1

380 33 87
                                    


Chaeyoung

Üzerimde hissettiğim bakışlara aldırmadan merdivenleri çıkmaya başladım.

Çantamın saplarını tutan ellerim titriyor, başım dönüyordu. Başımı yerden kaldıracak cesaretim yoktu.

Fısıldaşmalar, üzerimde hissettiğim yakıcı ve meraklı bakışlar, bütün bunları hak edecek ne yapmıştım?

Ama asıl kabus sınıfımın olduğu koridora girmemle başladı. Kendimi zorlayarak başımı kaldırdım. Etrafına topladığı kalabalığa bağırarak bir şeyler anlatıyor sonra da ağlıyordu. Sonsuz bir döngü gibi. Sürekli anlatıyor ve ağlıyordu.

Yanındaki sözde arkadaşları ona destek verip sarılırken başımı iki yana sallayıp sınıfa girdim. Sınıfa girmemle herkes susup beni izlemeye başladı. Başımı yeniden aşağı eğip olabildiğince hızlı adımlarla sırama adımladım.

Her zamanki yerime oturup ellerimi sıranın üstüne koydum. Kimsenin yüzüne bakamıyordum, yanlış bir şey yapmamış olmama rağmen.

Yaklaşan adımların sesini duyunca burnumu çekip başımı kaldırdım.

Momo, kocaman açtığı gözleriyle bana bakıyordu. Bir süre öylece bakıştıktan sonra oturması için kenara kaydım.

Kollarını bana dolayıp başını omzuma koydu.

- Doğru olmadığını biliyorum. Sorun değil.

Bir süre öyle kaldıktan sonra mırıldanırcasına devam etti.

- Sen kimsenin duygularını incitmezsin, biliyorum.

Omzumda hissettiğim ıslaklıkla geri çekilip elimi Momo'nun yanağına koydum. İnandırıcı olmasını umduğum bir gülümsemeyle yüzüne baktım.

- İyiyim, inan bana. Ağlama lütfen.

Momo gözlerindeki yaşları silerken hafifçe başını salladı.

- Herkese anlatacağız Chaeyoung. Senin bir suçunun olmadığını herkes anlayacak merak etme.

Başımı iki yana salladım.

- Onların desteğine ihtiyacım yok. Değer verdiğim insanlar yanımda olsun yeter.

Göz kırpınca hafifçe kaşlarını çattı.

- Ama sana bunu yapmaya kimsenin hakkı yok.

Omzumu silktim.

- Yargılamak dinlemekten daha kolay.

Momo, ciddi olup olmadığımı anlamak istercesine bakışlarını yüzümde gezdirdi bir süre. Sonra belli belirsiz gülümseyip bir kez daha sarıldı bana.

***

- Merhaba abla.

Ellerimi dolan gözlerime bastırdım. Daha ilk dakikadan ağlayamazdım. Bir süre bekledim, sanki yanımdaki ağaç bana cevap verebilirmiş gibi.

Burnumu çekip oturduğum banka iyice yerleştim.

- Biliyorum, biraz geç kaldım.

Ardından kısılan sesimle devam ettim.

- Ama yanına gelebilecek gücü yeni bulabildim kendimde.

Bakışlarımı ağaca yönelttim. Sonbaharın gelmesiyle yaprakları kurumuş, dökülmeye başlamıştı. Oysa Seulgi, ilkbaharda severdi bu ağacı en çok. Çiçek açtığı zaman.

Yanaklarımdan süzülen yaşları elimin tersiyle silip gülümsedim.

- Bugün, yokluğunu en çok hissettiğim günlerden biri oldu.

crying room || michaengHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin