Selamlar °•°
Bölümü okuyup hoşunuza giderse birkaç yorum bırakırsanız çok sevinirim. İlk defa böyle düzenli kurgu yazıyorum ve biraz heyecanlıyım sanırım bu yüzden düşünceleriniz benim için çok önemli. (Burası sizi ilgilendirmiyor vip arkadaşlarm)
Her neyse, anlaşılmayan şeyleri sormaktan çekinmeyin lütfen
İyi okumalar °^°
__
Uzun süre saray hekimi olmak Namjoon'a sarayda, normal olarak, saygınlık kazandırmıştı. Zindanda yine kendi sesimi duymamla uyanmıştım ve bir daha da uyuyamamıştım. O sırada o gelmiş ve beni zindandan çıkarırken bir yandan da söylenmeye başlamıştı.
"Aptal mısın sen?" Hızla yürürken bir yandan da yüzüme sinirle baktığını hissedebiliyordum. "Neden prens Hyunjin'in önünde öyle şeyler yapmayı denedin? Ya seni daha kötü bir duruma soksaydı?!"
Ellerimi şakaklarıma bastırdım. Şu ses yüzünden bir de başıma ağrı girmişti. "Bir şeyler yapmam gerekiyordu tamam mı? Öylece geçip gidemezdim."
Namjoon yüzüme anlamsızca bakmaya başladı. Sanki bir şey söylemek istiyor ama bunu beceremiyor gibiydi. O sırada hekim dairesine çoktan gelmiştik ve ben odama girip bir daha çıkmamanın hayallerini kuruyordum. Namjoon'sa tekrardan merdivenleri tırmandı ve kitaplığına gömüldü. Kitapların arkasından kalın, tozlu bir kitap çıkardı. Bu sefer merdivenlerden düşmeden inerek önüme geldi.
"Bu kitabı bana çok daha gençken vermişlerdi. Artık benden çok senin işine yarayacaktır." Kalın kitabı elime alıp zorlukla açtım. İçinde büyülü eşyalar hakkında bilgiler var gibi görünüyordu. Çokça büyü de vardı. "Teşekkürler." Odama gidecekken kolumdan tuttu. "Bunu sana vermemin nedeni gücünü öğrenmen, Jeongin. Dışarıda böyle şeyler yaparak amacını bulamazsın." Kafamı belli belirsiz onaylamak için salladım ve odama girerek kapımı kapattım.
O gece heyecandan uyuyamadım ve büyü kitabını elimden bırakamadım. Sabah olduğunda tekrardan Namjoon'un verdiği ilaçları teslim etmek için dışarı çıkmıştım. Her şey buraya kadar normal gidiyordu taa ki o prens denilen gıcık adamı yeniden görene kadar. O da beni gördüğünde ise asıl oyun başlamıştı.
"Oh, şu kurtarıcımız buradaymış hala. Zindanda bir gece nasıldı, genç kurtarıcımız?" Eli kılıcının kınına gitti usulca ancak göz ucuyla farkedebilmiştim. "Öğrenebildin mi bir şeyler?"
Arkama dönerek yüzüne baktım. Sırıtmıştım. "Evet, pislik olduğun kadar soyluymuşsun da. Öğrendiğim iyi oldu, prens hazretleri."
Yine aynı sahne yaşandı. Yine dibime kadar girmiş ve boy farkımızdan dolayı yüzüne bakmaya çalışırken kafam geride kalmıştı. Yine sırıtarak bakıyordu. Dayanamıyordum.
"Bu sefer ciddi ciddi denemeye ne dersin?" Dalga geçmesi ve üstüme gelmeye devam etmesi üzerine daha fazla dayanamamış ve üzerimdeki ceketi çıkarıp bir yerlere fırlatmıştım. "Seni bir dokunmamla yerle bir edebileceğimin farkındasın, değil mi?"
Başımı aceleyle evet, anlamında sallayıp hazır olduğum bir konuma geçtim. İnsanlar etrafta toplanmış bizi izliyordu. Ya da sadece benim halime gülüyorlardı. Emin değildim. Ama o kadar sinirlenmiştim ki Prens efendiye gününü göstermezsem bu sinirim geçecek gibi değildi.
Eh, sıkıntı buradaydı.
Benim gibi birinin ona gününü göstermesi imkansız gibi bir şeydi. Büyü kullanmam demek ölmem demekti. Kullanmamam demek, ondan ölesiye dayak yemem demekti. Bu kafama dank ettiğinde ise, o çoktan eline aldığı topuzun zincirinin bir kısmını eline dolamış, havada sallayarak etraftaki insanların kahkasıyla beraber üstüme yürümeye başlamıştı. Bu andan sonra yapabileceğim tek şey en az hasarla kurtulmaya çalışmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fate ♙ hyunin
FanfictionJeongin, büyücülüğün yasaklı olduğu bir ülkede, büyüyle doğmuştu. Yaşamının nedenini ve güçlerini kullanamayacaksa ne yapması gerektiğini bilmeyen bu çocuk, kaderinde şimdinin Prensi, geleceğin Kral'ı Hwang Hyunjin ile aynı yolda, beraber yürüyeceğ...