1. Benim Rolüm

71 5 1
                                        

Bakugou Katsuki: part 2

İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. Bu bir gerçek ve bunu inkar eden olacağını sanmıyorum. Bunu kabul ettiğimde daha dört yaşındaydım. Nedeni belki de bu durumun işime gelmesiydi. Herkes "eşitlik ve dünya barışı" diye yırtınırken ben bu iki kavramın birbiri ile alakası olmadığını kendime kabul ettirmiştim. Bir tiyatro oyununda herkes rolünü oynarsa hiçbir karışıklık çıkmayacağı gibi, gerçek hayatta da herkes kendini olduğu gibi kabul edip ona göre davranırsa işte barış ortamı sağlanmış olurdu bana göre. Düşünmediğim şey o rollerin dağılımıydı galiba.

Bir tiyatronun aksine gerçek hayatta roller rastgele, doğduğun anda belirlenir. Hayatın sergilendiği bir oyunda baş rolün en yetenekli oyuncu olmaması sık rastlanan bir gerçektir. İnsanlar çalışarak bu rolleri aşmaya çalışsa da en fazla ne kadar başarılı olabilirler ki? Belki çok az... Belki de hiç... Belki kendilerini birden oldukları durumdan bile daha aşağıda bulabilirler birden. Ama azimli olanlar o küçücük umut kırıntısı için denemeye devam eder çünkü yapmaya çalıştıkları şey imkansız değil sonuçta.

Dünya zayıflar ve güçlüler olarak ikiye ayrılmıştır. Güçlüler tarafındaysan mücadele etmeli, zayıflardansan haddini bilmeli ve güçlülerin önüne çıkmamalıydın. Bu kural hiçbir zaman bozulmadı ve bozulmayacak. Dünya bu dengeyi belki yok oluşuna kadar korumaya devam edecek tıpkı bunu kabul etmek istemeyenlerin inkar etmeyi bırakmayacağı gibi...

İnsanın toplum içindeki pozisyonunun daha başından belli olması doğanın kanunlarından biri sonuçta. Tıpkı bir tavuk yumurtasından çıkan civcivin büyüyünce tavuk olacağı belli olduğu gibi, kartal yumurtasından çıkan yavrunun ileride güçlü bir kartal olması şaşırtıcı değildir. Bu kanunu anlamak istemeyenler olması tabii ki de beklenmedik bir şey değil ama gerçek gerçektir ve kabul etmeyen korkak veya aptaldır. Çoğu insana göre de saçmalıktır.

Çoğu insan derken kastettiğim, benim de içine dahil olduğum büyük bir insan topluluğu. Aynı düşünceye sahip olan bu kişilerden her birinin farklı bir dayanağı var. Hatta bazı nedenler birbirine tamamen zıt. Mesela bazı protestocular durumu kabul etmeden değiştirmek ve yenilemek için bir adım atmanın da imkansız olacağını savunurken benim gibi düşünenler herkesin istediği role kavuşamayacağını ve hayal dünyasında yaşamalarının anlamsız olduğunu biliyordu. Temelde aklı çalışan herkesin düşüncesi aynıydı:
Dünya ve kanunları acımasız, tıpkı hayat gibi ve bu dünyada eşitlik diye bir şey yok.

Bu yüzden sayımız çoğunlukta zaten, dayanaklarımız pozitif de olsa negatif de olsa. Yakınımdaki kişilerin hepsi toplumdaki rolüne göre mutlu bir şekilde yaşıyor, hatta işinin en iyisi olmaya çalışıyor. Bir istisna dışında hepsi... O bir kişi bile benim onun gibiler konusundaki düşüncelerimi şekillendirmeme yetti. Bu insanlar korkmaması gerektiğini bildiğinde ödlek olmayacaklarını, başaracaklarına olan inancı sönmediğinde kazanacaklarını ve ben güçlüyüm diyince baskın bir özellik kazandıklarını falan sanıyorlar.

Sanırım onlar için üzülüyorum. Onların bu saçma düşünceleri bana asla kabul edilemezmiş gibi geliyor.
Ama bazen destek çıkarsam ya da bunu da geçtim, engel olmaya çalışmassam ne olacak diye düşünüyorum. Belki de en azından gerçekleri anlayana kadar umudunun sönmesini geciktirebileceğim ve onu hayata bağlayan şeylerden birinin kopmasını engelleyebileceğim fikri aklımdan çıkmıyor.
Ama ya onu hayata bağlayan tek şey oysa...

Yine saçmalamaya başladım. O şu an iyi durumda olmayabilir ama olucak. En azından ona bu konuda güvenebilirim. Onun asla gerçekleşmeyecek rüyalarını beslemem hem bana hem ona zarar verecek.
. . .
Yanlış anlamayın "o" derken belli bir kişiyi kastetmedim, onları yani zayıfları demek istemiştim
. . .
Yani kendi hayatını gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallere adamış olup kendini bir şey zannedenleri ve gerçekleri fark ettiklerinde...

Neyse, şu ana kadar bahsettiklerimin hepsi dönüm noktası denebilecek bir olayın gerçekleşmesi sonucunda bir dayanak daha buldu, güçlendi ve yaygınlaştı.

.
Bakugou Katsuki: part 1

Her şey yeni doğan bir bebeğin etrafa ışık yaydığına dair haberler çıkınca başlamış. O zamandan beri de, bütün dünya farklı farklı doğaüstü güçlerin ve yeteneklerin kontrolü altına girmişti. Yıllar geçti fakat buna neden olan şeyin ne olduğu hala belli değil.

Doğaüstü bildiklerimiz normale dönüştü. Güçlü ve zayıf ayrımı değişti ve derinleşti. Gücün üst sınırının ortadan kalkması gibi zayıflığın alt sınırı da belirlenmesi imkansız hale geldi.
Bu dünyada kimin avantajlı olduğunu belirleyen sayısız kritere böylece yenileri eklenmiş oldu.

Nüfusun rastgele %80'lik kısmı kendine özgü bazı yeteneklerle doğdu. Rastgele olması işi zorlaştıran kısımdı. Ne kişilik, cinsiyet, ırk gibi insanda zaten olan ne de sınıf, saygınlık yani kısacası statü gibi toplum tarafından belirlenen özellilerde fark gözetmiyordu. Sonuçta bunların hepsi doğuştan belirlenen ama zamanla değişebilen kriterler. Farkındayım, aslında gayet adaletli gibi görünüyor ama bu durumda işi zorlaştıran "statü ve karakter" meselesiydi yani kabaca kötüler ve iyiler.

Katil veya soyguncu, suçlu veya masum, psikopat veya sadece çaresiz fark etmeden herkesin özgünlüğü güçlü veya zayıf, işlevsel veya işe yaramaz olabilirdi. Özgünlükler sahibinin vücuduna, kişiliğine veya statüsüne uygun olmayabilirdi. Ama tam tersi de mümkün tabii ki, mesela ben...

Kısacası kötülerin de iyilerin de hem güçlü hem işe yaramaz özgünlüklere sahip olması bir savaş ortamı yarattı. Dünyaya böyle bir kaosun hakim olması, sahneye herkesin yolunu gözleyip hayranı olduğu kişileri çıkardı. Uzmanları...

Anlayacağınız gibi bu yeteneklerle birlikte suç oranlarında büyük bir patlama yaşanmıştı zaten. Ülkeler bu durumla baş edemez hale gelmişken o ayrıcalıklı insanlar, çizgi romanlardaki kadar kahramanca ve havalı davranışlarda bulundular. Bu şekilde zayıfları koruyup kötülere karşı savaştılar.

Bu kahramanlar kısa bir sürede halk tarafından coşku ile karşılandı ve kabul edilen bir kanunla resmen memur oldular. Gösterdikleri performansa bağlı olarak kahramanlar, hükümetten maaş almaya bile başladı ve toplumda oldukça büyük bir üne kavuştu.

İşte ben yani Bakugou Katsuki ve bütün bu düşüncelerin başlıca sahibi, böyle bir zamanda dünyaya geldim. En büyük amacım olan 1 numaralı kahraman olma fikri zaten başından beri kaderimdi. Bana biçilmiş rol de buydu ve ben bundan kesinlikle eminim. Hiç kimsenin benim kadar müthiş olmadığı gerçeğini, özgünlüğüm çıktığında bir kere daha etrafımdaki herkese kanıtlamıştım. Şu an bana egoist ya da kendini beğenmiş demeniz beni şaşırtmaz. Sonuçta kıskanan herkes öyle der. Ama gururunu bir kenara bırakıp gerçeklere odaklananlar, benim inanılmaz derecede güçlü ve yetenekli olduğumu bilir ve bana saygı duyarlar.

Küçüklüğümden beri en büyük idolüm olan All Might her zaman kötü adamlara gününü gösterir asla kaybetmezdi. Karşısındaki ne kadar güçlü olursa olsun kazanan her zaman oydu. Ama 1 numaralı kahraman olan All Might'ın yerini alma isteğim ona karşı olan hayranlığımdan her zaman daha güçlüydü. Onu yenen kişi olarak onun rolünü devralacağım, kimseye kaybetmeyecek ve her zaman en iyisi olacağım.

Benimle aynı hayali taşıma hakkı olduğunu sanan Deku ve onun gibi insanlara gününü göstereceğim. Alın size gerçek kendini beğenmiş. Ben, hayatımda gördüğüm en beceriksiz ve ezik insan olan Deku'ya acırken o içten içe bana rakip olmaya çalışıyor. Benden daha iyi olabileceğini düşünüyor. Onun bu saçma umutlarını suya düşürdüğümde belki sonunda gerçeğe döner. Başka yolu olmadığı belli.
Çünkü o, ya bu dünyanın düzenini kabullenemeyecek kadar korkak ve aptal ya da kabullenip karşı çıkacak kadar boş. Hala beni olduğumdan küçük görüp kendiyle bir tutuyor. Ona öğreteceğim şey şu:

"Ben güçlüyüm yani vermem gereken bir mücadele var, sen de zayıfsın yani yoluma çıkma!!"

Zayıf ?!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin