Selamlar, nasılsınız °^°
Bölümler gittikçe uzayacak sanırım, Jeongin'in düşüncelerini aktarmadan edemiyorum nolur sıkılmayın ;-;
Anlaşılmayan bir şey olursa lütfen sorun ve yorum yapmaktan çekinmeyin.. Beğenirseniz o minnak yıldıza basarsanız çok mutlu olurum
İyi okumalar🌌
__
Eğitim alanları, sarayda belki de en sevdiğim yerlerden biriydi.
Her tarafta uçuşan oklardan ya da her an üstünüze koşarak kılıç düellosuna atlamak isteyecek o kaslı şövalyelerden bahsetmiyorum. Hayır. Bahsettiğim her tarafı ağaçlarla kaplı bu görkemli saray bahçesi, sık ağaçların sunduğu görüntü, aralarından baktığınızda görebildiğiniz, hatta hissedebildiğiniz o küçük göldü. Ormanın içi her ne kadar geceleri son derece tehlikeli ve ölümcül olsa da, dikkatli olduğunuzda gerçekten cennet gibiydi.
Her ne kadar bu güzellikten bahsetsem de, bugün ne yazık ki yeşilin türlü tonundaki ormana odaklanmam mümkün değildi.
"Sağ, sol, kalkan! Şimdi de kafa! Şu kalkanı kullanmayı ne zaman öğrenmeyi düşünüyorsun?"
O son cümlesini söylerken kafamda çınlayan kılıç sesiyle sırt üstü yere yığılmıştım. Kafamdaki başlık olmasa eğlenebileceği sebep çıkmayacaktı prens bozuntusuna.
Daha şimdiden beni gerçekten bitirmişti.
Prens Hyunjin'in şahsi hizmetkarı olarak öğrenmem gereken şeyler de vardı. Mesela dövüşmede temel bir seviyede olmalıydım. Bunda kötü bir şey yoktu. Beni bitiren şey bunu Hyunjin'den öğrenmemdi. Bunu öğrenmemin asıl amacı aslında onunla çalışabilmekti. Beni, kendini geliştirmek için kullanması aptalcaydı. Ne sanıyordu ki?
"Bu kadar çabuk tükenmeni önlemek için çalışma yapman gerek. Daha başlayalı bir saat bile olmadı." Kılıcını yere saplayarak destek aldı. Yüzünü yine kötü bir gülümseme kaplamıştı. "Yarın kraliyet turnuvası başlıyor. Katılmaya ne dersin Jeongin?"
"Yok, almayayım ben."
Kraliyet turnuvası dün akşam Namjoon'dan duyduğum kadarıyla kısaca Krallık dövüş turnuvasıydı. Zırhlarını, kılıçlarını kuşanarak krallığın her yanından gelen şövalyeler birbirleriyle dövüşecek ve birinci olmaya çalışacaklardı. Beni ilgilendiren bir konu değildi. Hem de hiç.
Elini uzatarak kalkmam için destek verdi. "İstesen de katılamazsın zaten, şövalyeler için özel bir turnuva bu." Alaylı ifadesi yüzünde, kılıcını sapladığı yerden çıkararak linde birkaç kere döndürdü. Yeniden başlamıştık.
__
"Prens Hyunjin'in şahsi hizmetkarı olarak ilk günün nasıldı?"
Yüzümde nasıl bir ifade vardı ya da zırhlarla kaplı bedenim ne kadar acınacak bir haldeydi bilmiyordum. Kaslarım günün daha bu saatlerinde iflas etmişti. Üzerime geçirdiğim zırh parçaları korumaktan çok üstüme ağırlık olmuştu. Zorla yürüyerek sandalyeye oturdum. Başım zonkluyordu. Gıcık herifin başlığa kılıç darbelerini bilerek vurduğuna emindim.
"Korkunçtu."
O kaslarımı esnetmem için masaj yapmaya başlamışken ben de oturduğum yere iyice yayıldım. Kolumu geriye doğru kıvırarak kütlemesini sağladığında acıyla inledim. Rahatlattığı kadar acı da vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fate ♙ hyunin
FanficJeongin, büyücülüğün yasaklı olduğu bir ülkede, büyüyle doğmuştu. Yaşamının nedenini ve güçlerini kullanamayacaksa ne yapması gerektiğini bilmeyen bu çocuk, kaderinde şimdinin Prensi, geleceğin Kral'ı Hwang Hyunjin ile aynı yolda, beraber yürüyeceğ...