yeolyeos 🌸

12.3K 1.2K 319
                                    

tat, dokunuş, seviş şeklimizhepsi bir aşk şarkısı sesi yapmak için geliyorlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

tat, dokunuş, seviş şeklimiz
hepsi bir aşk şarkısı sesi yapmak için geliyorlar

lana del rey, love song

🌸

jeonkook

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


jeonkook

touch me anywhere, 'cause i'm your baby*

🌸

çok aşığım
jeongguk,
bebeğim?

hyungie,
bir şey mi oldu?

çok aşığım
hayır balım,
akşam balık mı yoksa tavuk mu yapalım istiyorsun?

of,
çok zor bir soru bu,
seni yesem sadece ben?

çok aşığım
ıhm,
güzel bir teklif gibi duruyor.
ama ben akşam yemeği için,
çok tatlı kaçarım bence.
sen yemeği seç,
beni tatlı niyetine ye?

harika bir düşünce.
balık yiyelim o zaman,
canım balık istedi.

çok aşığım
tamam minik tavşan,
balık alırım eve geçerken.
bu akşam süt içemeyeceksin,
başka bir şey ister misin?

aşkım,
şarap içeriz,
değil mi?

çok aşığım
elbette içeriz,
başka bir şey istemiyorsun sanırım?

hayır, balım,
istemiyorum.
seni seviyorum 💜

çok aşığım
ben de seni seviyorum biriciğim

🌸

|taehyung|

bakışlarım jeongguk'un yüzünde gezinirken ne yapacağımı bilemez haldeydim; parmakları sıkıca kavradığı çatal ve bıçak ile önündeki balığı kesmeye çabalarken bana bir şeyler anlatıyordu. "o aptal adam neredeyse tabloyu düşürüyordu, bayılacağım sandım." birkaç gündür çok fazla paketleme ve kargo işi ile ilgileniyordu, onu dinlemek beni huzurlu hissettiriyordu.

jeongguk'u neredeyse doğduğum andan beri tanıyordum, evlerimiz yan yanaydı ve o benim her zaman yanımda olan her şeyimdi. ilklerimizin hepsi beraberdi, jeongguk ilk kez yürümeye başladığında bile ilk tuttuğu el, benim elim olmuştu.

"balım, daldın."

bana bu şekilde seslenmesini seviyordum, küçükken adımı tam olarak söyleyemediği için 'hyung' kelimesi yerine 'honey' kelimesini kullanıyordu ve balım demek, bizim için özeldi, bize aitti, her zaman bize ait olacaktı. "sadece düşünüyordum." diye mırıldandım, kendi balığımdan bir parça alarak ağzıma attım.

"bu aralar hep düşünüyorsun, seni sıkmak istemiyorum ama hyungie, bir sorun mu var?"

ayağa kalktım, jeongguk'un sandalyesine ilerledim ve parmaklarım onun parmaklarını tutarak ayağa kaldırdım. daha fazla yemeyeceğimizi biliyordum, koltuğa oturarak onu kollarımın arasına çektim. bu her zaman koltukta otururken içinde olduğumuz pozisyon olmasına rağmen, bu kez, kalbim öylesine deli gibi atıyordu ki, ne yapacağımı bilemiyordum.

onu kendime daha çok çektim, saçlarını kokladım, öptüm ve onu sevdim. parmaklarını sevdim. ben jeongguk'u hep seviyordum. onu sevmekten başka yapacak işim yok gibiydi. "balım, anlatsana artık." kollarımı daha çok beline doladım. "sana öncesinde bir hikaye anlatacağım." dedim, başını kaldırarak bana baktı meraklı, parlark gözleriyle. Koltukta daha da yayıldım ve başımı, onun başına yasladım.

"bir zamanlar, bir ülkede, güzeller güzeli bir kız yaşarmış. herkes onun güzelliğine kapılır, peşinden ayrılmazlarmış. kız, bu ilginin aksine, kimseyi umursamaz, peşinden gelenlere göz ucu ile bile bakmazmış. kalbinde bir boşluk varmış ve bir gün, o boşluğun tamamen dolacağına inanırmış.

günler geçip giderken, herkes ona aşık olmaya, onun ışığını takip etmeye devam etmişler. bir gün, güz yaprakları ağaçları terk ederken, genç kız bir ağacın altına oturmuş ve tanrı'ya, artık kalbindeki boşluğun dolması için dua etmiş. 'sabredecek gücüm kalmadı.' diye mırıldanmış, yağmur usulca yağmaya başladığında bile kalkmamış yerinden.

gözyaşları yağmura karışmış, yağmur ona destek olmuş acısında. sonra bir çığlık duymuş; güçlü, korkutucu ve acı doluymuş. hemen ayağa kalkmış, koşmuş ve yolun dışında, bindiği attan düşmüş bir genç adam görmüş. siyah saçları, siyah gözleri ve beyaz teni o kadar güzel ve parlakmış ki, bir insandan çok meleğe benziyormuş.

hemen yardımına koşmuş, kalkmasına yardım etmiş, yaralanan koluna kendi elbisesinden parça kopararak sarmış. bir başka parça koparmanın ardından genci bir ağacın altına oturtmuş, yakındaki bir dereye giderek kopardığı parçayı yıkamış, geri döndüğünde gencin alnını ve yüzünü silmiş.

gencin gözleri hafif bir şekilde açılarak kıza bakmış, kız o an dualarının kabul olduğunu anlamış. gencin gözleri, kalbindeki boşluğu dolduracak tek gerçekmiş. parmakları yanağında gezerken genç onun elini tutmuş, bileğini öpmüş yumuşak bir dokunuşla ve 'seni bekliyordum.' demiş, ardından da eklemiş.

'ruh eşim.' "

jeongguk tatlı mırıltılarla dinlediği hikayeyi bitirdiğimde kaşlarını çatarak bana baktı. "yani? devamında ne olmuş balım?" diye sordu ilgiyle, "bilmiyorum jeongguk, mutlu olmuşlardır sanırım." diye mırıldandım, kollarımın arasından çıktı ve sıcaktan kızarmış al yanakları ile baktı. "nasıl masalmış bu böyle? masallar asla belirsiz bitmez." dedi sinirlenerek, yumruk yaptığı ellerini tuttum, birini çevirerek bileğini öptüm, tıpkı masaldaki gencin yaptığı gibi.

nefesinin teklediğini fark etmek, o an, her şeye bedeldi, yaşarmış gözleri ile bana bakmaya devam etti. "ben hiç kızın yaşadığı boşluğu hissetmedim jeongguk." dedim yavaş bir şekilde, alt dudağı hafif aşağıya sarktı, "çünkü sen hep benimleydin." kolları boynuma dolandı, alnını omzuma yasladı ve parmaklarım belini kavrarken "seni seviyorum." diye fısıldadı, kulağıma.

"seni seviyorum balım."

💜🌸

winterflowerkth

fuck it i love you' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin