BELKİLER

72 4 118
                                    

24 Ağustos 2019, Washington

21.00

Belki de tüm sene boyunca yaşananlar yalnızca bir rüyadan ibaretti. Belki hiç yaşanmamış, komadaki bir çocuğun fantastik rüyalarıydı. Ancak öyle olmadığını anlayabildiğim an, şu andı.

"İçerisi yanıyor!"

Başımı çevirip ağzına kadar bira dolu bardakları ve içerisindeki biraların dökülmesine aldırış etmeden gülümseyerek bana doğru ilerleyen Kevin'i gördüğümde istemsizce sırıttım. Bugün Kevin'in doğum günüydü ve yaşananlardan sonra bugünü en iyi şekilde değerlendirmemiz gerektiğini söyleyip devasa bir parti vermişti. Ardından kalabalıktan kalan kişilerle Turnerlar'ın evine konuk olmuş, yeterince olmamışız gibi biraz daha sarhoş olmaya karar vermiştik. Kevin'in elindeki bardağı almadan önce bir sigara çıkarıp özenle yaktım. Öyle hasret kalmıştım, öyle engellenmiştim ki... Bu ufacık ayrıntı için bile hala atmakta olan kalbime şükranlarımı sunuyordum.

Parmaklarımızın arasından yayılan duman gökyüzünde birleşip havaya karıştı. İçerideki gürültüyü bastıran şeyin kafamdaki düşünceler olduğuna kanaat getirdiğimde bir yudum aldım biradan. Turnerlar'ın salonu, Andersonlar'ın salonuyla karşılaştırınca çok küçük kalıyordu. Küçük salonda yaklaşık yirmi kişi olduğunu düşünürsek bu, benim için iyi bir şey değildi. Son dört aydır daralıyordum çünkü, kapalı alanlarda durmak konusunda sıkıntılar yaşıyordum.

Dört ay demişken... Ne hızlı geçmişti bütün sene. Bunun yanında, dört ay bir hiçti. Hiç diye nitelendirmemin tek sebebi süresiydi, arkadaşlarımla aramı düzeltmek için iyi bir adım da olmuştu aynı zamanda.

Dört ay önce bugün, bir daha dönmemek üzere Froghar'dan ayrılmıştım. Hayatımda birçok şey değişmişti. Bunlardan birisi Kevin ile alakalıydı. Aramızdaki buzları eritmiş, eskisi kadar sık görüşmeye başlamıştık. Kevin kırgındı. Sadece bana değil, herkese karşı öyleydi. Ne zaman küçük bir çocuk görse gözleri doluyor, içi daralıyordu. Yine de beni affetmişti. Kutsal Dağ'dan Vind Kasabası'na ışınlandığımız gün şiddetli bir deprem meydana gelmişti. Tabii ondan öncesinde küçük sarsıntılar, büyük depremin geleceğini söylemişti fakat ben dünyadaki bütün gelişmelerden habersiz bir şekilde savaşın peşine düşmüştüm. O gün de söylediği gibi depremler yaşandıktan sonra kendini ağaç kütüğünün oraya atmıştı Kevin. Bir şeyler olabileceğini hissetmiş, sadece bir insan olduğunu bile umursamadan yardım için koşmuştu. Sarılıp özlem gidermemizin ardından bir süre daha dışarıda beklemiş, olanlar hakkında sohbet etmiştik. Onunla konuşmayı özlemiştim, her şeyden çok da onu. Onu, özlemiştim.

Aynı gece evime girmiştim uzun süre sonra. İlk iş olarak duşa girmiş, bedenimdeki Froghar'ın lekesini çıkartmaya çalışmıştım. Hatta o kadar hırslanmış ve kafayı sıyırmıştım ki üçüncü saatin sonunda bile kendimi kazıyarak liflemeye çalışıyordum. Sanki hiç çıkmayacakmış, hep kirli kalacakmış gibi hissetmiştim. Gerçi, hala öyle hissediyordum fakat bu etki azalmıştı.

Birkaç günün ardından Edgar kayıplara karışmıştı. Nereye gittiğini, ne yaptığını bilemiyordum fakat bildiğim bir şey varsa evrenler arası geçiş yapamayacağıydı. Güçlerim bir anda kaybolmuştu; Avuçlarımdan elektrik dalgaları fırlatamıyor, göklerde şimşek çaktıramıyordum. Edgar'da da aynılarının meydana geldiğine inanıyordum. Öyle de olmuştu. Kaybının üzerinden bir hafta geçmişti ki Eyfel Kulesi'nin önünden bir fotoğraf gelmişti bilinmeyen numaradan. Hemen karşısında gülümseyerek objektife bakıyor, sırtındaki çantasının iplerini sıkı sıkıya tutuyordu. Altında ise ufacık bir not... "Dünya turundayım. Merak etme diye söylüyorum Anderson."

Aylar önce mesajı ilk okuduğumda şaşırmış, hemen ardından sanki çocuğumu uzun zaman sonra tekrardan görmüş gibi sevinmiştim. Mesajına hiçbir zaman cevap vermemiştim fakat O, düzenli aralıklarla bana yazmaya devam ediyordu. Ta ki bugüne kadar. Sabah uyandığımda aynı numaradan bir mesaj daha gelmişti telefonuma. Mesajda şöyle yazıyordu: "Belki başka bir gün yahut başka bir evrende seninle tekrar karşılaşmak üzere Anderson. Hoşça kal."

SONSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin