1. Bölüm ~ Talihsizlik

4.2K 137 10
                                    

Sabah erkenden kahvaltımızı etmiştik ve şimdi ödül töreni için prova yapıyorduk. "How you like that" şarkısında olacaktı bugünkü sergileyeceğimiz gösteri. Bu şarkıdaki rap partımı ve dansı çok seviyordum ama kesinlikle yapması zordu. Dans figürlerini eksiksiz yapıyorduk fakat aynı zamanda şarkı söylemek gerçekten çok zordu bizim için. Nefesim sürekli kesiliyordu ve işkence çekiyordum resmen söylerken. Aynı zamanda detone olmamak için çaba sarf ediyordum. Gerçekten bazen o kadar yoruluyordum ki. Kaçıp gitmek istiyordum, her şeyi, herkesi arkamda bırakmak, bir kasabada, kimsenin beni tanımadığı sakin bir yerde yaşamak. Ama bu imkansız. Bu işe ilk atıldığım zaman üstesinden gelebileceğime emindim. Hani derler ya 16 yaşında dünyayı değiştirebileceğinizi bile düşünürsünüz diye. Tam olarak öyleydim. Ama henüz 23 yaşında her şeyden yoruldum. Sevmiyor değilim. Konserde binlerce insanın parlayan gözlerle bizi izlemesini, bizim şarkımızı ezbere bilip heyecanla söylemesini, benim, bizim için ağlamalarını... Ama bu kadar. Şarkıcı olmanın güzelliği bunlarla sınırlı. Kötülükler sayamayacağım kadar çok. Herkesin gözü üstümde, her an bir hata yapmamı bekliyorlar, beni birileriyle yakıştırıp bakışımdan bile anlam çıkarıyorlar, sürekli beni bir yerlerde görmek istiyorlar, aşık olamıyorum, kilo alamıyorum, özgürce dolaşamıyorum. Küçükken ne kadar özeniyordum ama şimdi ise bu hayata ait olduğuma pek inanmıyorum.

Düşüncelerimden Jennie'nin bana seslenmesiyle sıyrıldım. "Boş boş bakıyorsun Lisa. Hiç yaptığın bir şey değildi." Uykudan uyanmış gibi döndüm ona. "Pardon, bir şey düşünüyordum." Jisoo "Tamam hadi son kez." derken ellerini çırptı. Son kez hareketleri kusursuz yaptık ve şarkıyı detone olmadan söyledik.

Terlemiştik ve acilen duş almak istiyorduk. Rose'nin çantasına yöneldiğini görünce arkasından ilerledik ve biz de çantalarımızı aldık. Eve gidecektik duş alıp yemek yiyecektik ve ardından tekrar şirkete gelecektik.

Ödül törenleri ve konser günleri çok yorucu oluyordu. Ama günün sonunda o günü düşünürken değdiğini kesinlikle hissediyordum.

Kapüşonumu takıp arabaya doğru ilerlerken kızlara el salladım. Kapıyı açıp içeri girdim. Jung Woo oppaya kısa bir selam verip pratik yapmanın verdiği yorgunlukla gözlerimi kapattım. Ama uyumamak için ödül törenini hayal ediyordum. Uzun zaman sonra bir ödül törenine gidecektik. Bu yüzden istemsiz heyecanlanmıştım. Ödül töreni sahnelerinin ihtişamını ve kalabalığını özlemiştim.

 
                                        •
Kırmızı halıda gördüğüm her kameraya poz vermeye çalışıyordum. Adımı duyduğum herkese dönüp kamerasına gülümsüyordum. Küçükken hep buna özenirdim.

Sıradaki grubun geleceğini anladığımızda yavaşça oradan ayrıldık ve back stage'e ilerledik. Kırmızı halı ve performans kıyafetlerimiz farklı olduğu için sahne kıyafetlerimizi giymemiz lazımdı. Artık ya kötü giyinirsem gibi bir stresim yoktu çünkü stilistlerimiz değişmişti ve hepimizin kendi tarzını oluşturmaya çalışıyordu. Bense kendi tarzımdan epey memnundum. Kıyafetime karar verme şansım bende olsaydı benzer şeyler giyerdim.

Paravanın arkasından çıktığımda kızların bana baktığını gördüm. "Oha, şuna bir bakın." diyerek gözlerini büyüten Jennie'ye gördüğümde yavaşça etrafımda dönmeye başladım ve kıkırdadım. "Asıl kendine bak." deyip elini öptüm. Jennie gerçekten çok güzel bir kızdı ve giydiği her şeyi taşıyordu. Rose ve Jisoo'ya döndüğümde güzellikleri karşısında şiir yazmak istemiştim. Ağzımı açıp "Cennette miyim?" diye etrafıma bakmaya başladım. Rose "Hepimiz gerçekten çok güzeliz fotoğraf çekilmemiz lazım!" diye telefonunu aldı ve oradaki makyözlerden birine verdi. Kadın gülümseyip yan yana geçmemizi bekledi. Jisoo'nun yanına geçip kameraya ciddi bakışlarımı atmaya başlamıştım.


Şu an Irene ve Seulgi sahnedeydi. Onları çok seviyordum. Red Velvet'in ilk şarkılarını pek beğenmiyordum ama şu anki konseptlerine kesinlikle bayılıyordum. Monster bu ara taktığım şarkılardan biriydi. Performansları bittiğinde alkışladım. Gerçekten. Aşırı yeteneklilerdi fakat Sm'de harcanıyor gibilerdi. Birazdan biz çıkacaktık bu yüzden backstage'e yöneldik. Şarkıyı unutmadığımdan emin olmak için mırıldanıyordum. Ve kafamda da dans hareketlerini canlandırıyordum. Normalde bunu yapmak kafamı karıştırırdı ama yine de yapıyordum. Sabırsızlıkla sunucunun bizi anons etmesini beklerken ellerimizi üst üste koyduk. "Bir,iki,üç... Ho."Sunucu bizi anons ettikten sonra yavaş adımlarla sahneye ilerledik. Yerlerimizi aldığımızda üstünde durduğumuz platform sahneye doğru yükselmeye başladı. Tam olarak sahnede olduğumuzda çığlık sesleri kulağımı doldurdu. Bu olayı çok seviyordum. Ciddi bakışlarımız ve kararlaştırdığımız pozlarımızla müziğin başlamasını bekledik. Çığlıklar dinince şarkı başladı. Şarkının başlaması için çığlıkların dinmesini beklemişlerdi ama şarkının başındaki müzikle çığlıklar tekrar yükseldi. Jennie'nin söylemeye başlamadıyla odağımızı iyice sahneye yönlendirmiştik. Rose'nin partının son bulmasıyla Jennie'nin "Ho-How you like that?" sesi salonu doldurdu. Dansa odaklanmışken kendi partımının gelmesini bekledim. Sesimin kalın çıkmasına özen göstererk "Look at you now look at me." kısmını 3 kez art arda söyledim.

Dance break'in de bitmesiyle nefes nefese kalmış bir şekilde yerimizde durduk. Işıklar sönünce platformumuz aşağı inmeye başladı. Platformdan inip yerimde zıplayarak Rose'ye sarıldım. Jennie ve Jisoo'da bize katıldı. Jisoo "Çok güzeldi!"dedi. Bizimki son performanstı ve tüm grupların sahnede toplanması gerekiyordu. Biraz soluklandıktan sonra sahneye tekrar çıkmamız gerekecekti. Jisoo aldığı 4 şişeyi bize uzattı. "Teşekkürler." deyip kapağını açtım ve içmeye başladım.

Çok yorucu bir gün neredeyse bitmek üzereydi. Hiçbir aksilik çıkmamıştı bu yüzden yorucu olmasına rağmen güzel bir gündü.

Diğer grupların sahneye ilerlediğini görünce biz de yürümeye başladık. Kızlar önden ilerlerken kıyafetimi biraz düzelttim. Rose ve Jisoo önden ilerlerken Jennie elini yana almış beni bekliyordu. Hızlıca yürümeye başladım ve Jennie'nin uzattığı elini tuttum. EXO'nun yanına, yerimize geçmiştik. Çaktırmadan olduğunu düşündüğüm bir bakışla Jennie ve Kai'yi kontrol ettim. Jennie moment vermemeye çalıştığı için tuhaf davranıyordu böylelikle moment veriyordu. Onun bu şapşallığına gülüp önüme döndüm.

Yanımıza gelecek grubu bekliyorduk. BTS gelmişti. Aralarından biriyle göz göze geldim ve hemen kafamı çevirdim. Her ödül töreninde yan yana olmak zorunda mıydık? Rose'nin rahatsızca kıpırdanmasıyla onun da sinir olduğunu anlamıştım. Her ödül töreninde inatla yan yana geliyorduk cidden.


Tören bitiyordu. Bir kargaşa olmuştu sahnede. Herkes diğer gruplardan tanıdığı kişilerin yanına gidiyordu. Bense kızları arıyordum. Önüme iyice baktığımda kızları yine göremedim. Aptal gibi durmamak için içimde bari tanıdığım birinin yanına gideyim diye geçirdim. Arkamı döndüğüm gibi bir bedene çarptım. O bedenin sahibi iki eliyle belimden tutuyordu. Benim ellerim ise göğsündeydi. Kafamı yukarı çevirdiğimde zor da olsa bu bedenin sahibinin Bts'ten Taehyung olduğunu anladım. Telaşla geri çekildim. Hızlıca eğilerek özür diledim. Kahretsin. Etrafıma burayı çeken biri var mı diye baktım. Tabii ki çekiyorlardı. Çeken var mı diye bakarak daha da batırmıştım her şeyi.

Sağ tarafa yürümeye başladım. Biraz uzaklaştığımda arkamı döndüm. Taehyung hâlâ orada duruyor ve bana bakıyordu. İyi bok yiyordu.

Bir yandan olan şeyi düşünüyor bir yandan da kızları arıyordum. Ağlamak üzereydim. Ufak da olsa böyle tersliklerden nefret ederdim. Rose'nin sesini duydum. Ve sesin nerden geldiğini bulmaya çalıştım. Sonunda onları bulduğumda hızla yanlarına ilerledim. Jennie "Neredeydin ya?" diye merakla seslendi. "Boşver, hiç sorma." dedim. Kızlar bana merakla bakıyordu ama her yerde birileri olduğu için soramıyorlardı. Benimse tek derdim twittera girip çeken olmuş mu diye bakmak istememdi.

Asabi bir şekilde arabaya bindim ve kızlar hâlâ anlatmamı bekliyordu. Ama ben bir an önce otele dönmek istiyordum.

Otele geldiğimizde kimse çekmiş mi diye üstümü bile değiştirmeden hemen twittera girdim. Kimsenin çekmiş olmaması için içimden dua ediyordum. Basit bir çarpışma değildi fazla yakınlaşmıştık. Bangtanpink shiperları için çok fazlaydı bu olay.

Kızların meraklı gözlerle beni izlediğini anlamıştım. Jennie "Lisa ne olduğunu anlatacak mısın?" diye bağırdı. Bense aldırmadan hâlâ telefonla uğraşıyordum. Hemen gündeme baktım. Harika. Taelice gündemdeydi.

Obstacles~ TaeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin