6

55 5 10
                                    

Mina

- Mina, beklesene beni.

Derin bir nefes verip sabırsızlıkla arkama döndüm. Kollarımı göğsümde bağlayıp yaklaşık beş dakikador durmam için yalvaran kızın bana doğru gelişini izledim.

Aramızda birkaç adım kalınca durdu ve ters ters baktı yüzüme.

- Koşturuyorsun insanı bu havada.

İfadesiz bakışlarımı üzerinde gezdirdim bir süre. Başını yere eğdi. Hayret, utanmış mıydı?

- Jennie, iyi.

Nayeon başını hızla yerden kaldırdı. Şaşırmış gibiydi. Sanırım bu kadar sakin olmamı beklemiyordu. Gözlerini bir süre etrafta gezdirdi. Ardından tok bir sesle konuşmaya başladı.

- Onu sormayacaktım.

Şaşırma sırası bendeydi şimdi.

- Nasıl yani? Niye geldin o zaman?

Hafifçe gülümsedi. Hafif esen rüzgar saçlarını biraz dağıtmıştı, yanakları koştuğu için kızarmıştı biraz. O kadar tatlı görünüyordu ki...

- Özür dilerim Mina. Ben..ben seni kaybedene kadar benim için ne kadar değerli olduğunu anlayamadım.

Şaşkınlıkla açılan gözlerimi yüzünde dolaştırdım. Bunu gerçekten söylemiş miydi? Aynı kendinden emin sesle devam etti konuşmasına.

- Jennie'yi sevdiğimi sanıyordum ama...

Uzanıp elimi tuttu. Gülümsüyordu.

- Aslında seni seviyormuşum. Sevgilim, lütfen. Affedebilir misin beni?

Gözlerimi Nayeon'un parlayan gözlerinden çekemiyordum bir türlü. Hipnoz olmuş gibiydim. Ağlama odasında bana sorulan soruyu hatırladım. Evet, Nayeon'u seviyordum. Gözlerimin ışıldadığını bilerek cevap vermek için ağzımı açtım.

Ama kelimeler ağzımdan çıkamıyordu bir türlü. Evet, önümde duran kızı seviyordum, hem de çok seviyordum. Ama bana yaşattığı şeyler affedilmesi bu kadar kolay şeyler miydi? Yalan söylemediğinden emin olabilir miydim?

Ellerimi çekip başımı yere eğdim. Kısık bir sesle cevap verdim.

- Bilmiyorum Nayeon, düşünmek istiyorum.

Nayeon başını salladı. Gitmeden önce son bir kez yüzüme baktı.

- Sen emin olana kadar bekleyeceğim seni. Ama şunu bil ki seni bir kez daha kaybetmeyeceğim Mina.

Chaeyoung

- Başım çatlıyor. Seni bulana kadar da canım çıktı zaten. Hep böyle kuytu köşelerde mi takılırsın?

Chaeryeong alayla gülümsedi.

- Masum kızları buralarda ağıma düşürüyorum.

Küçük bir kahkaha attım. Şaka yapmasına şaşırmıştım.

- Günündesin bakıyorum Chaeryeong.

Chaeryeong hafifçe gülümsedi. Sonra hızlıca etrafına bakınıp beni kendine çekti.

- Konuşmamız gereken şeyler var.

Hafifçe başımı salladım. Endişeli bakışlarını görünce tedirgin olmuştum. Kuru bir sesle devam etti.

- Joohyun, ablanı tanıyor.

Bunu, ağlama odası sağ olsun, biliyordum zaten. Ama Chaeryeong'un da bilmesi garip gelmişti.

- Biliyorum. Ama bu neden bu kadar önemli? Ve sen bunu nereden biliyorsun?

Chaeryeong tereddüt ettiğini belli edercesine bakışlarını üzerimde gezdirdi. Sebebini söylememesinden korkuyordum. Ellerini tuttum.

- Lütfen Chaeryeong. Bilmeye ihtiyacım var.

Chaeryeong hafifçe başını salladı.

- Nereden bildiğimi söyleyemem ama neden önemli olduğunu söyleyebilirim. Bu önemli Chaeyoung, çünkü...

- Çünkü ne?

Chaeryeong hafifçe yutkundu. Sabırsızlanmaya başlamıştım.

- Çünkü Seulgi'nin intiharıyla Joohyun'un yakından bir bağlantısı olabilir.

Bu kadar beklettiğim için çok özür dilerim. Umarım bölümü beğenirsiniz. Sizi seviyorum 💖


crying room || michaengHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin