Aile

220 12 0
                                    

Tüm yolu kendime ‘acaba hata mı yapıyorum?’ diye sorarak geçirdim. Sadece küçük bir ihtimaldi takip ettiğim yolun sonu. Ama düşüncelerim arasında pes etmek gibi bir seçenek yoktu.

Yolculuğum 8 saat sürmüştü. Gözüme gram uyku girmeden geçen 8 saat… Sabah 7’de bana verilen adresin önündeydim. Küçük, şirin bir evden sonra böyle bir evde nasıl yaşayacağım ben?

İki katlı, gözlerimi kamaştıran bir mimariye sahip, hayallerimi süsleyecek güzellikte bir evdi karşımda duran. Bahçesinde çeşit çeşit çiçekler vardı. Ama diğer bahçelerden farklı olarak en dikkat çekici olanlar papatyalardı. Tür tür, renk renk papatyanın karşısında kaç dakika bekledim bilmiyorum ama bahçe kapısının açılmasıyla kendime geldim. Küçük bir kız çocuğu birden bacaklarıma sarıldı. Bir an ne yapacağımı bilemedim. Ardından evin kapısından bize bakan biri takıldı gözüme. Başımı kaldırıp baktığımda Büyükbaba’yı gördüm. Hayal meyal hatırlasam da onun olduğuna emindim artık. Onu son gördüğümden daha dinç görünüyordu. Daha mutlu, daha enerjik... Oysa şuan tam da en son gördüğüm yaşta olmalıydı. Yani yaşıttık artık.

‘‘Merhaba Papatya Kızım.’’ demesiyle, o sesi duymamla yaşımı unutup koştum ve boynuna sarıldım. ‘’Büyükbaba’’ dedim hıçkırıklarım arasında. Sırtımı sıvazladı. Nasıl bir şokta olduğumun farkındaydı ama benim hissettiğim tek şey bu değildi. Büyükbaba’yı çok özlemiştim. Kendimi toparladığımda geri çekildi ve yüzüme uzun uzun baktı. Sonra ‘’Hadi Papatya Kızım içeri geçelim.’’ dedi. Başımı salladım.

İçeride bizi bekleyen büyük bir aileyle karşılaşmayı beklemiyordum. 20-25 yaşlarında, uzun boylu, kahverengi gözlü, kumral, güzel bir hanım kız; yanında ondan birkaç santim uzun, esmer, ela gözlü yakışıklı geç bir bey vardı. Aralarında ise 13-14 yaşlarında iki yanında duranlara tezat düşen; sarışın, mavi gözlü bir kız vardı. Yanlarına biraz önce bahçe kapısının önünde bacağıma yapışan küçük kız geldi. 6-7 yaşlarında, yanındaki kıza çok benzeyen bir kızdı. O da sarışındı. Ama ayırt edebildiğim kadarıyla yeşil gözlüydü. Çok iyi gördüğümü iddia edemem tabii ki de. Yandaki koltukta ise benim yaşlarımda bir bayan oturuyordu. Hepsi gülümsüyordu ve beni inceliyordu. Küçüklüğümden beri kurtulamadığım çekingenliğim baş göstermişti yine. Uzun süre hiçkimsenin yüzüne bakamıyordum. Arkalarında bir noktaya odaklandım. Başımı eğecek değildim tabii ki de.

‘’Papatya Kızım, işte benim ailem. Kızım Erin, damadım Menon, torunlarım Ofelya ve Lily. Ve eşim Beth. Bu da size bahsettiğim Papatya Kızım, kardeşim Vaera’’ dedi Büyükbaba. Hepsine teker teker gülümsedim. Ama en son beni tanıtırken ‘kardeşim’ demesiyle donup kaldım. Tabii ki de torunum demesini beklemiyordum. Ama bir anda duyunca afallamıştım.

Büyükbaba, ‘’Biz Papatya Kızım’la biraz konuşalım.’’ dedi ve bana bir oda gösterdi. Herkese tekrardan gülümsedikten sonra gösterdiği odaya doğru yöneldim. Beklediğim an gelmişti. Dört gündür beynimde dolanan, başka hiçbir şey düşünmeme müsaade etmeyen soruların cevabını alacaktım sonunda.

YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin