yeolyeod 🌸

12K 1.3K 311
                                    

tüm kayan yıldızları ve gümüş ayları unut,kırmızı ve maviden morun tonlarını yaratıyoruz,bal gibi bıktıracak kadar tatlı, paraya ihtiyacım yok,tüm ihtiyacım olan sensin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

tüm kayan yıldızları ve gümüş ayları unut,
kırmızı ve maviden morun tonlarını yaratıyoruz,
bal gibi bıktıracak kadar tatlı, paraya ihtiyacım yok,
tüm ihtiyacım olan sensin

troye sivan, for him ft allday

🌸

|taehyung|

kollarımın arasında uyuyakalan bedeni uyandırmadan kolumu başının altından çekmek zordu fakat, uyuyamıyorum ve hava almaya ihtiyacım vardı.

jeongguk mırıldanarak bedenini bana doğru döndürdüğünde kolumu onun başından altından kurtarmıştım, güzel görünüyordu. o her zaman güzel görünüyordu.

onu yatakta, benim yokluğum ile üzerindeki yorgana daha sıkı sarılmış halde bırakmak kalbimi acıtıyordu. küçük balkonun kapısını açarak kendimi soğuk havaya bıraktım, güneşin doğmasına oldukça uzun bir zaman yok gibiydi.

birkaç gündür ciddi anlamda zihnim de kalbim de birbirine girmiş haldeydi, ilk başta jeongguk'a karşı içimdeki hislerin basit arkadaşlık hislerinden ibaret olmadığını fark etmiştim, bunu kabullenmek zordu.

beraber büyüdüğünüz, her anına şahit olduğunuz ve yaşamınızın uzun bir dönemi boyunca erkek kardeş gözüyle baktığınız birine artık daha farklı bakıyor olmak, yaralayıcıydı.

uzun süre kendimi kabullenmek istememeye zorladım, zorlamak zorundaydım. jeongguk o gece kollarımda, aşık olduğu kişi için ağlarken parçalara bölünmüş kalbimi ve ardında bıraktığı yaraları nasıl saracağımı hiç düşünmedim, jeongguk'un yaralarını sarmak benimkilerden daha önemliydi.

derin bir nefes alarak verdim, sadece iki ay öncesine kadar hayatım çok normaldi. kalbim çok normaldi ama şimdi, onu düşünmek bile acı veriyordu kalbime.

o gün normaldi, jeongguk banyodaydı ve benim, onun telefonundan kendi telefonuma aktarmam gerekenler vardı. aramızda hiçbir zaman sınır olmamıştı, birbirimize çok nadir hesap sorardık. telefonunu aldığımda şifre ile karşılaşmak oldukça şaşırtıcıydı, onun telefonuna ilk kez şifre koyduğunu görüyordum.

üzerinde durmadım, son zamanlarda atölyede oldukça vakit geçirdiğinden dolayı önlem alarak koyduğunu düşündüm. aklıma gelen birkaç kombinasyonu denemenin ardından fotoğraf galerisine girdim ve seçmeye başladım. whatsapp uygulamasından kendi adıma baktığımda gördüklerimin hiçbiri bana koyabileceği bir lakap değildi fakat bir isim, kalbimi en derin şekilde yaralamıştı.

çok aşığım

jeongguk'un o kişi ile konuşuyor olduğunun farkında olmak beni öldürüyordu, ona ulaşabiliyordu ve o hayatındaydı. nemlenmeye başlamış gözlerimi es geçerek galeriden çıkarak rehbere girmiş, kendimi numaramı tuşlamaya başlamıştım.

çok aşığım

çok aşığım

çok aşığım

bendim.
benim numaram kayıtlıydı o isimle. bir şeylerin ani farkına varmak neyi değiştirirdi? nasıl bir tepki vermek gerekirdi bilmiyordum fakat bekleyen gözyaşlarım akmaya başladığında telefonu ana ekrana getirmeden önce son kez parmağımı ismin üzerinde dolaştırmış ve kapatmıştım.

onun sevgisine sahip olduğumun farkında olmak beni yıkmıştı, o gece çok uzun zamandır, demişti ve jeongguk, benim birkaç aydır çektiğimi düşündüğüm acıların daha fazlasını çekmişti, çok daha fazlasını. tüm kıskançlıkları, çocuklukları, beni gözünün önünden ayırmak istememesi mantıklı geliyordu bana.

belime dolanan kollar ile düşüncelerimden sıyrılmış, başımı çevirdiğimde gözlerini açmakta zorlanan bir jeongguk ile karşılaşmıştım. kollarının arasında ona döndükten sonra kırmızı burnuna bıraktığım öpücük, onu gülümsetti. "neden kalktın?" diye sordu uykulu, ancak minik bir bebeğe ait olabilecek sevimlilikte bir ses tonuyla. "uyuyamadım." diye mırıldandım sadece, gözüne girmemesi için uzun saçlarını yana ayırdım.

hava soğuktu; jeongguk'un üzerinde ince bir tişört ve şort dışında bir şey yoktu. ayakları bile çıplaktı. kollarını belimden ayırmadan içeri girdik, kapıyı ardımızdan kapattım. "yatakta olmadığımı hemen hissediyorsun." diye mırıldandım, başını salladı, dudaklarını boynuma değdirdi. nefesim kesildi. bu jeongguk için her zaman yaptığı basit bir hareket olabilirdi lakin kalbim için oldukça yeni, hazmetmesi güçtü.

onu yatağa oturduktan sonra kucağıma çektim, bacakları, iki bacağımın arasında, bir dizime yan otururken başını boynuma yaslamış haldeydi. bir eli arkadan ensemdeki tutamlar ile oynarken diğerini kucağına bırakmıştı. elini tuttum, parmaklarımızı birbirine geçirdim.

"jeongguk."

adını fısıldamam ile başını omzumdan kaldırdı, yüzlerimiz birbirine oldukça yakın bir şekilde gözlerine bakarken, iki ateş parçasında kendimi görebiliyordum. gözleri her zaman anlamlı bakardı, hiçbir zaman o parıltılar boş değildi, bir şeyleri anlatmak için çabalardı.

ne kadar defa bana aşkını anlatmak istemişti o gözler ve ben görmemiştim acaba, "efendim hyungie?" diye mırıldandı ben susmaya devam ettikçe. baş parmağım avuç içini yavaş bir şekilde okşadı. "ben, bir şeyleri değiştirmek istiyorum." esnedi, gülümsemesi yüzüne yayıldı. "evde mi?" diye sordu, başımı iki yana salladım, gözleri merakla bakarken "aramızda." diye fısıldadım, dudaklarım al yanağını buldu ve minik bir dokunuş bıraktı oraya. kafası karışık görünürken gözleri büyümüş bir haldeydi, her hali nasıl sevimli gelebilirdi bana?

"sana aşığım, jeon jeongguk."

senin bana aşık olduğun kadar.

🌸💜

winterflowerkth

fuck it i love you' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin