemek istedim. "

"O yanındaki çocuğu nereden tanıyorsun?"

"Onu tanıyor musun?"

"Her neyse, boşver. ",

dedi ve masadan kalktık. Onca soruma hiçbir cevap vermemişti. Daha sonra kitapçının adresini verdik ve arabayı oraya sürdü.

Bu sırada telefon çaldı. Çantamdan çıkarttım ve arayan numaraya baktım.

"Efendim Doruk? "

"Seni almaya geldim. "

"Boşuna zahmet etmişsin ya.Kusura bakma arkadaşım bırakacak bugün. Hatta geldik bile."

"Peki görüşürüz. " Biraz bozulduğunu hissettim sesinden.İyi de ona gel beni al diyen olmamıştı ki.Yine de incelik yapıp beni almaya gelmişti. Onun gönlünü almayı aklımın bir köşesine not ettim.

Ardından Ayaz konuştu.

"O mu aradı? "

"Kim?"

"Dün gece yanındaki çocuk. "

Alayla gülümsedim.

"Beni kıskandın mı yoksa?"

"Ne alakası var? Sadece ondan pek hoşlanmıyorum. "

Tam ağzımı açacakken,

"Geldik. Burası heralde değil mi?"

Dedi. Başımı sallayıp arabadan indim ve dükkanı açtım.

Çıkışta eve tek başıma döndüm. Bu akşamı güzel geçirmek istiyordum. Kızlar gecesi yapmaya karar verdim.

Tabii tek başıma.

Kendi halime gülerken yanımdakilerin bana garip garip baktıklarını gördüm.

Ne yani hiç mi kendi kendine gülen kız görmemişlerdi?

Kendi kendine ağlamak normal karşılanırken kendi kendine gülmek mi garipti?

Her neyse otobüsten indikten sonra markete uğradım ve fazla miktarda cips ve kola aldım. Market arabası Ruffles cipslerle dolmuştu. Bence Ruffles kesinlikle yüce bir şeydi. 

Her seferinde kendime cips almayacağıma dair söz verip kendimi markette 'bir daha mı geleceğiz dünyaya?' diye sorarken buluyordum. Yüzümde bunları yedikten sonra fazlasıyla sivilce çıkıyordu.

Her neyse, alacaklarımı alıp eve geldim. Yatağımın karşısındaki televizyonu açtım,cips ve kolamı alarak yatağıma yattım. Gece iki gibi artık uykum gelmişti. Televizyonda açık olan yabancı dizi de zaten bitmişti. Televizyonu kapattım ve uykuya daldım.

Sabah geç uyanmıştım, çünkü bugün kitapçıda çalışma sırası bende değildi. Kendime bir ilk sayılabilecek bir şey yaptım.

Kendime kahvaltı hazırladım!

Tabi insan bir kere tadını alınca bırakamıyor. Yavaşça kahvaltımı yaparken postacının bıraktığı gazeteyi okuyordum. Tabi buna okumak denirse. Aklım başka yerdeydi. Dün neden Ayaz bana öyle söylemişti?

Aralarında ne olduğunu Doruk'a da sormaya karar verdim. Doruk demişken, onunda gönlünü almam gerekiyordu.

Telefonu alıp onu aradım. Çok bekletmeden açtı.

"Doruk, günaydın."

"Sanada günaydın?"

Hem şaşırmış, hem de soru sorar gibi sormuştu.

"Ben bugün bir şeyler yapalım mı diyecektim. "

" Kitapçıdan sonra mı? "

"Hayır, bugün bana tatil. Şimdi diyorum yani."

" Peki, olur.Ama şuan halletmem gereken işler var. Bir saate gelirim. "

"Tabii, olur. Görüşürüz. "

Diyerek kapattım ve hazırlanmaya başladım.

Bir saat sonra Doruk tam vaktinde kapıdaydı. Beraber nereye gidebileceğimizi düşünürken bowling fikrini ortaya attım. O da kabul etti.

Bowling salonuna girdikten sonra tek kişilik iki grup olduk. Elimizden bu kadarı geliyor. Bu düşünce beni gülümsetti.

Yorucu bir günün ardından eve döndüğümde fazlasıyla yorgundum. Hemen kendimi yatağa attım.

UyumsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin