5

92 12 8
                                    

Chaeyoung

- Acele etmeseydin hiç ya, ben beklerdim daha.

Chaeryeong'un sitem dolu sesine karşılık ellerimi dizime koyup nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

- Ö-özür dilerim... Çok geç haber verdin ama... Momo'yla planımız vardı. Onu ikna etmem gerekti.

Chaeryeong hafifçe omzunu silkip sabırsızca yerinde kımıldandı.

- Joohyun ne zaman haber verirse o zaman söylüyorum, biliyorsun.

Başımı sallayıp hızlıca etrafa baktıktan sonra Chaeryeong'un koluna girdim. Şaşkın bakışlarına karşılık gözlerimi devirdim.

-Momo gelmeden okul çevresinden uzaklaşmış olsak iyi olur.

Chaeryeong başını sallayıp hızla yürümeye başladı. Normalde de sessiz bir kızdı ama bugün ayrı bir şeyler var gibiydi. Bakışlarımı güçlükle ondan ayırıp önüme çevirdim. Garip sessizliği dağıtmak için konuşmaya başladım.

- İyi misin? Bir sorun mu var?

Chaeryeong birkaç saniye ifadesiz bakışlarını yüzümde gezdirdikten sonra başını iki yana salladı.

-Hayır, hayır bir sorun yok.

Küçük bir kahkaha atınca Chaeryeong'un şaşkın bakışları yine bana döndü. "Komik bir şey mi var?" der gibiydi.

- Çok kötü bir yalancısın Chaeryeong. Bana güvenmeni beklemiyorum senden, daha yeni tanıştık ama en azından dürüst olabilirsin.

- Emin misin?

Şaşırma sırası bendeydi.

- Ne? Anlamadım.

Chaeryeong yürümeyi bırakıp saçını düzelttikten sonra birkaç metre uzağımızda elleri cebinde duvara yaslanmış olan Joohyun'a baktı. Yüzünde emin olmayan bir ifadeyle bana döndü.

- Dürüst olmam pek hoşuna gitmeyebilir Chaeyoung. Ama sanırım yine de söyleyeceğim. Joohyun'a dikkat et. Düşündüğümüz gibi biri olmayabilir.

Chaeryeong hafifçe gülümseyip geldiğimiz yöne doğru yürümeye başladı. Bir süre arkasından baktım. Şimdi peşinden gitsem Joohyun'u sinirlendirebilirdim zaten sabırsızlanmış gibiydi. Chaeryeong'la daha sonra konuşmaya karar verdim.

Joohyun'la aramızdaki birkaç metreyi koşar adımlarla geçip gülümsedim. Tüm neşeme karşılık Joohyun soğuk bakışlarını üzerimde gezdirip yürümeye başladı. Nasıl bu kadar mesafeli olabiliyordu aklım almıyordu.

"Sana da merhaba." dedim. Sitem dolu sesime karşılık hafifçe başını salladı.

- Geç kaldın. Sürekli böyle bekletecek misin beni?

-Üzgünüm ama benim de bir hayatım var.

Joohyun gözlerini gözlerime dikince hafifçe ürperdiğimi hissettim. Sakin bir ses tonuyla devam ettim.

-Yani şey, arkadaşımla planım vardı da onu ikna etmekle uğraştım.

Joohyun hızlıca başını salladı.

- Tamam, neyse ne. Chaeryeong niye gelmedi? Bir şey söyledi mi sana?

Başımı iki yana salladım. Şu anda hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapmak en doğru şey gibi görünüyordu. Hoş, zaten çok bir şey bildiğim de söylenemezdi.

Joohyun ifadesiz bakışlarını bir süre üzerimde gezdirdikten sonra adımlarını hızlandırdı. Ağlama odasına kadar neredeyse hiç konuşmadan yürüdük. Bu garipti çünkü bir şekilde Joohyun'un incindiğini hissetmiştim. Chaeryeong'la aralarındaki ilişkiyi tam olarak bilmesem de onun da birilerine değer verebildiğini görmek, garipti.

Odanın önünde durduğumuzda sessizliğini bozup gözlerini gözlerime sabitledi.

- Bugün ilk seferkinden farklı olarak odaya cevabını bilmediğin bir soruyu sorabilirsin. Henüz ikinci gelişin o yüzden yine de tedbiri elden bırakma. Ve unutma Chaeyoung, yalan söylemek yine yasak. Değişen bir şey yok. Anladın mı?

Mutlulukla gülümsedim.

-Anladım. Yalan yok.

Joohyun da gülümsedi.

- Aferin sana. Burada bekleyeceğim seni.

Onaylarcasına başımı sallayıp odaya ilk adımımı attım. Tamamen içeri girince kapı kapandı ve duymayı beklediğim o tanıdık ses doldurdu odayı.

- Hoşgeldin Chaeyoung.

Hafifçe gülümseyip yere oturdum.

- Hoşbuldum.

- Bugün ilk seferkine göre daha rahat gördüm seni.

Omzumu silktim. Bu odada insanı rahatlatan bir şeyler vardı.

- İnsan alışıyor zamanla.

- Chaeryeong'un söylediği şeye inanıyor musun?

Başımı yukarı kaldırdım. Şaşırmıştım.

- Şey, ben bilemiyorum. Joohyun'u pek tanımıyorum.

-Anlıyorum. Chaeyoung buraya asıl geliş amacını hatırlıyor musun?

Belli belirsiz başımı sallayıp yutkundum.

-Evet. Ablamın neden gittiğini öğrenmek için. Asıl amacım bu.

- Bu tek seferde yanıtlayabileceğim bir soru değil ne yazık ki Chaeyoung. Adım adım gitmemiz gerekiyor, biliyorsun değil mi?

- Evet, biliyorum. Acelem yok. Tek istediğim bir cevap.

-Pekala Chaeyoung. Söylemek istediğin bir şey var mı?

- Bugün sana bilmediğim bir şey sorabilirim değil mi? Chaeryeong buraya gelirken bana Joohyun'a karşı dikkatli olmamı söyledi, bunu biliyorsun zaten. Ne demek istedi? Kast ettiği şey neydi?

-Güzel bir seçim Chaeyoung. Bu sorunun cevabı ablanla ilgili cevapların da başlangıcı olabilir. Gerçekten duymak istiyor musun?

İkinci kez düşünmeye gerek bile duymadan başımı salladım.

- Evet, lütfen.

- Joohyun, ablanı tanıyor Chaeyoung. Düşünebileceğinden çok daha iyi tanıyor hem de.

- Na-nasıl yani?

- Tek bir soru sorma hakkın vardı. Onu da az önce kullandın.

-Doğru, peki bir sonraki gelişimde  sorabilir miyim?

- Joohyun sana bilgi verecektir Chaeyoung. İyi günler.

- Teşekkür ederim. İyi günler.

Açılan kapıdan dışarı adımımı attığım anda başımın döndüğünü hissettim. Yanımdaki duvardan destek aldım.

-Chaeyoung. Sorun ne?

Joohyun'un endişeli sesi kulaklarımda çınlarken zorlukla da olsa başımı kaldırdım. Gözlerimi gözlerine diktim.

- Sen.. Ablamı tanıyor muydun?

-Ne? Ablan kimdi ki?

Fısıldarcasına konuştum.

- Seulgi.

Sizi bu kadar beklettiğim için özür dilerim ama geçtiğimiz aylarda çok yoğundum. Seviliyorsunuz...
💖

crying room || michaengHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin