2. Noldu ?!

47 4 0
                                    

Bakugou Katsuki: part 1

"Konuşmamız hala bitmedi, Deku!"

Elimde Deku'nun defterini tutarken bu sözlerle ona göz dağı vermek istemiştim. Sınıftan son çıkan ikili de bizi dikizleyerek yavaşça uzaklaşırken hızlı olmaları için onlara kızgın bir bakış attım. Üstünde "Geleceğe Yönelik Kahraman Analizleri" yazan defteri sadece iki parmağımla tutup sallıyordum.  Söyleyeceğim şeyleri kafasına iyice sokmak için olabildiğince tehtitkar bir şekilde hareket etmeliydim. Elimde tuttuğum bu defter o kadar amaçsız ve saçmaydı ki biraz bakıştıktan sonra ciddiyetimi bozup sırıtmama engel olamamıştım. Aklımda hala derste olanlar vardı.

"Giriş sınavının canını okuyacağım."
"Bu ezik ortaokuldan UA'e giren tek kişi ben olacağım."
"All Might'ı ezip geçeceğim ve bir numaralı süper kahraman ben olacağım."
"İsmimi yıllık zenginler listesine sonsuza kadar yazdıracağım."

Bunları söylerken gayet ciddiydim. Hepsi zamanı gelince gerçekleşecekti. Sorun şu ki bir anda o kadar bağrışmanın içinden hocanın dediklerini duyunca afallamıştım.

"Doğru ya, Midoriya sen de UA'e gitmek istiyordun değil mi?"

Kafama takılan bu söz beni hala sinirlendirmeye devam ediyor. Bu hayalini, UA'in normalde girilmesi çok zor bir yer olduğunu bilerek kuruyordu ve onun girebilmesi için bir özgünlüğü bile yoktu. Açıkçası beni en çok öfkelendiren de bu kısımdı zaten.

Anında kendimi onun sırasını patlatırken bulmuştum. O da zaten hoca cümlesini söylediği anda direkt kendini koruma pozisyonuna geçmişti.

Aynı durumun yıllardır gerçekleşiyor olması ve ikimizin de artık birbirimizin ne tepki vereceğini önceden tahmin edebiliyor olması, bu durumu hiç monotonlaştırmamıştı. Hatta ben her seferinde daha çok sinirleniyordum. Onun da bana karşı olan korkusunun azalmadığından emindim.

Ona benimle boy ölçüşemeyeceğini bağıra bağıra söylediğim sırada o da bana zaten büyük olan gözlerini sonuna kadar açmış, şaşkınlıkla bakıyordu. Hızlı hızlı ve sesli nefes alması ödlek olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu. Kekeleyerek şunları söyledi:

"Ha-hayır, bekle, Kacchan! Seninle boy ölçüşmeye falan çalışmıyorum. Gerçekten!"

Bunu söylerken korkudan ölüyor olmasına ve yerde sürüne sürüne gerilemesine rağmen yalan söylediğini biliyordum. Kendisi küçüklüğünden beri ikimizi kıyaslayabileceğini sanıyordu. Geriye kayacak yeri kalmadığında söylediklerini desteklemek için bu sefer daha sakin ve sessiz bir tonda devam etti:

"Bu sadece, küçüklüğümden beri hayalim benim. Ayrıca, denemeden bilemem değil mi?"

Sinirden köpürüyor olmamın yanında aynı zamanda kendini bir şey sanması da komiğime gidiyordu. Bağırdım:

"Sınava eğlence olsun diye mi giriyosun he? Ne becerebilirsin ki? DEKU!!!"

Bu ineğin umudu tepemi attırmıştı. Her zaman, kendi kafasında her şeyi yapabileceğini düşünürdü ama gerçekte beceriksizin tekiydi. Her seferinde kendisini benimle bir tutardı.

Aynı anda hem cesaretinin bu kadar az olması hem de özgüveninin bu kadar fazla olması bana garip geliyordu. Gerçi konu benimle tersleşmeye geldiğinde özgüveninin hangi seviyede olduğunu anlayamıyordum. Belki fazla olan özgüveni değil de hayal gücüydü.

Bu düşüncelere dalmışken Deku'nun sesini tekrar duydum.

"Hadi geri ver artık."

Defter hala elimdeydi. Sözleri ve sesinin titremesi beni giderek daha da gaza getiriyordu. Defteri patlatıp camdan aşağı atarken de o yüz ifadesi ile bakması ve bağırması gerçekten komikti. Gayet ciddi bir şekilde konuştum:

"En önemli kahramanların çoğunun okul zamanlarından kalma başarıları vardır."

Bana canı acıyormuş gibi bakarken daha çok eğlendiğimi hissediyordum.

"Ben de bu vasat okuldan UA'e girmeyi başarabilmiş tek öğrenci olarak anılmak istiyorum."

Hiç şaşırmamış bir şekilde benim defterini attığım cama doğru baktı. Bense bana bakmasını istiyordum, bunları beynine kazımam lazımdı. Ona tehtitkar bir şekilde yaklaştım. Fark eder etmez yine gözlerini bana sabitledi ve korkuyla açtı. Birkaç adım gerilemeye çalıştı ama arkasındaki masa onu engellemişti.

Bütün görüş alanını kapladığımda ona doğru eğildim ve devam ettim:
"Ben mükemmeliyetçi biriyim sonuçta."
Daha fazla eğilsem dengesini kaybedip düşeceğini biliyordum o yüzden geri çekildim.

Kendimi o kadar iyi, o kadar havalı, o kadar muhteşem hissediyordum ki keşke o ikisini yollamasaydım diye düşündüm. Ama bu düşünceden hemen vazgeçtim.
Birkaç gün önceki olayda şu an korkudan bayılacakmış gibi duran bu aptal, söyledikleriyle kaşınmıştı. O zaman ben de ona istediğini verecektim.

Tam çıkışa doğru yönelecektim ki cevap verecek gibi olunca elimi omzuna koydum ve keyifli bir şekilde konuştum:
"Yani sakın sınava başvurma, inek!"

Forması yandığı için elimden çıkan dumanlara bakarak yutkundu ve hiçbir şey diyemedi.

Sınıf kapısına doğru ilerlerken keyfim gayet yerindeydi ama aklıma kendi söylediğim son söz takıldı. Zaten girse de kazanamazdı ki. Acaba onun kazanabileceğine dair umudu benim şüpheme mi dönüşmüştü. Çok saçma, hiç zannetmiyorum, zaten ağzıma geleni söyleyen biriydim. Söylerkenki asıl amacım onun gözünü korkutmaktı.
Ama yine de bir şey daha söylemem gerekiyormuş gibi hissettim.
Daha etkili bir şey...

"Kahraman olmayı bu kadar çok istiyorsan daha hızlı bir yolu var."

Bunları söylerken kapıdan çıkmak üzereydim ve Deku yine bana bakmıyordu. Tamamen arkası dönüktü bu yüzden daha imalı bir ses tonu ekleyerek devam ettim. Beni görememesine rağmen yüz ifadelerim de daha abartılı hale gelmişti. Yine kendimi kaptırmıştım. Onun o ödlek ifadesinin arkasında bana sinirlendiğini hissediyordum ve son damgayı vurmak üzereydim.

"Bir sonraki hayatında bir özgünlüğe sahip olarak doğabileceğine inan ve son şansını da değerlendirebilmek için git bir çatıdan atla."

Bir anda bana döndü, normal bir insanın ilk gördüğünde irkileceği bir şekilde doğrudan gözlerime bakıyordu. Ama bu benim o kendini beğenmiş gülümsememe hiç etki etmemişti. Tarif etmesi zor bir ifade takınmıştı. Kızgındı bunu dişlerini ve ellerini sıkmasından anlayabilirdiniz ama aynı zamanda her an ağlayabilir gibiydi ve titriyordu. Gözleri her zamanki gibi kocaman açılmıştı. Normalde şaşkınlık ve korku duygularını yansıtmak için bu kadar büyüyen gözleri sanki şu an beni tehtit etmeye çalışıyordu.

Genelde bana sinirlenirdi ama belli etmezdi ya da korkusu sinirini bastırırdı. Çoğu zaman bana karşı çıkarken bile aslında çoktan yenilen tarafta olduğunu belli eden, ezik bir ifade takınırdı. Hatta kimse sinirlendiğini bile anlayamazdı. Şu an yaydığı aura ne kadar garip gelse de sanki yakın zamanda karşılaşmışım gibi hissettim.

Ama yine de dediğim gibi beni etkilemeye yetmemişti.
Bir karşı saldırıya tamamen hazırmışım gibi küçük patlamalar saçan elimi ona gösterdim.

"Noldu?!"

Bu gerçek miydi ya? O BENİ korkutmaya mı çalıyordu. Aslında komikti çünkü ne kadar çabalasa da kendisinin bu minik özgüven patlaması; ondan katbekat üstün olan benim karşımda etkisini kaybetmiş, yerini yine o ezik ağlamaklı surata bırakmıştı.

En azından geçenki gibi olmamıştı ve geri adım atmayı bilmişti. Yoksa onu daha kötü bir son bekliyor olurdu. Hele ki şimdi yalnızdım. Yani kimse beni tutamazdı.

Dürüst olmak gerekirse bir anlığına farklılaşan o auraya maruz kalmak beni heyecanlandırmıştı ama aniden salgıladığım yüklü miktarda adrenalin boşa çıkınca gerçeğe dönmem gerektiğini hatırlamıştım.

Ne bekliyordum ki zaten, gerçekçi olmam lazımdı. Şimdi düşününce:

"Gerçeği umursamamak ne kadar kolaydı."

Zayıf ?!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin