Evet, sonunda okul bitmişti. İlk dönemin sonuna gelmiştik. Bugün karnemi almaya okula gidecektim. Fakat evde karneme bakan sadece annem olacaktı. Babamla boşanmış, babam Paris'e gitmişti. Biz annemle kalmıştık. Annem evde olsa da bir şey farketmiyordu. Ruh gibiydi. Üstümü giyinip, mutsuz olduğum hayatımdaki yeni bir güne merhaba dedim. Saçlarımı hızlı bir şekilde tarayıp, aşağıya kahvaltı yapmaya mutfağa gittim. Her zamanki gibi yine yalnız kahvaltı edecektim. Çayımı alıp masaya oturdum. Hızlı bir şekilde kahvaltı edip, evden çıktım. Jessica ile küsmüştük. Jack ile en son cafede konuşmuştuk. Peeta ile ise kavgalı bir şekilde ayrılıp bir daha görüşmemiştik.
Okula gitmek için servisi bekliyordum. Galiba biraz erken çıkmıştım. Beş dakika ya geçti ya geçmedi. Jessica evden çıktı ve yanıma doğru yürümeye başladı. "Günaydın" dedi. O sırada başka şeyle meşguldum. Peeta ile göz göze gelmiştik. Yüzü solgundu. Sanki hasta gibiydi. Ama o bildiğimiz grip ya da nezle türünden değil. Başka bir şey vardı. "Hey Maria iyi misin?". Jessica'ya doğru döndüm. Konuşmadım onunla, sorusuna cevap vermeden servise bindim. Okula geldiğimde doğruca sınıfa gittim. Alice gidiyordu. Babasının işi nedeniyle okuldan ayrılıyordu. Jack'te sınıftaydı. Mümkün olduğunca göz göze gelmemeye çalıştım. Karneleri aldık ve çıkışta birşeyler yapmak için plan yapmaya başladık. Peeta'dan hiç ses seda yoktu. Birşeyler saklıyordu. Kolundan tutup bir köşeye çektim. " Ne saklıyorsun sabahtan beri. Gerçekten merak etmeye başladım. Gözlerini gözlerimden ayırmıyorsun. Neyin var? " Bakışları derindi. Gözlerimin içine yalvarır gibi bakıyordu. Hiçbir şey demeden çekip gitti.
Okul çıkışı bizimkileri ekip eve doğru yürümeye başladım. Hiç keyfim yoktu. Kendimi bile düşünecek durumda değildim. Bizim sokağa geldiğimde ambulans kapının önündeydi. Sedye ile evden birini alıp hastaneye gidiyorlardı. Sedyedeki kişiyi görmek için hızlı adımlarla ambulansa yaklaştım. Evin kapısı açıldı. Kafamı çevirdiğim an gördüğüm manzarayla birlikte vücudum uyuşmuştu. Peeta idi sedyede yatan kişi. Gözümün önünde eriyormuş meğer haberim yokmuş. Ambulans sokaktan çıkmak üzereydi. Hemen bir taksiye binip ambulansı takip etmeye başladım. Hastanenin önüne geldik. Hızlı bir şekilde taksiden indim ve koşarak sedyeye doğru koştum. Peeta sararmıştı. Gözlerinin altı mos mor olmuş. Doktorlar onu yoğun bakıma aldılar hemen. Vücuduna bir sürü kablo bağladılar. Öylece hareketsiz yatıyordu. Doktorlar Peeta'nın ailesiyle görüşmek üzere odasına davet etti. Bende yoğun bakımda yatan Peeta'ya bakıyordum. Omzuma dokunan Jack, üzgün gözlerle bana bakıyordu. Sımsıkı sarıldık birbirimize. Teselli ettik kendimizi. Peeta'nın annesi yanımıza doğru geliyordu. Ağlamış, gözleri kan çanağına dönmüştü. Kendimi zor tutuyordum ağlamamak için. "Peeta kalp nakli olmazsa onu kaybedeceğiz. " O ölecekti. Kalp Nakli bekleyen kişileri düşününce, sıra kim bilir ne zaman Peeta'ya gelecekti. Yine sıkıntılı günlerden biriydi bugün. Peeta için hayatının en zor sınavı idi. Beklemekten başka bir çaremiz yoktu.
Bugünden itibaren çaresiz bekleyişimiz başlamıştı.