Tanışma ❤️

1.3K 19 8
                                    



Eşofmanlarımı giyip dışarı çıktım ve uzun süre yürüdüm hiç durmadan nereye gittiğimi bilmeden...
Belkide kaybolmak istiyordum... 
Hava karanlık ve boğuk.. Aynı ruh halim gibi.
Ve yorulup durduğum da kendimi Thames nehrinin kenarında buldum ama evden baya uzaktaydım. Çevremde aşina olduğum yerleri görememiştim. Nehrin kenarında ki duvara çıkıp oturdum... Bi kordon boyu olmasa da bu nehir kenarı da çok güzeldi.

Kısa bir süre sonra yağmur yağmaya başladı. İnsanlar panik halinde sağa sola koşturup sığınacak yer arıyordu. Kimisi tedbirliydi şemsiyesini yanına almıştı, kimisi de hazırlıksız yakalanıp tentelerin altına koşturmuştu. Bense öyle kalıp ıslanmanın keyfini çıkardım... Gözlerimi kapatıp yağmurun ve insanların sesini dinliyorum. Vücudunun % 70 i su olan bir canlının Sudan kaçması ne kadar da saçmaydı. Rüzgar saçlarımın arasında gezindikçe ve yağmur tenime değdikçe resmen arınıyordum...

Sonra yağmur birden kesildi sanki oysa nehire düşen su damlalarının sesini duyabiliyorum. Gözlerimi açtığımda tepem de bir şemsiye gördüm. Kim di bu ? Sadece pantolonu görüyordum. Siyah yırtık bir jean pantolondu. Şemsiyeyi kenara itip onunla yüz yüze geldiğimde şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım...
Karşımda duran bilin bakalım kim ?

Karşı komşum. Hani şu dün beni sıkıştıran var ya :)

- Sen burda ne arıyorsun ? Ne işin var benim yanımda ?!
- Sakin ol lütfen. !
- Bana bağırma !
- Asıl sen bana bağırıyorsun !
- Ne istiyorsun benden ?
- Bir şey istemiyorum sadece beni biraz dinlemeni...
- Seninle konuşacak neyimiz var ki ?!
- Off amma inatçı çıktın sende sadece özür dilemek istiyorum...
Dün sana biraz sert çıktım ve kaba davrandım aslında seninle öyle konuşmamam gerekiyordu... Kabul etsen de etmesen de senden özür diliyorum... Hepsi bu kadar.
- Anlaşıldı sen sadece kendi içini rahatlatmaya çalışıyorsun. Özür dilemene gerek yok şimdi git lütfen !
- Kaç saattir senin peşinden geliyorum en azından özrümü kabul edebilirsin.
- Banane ben mi gel dedim sana ? Çattık ya !
- Neden bu kadar öfkelisin sen ?
- Tek derdim sen değilsin İnan bana hem artık seni izleyip rahatsız da etmiyorum merak etme.
- Ya aslında ben de seni izledim bu konuda sana haksızlık ettim...
- İşte şimdi doğruları konuşmaya başladın..
- Hadi gel eve dönelim üşütüp hasta olacaksın...
Elini bana doğru uzatıp anlaşma yapar gibi bekledi öyle ve haklıydı yağmur hızlanmıştı daha fazla kalırsam hasta olacaktım...
- Ben kendim giderim evime sen git..
- İnat etme sera gel yeniden tanışalım iyi bir başlangıç yapalım...
Elinden tutup duvardan aşşağı atladım ve tek kelime etmeden yürümeye devam ettim. O da peşimden gelmeye devam etti. Biraz yürüdükten sonra arkamı dönüp baktım bu deli şemsiyesini kapatmış ve Sudan çıkmış başlığa dönmüştü. Tıpkı benim gibi...

Hoşuma gitmedi de değil..
Evin önüne geldiğimde ayaklarım kopmak üzereydi..
İçeri girdiğimde dönüp baktım arkama ama gitmişti... galiba vazgeçmişti..

Yukarı çıktım soyundum ve sıcak bir duş aldım o kadar iyi gelmişti ki... Mutfağa geçip çay yapmak için ısıtıcıya su koydum sonra da biraz acıkmıştım mantı içinde tencerenin birine su doldurup ocağa koydum. Dolaptan yoğurdu çıkarıp bi diş sarımsak ezdim. Sarımsaksız bir mantı düşünemiyorum. :) Yoğurdu güzelce çırptım ve ufak bir sos tavasına biraz tereyağı koydum içine toz biber ve azıcıkta salça ekleyip güzel bir sos yaptım. Sular kaynamaya başlamıştı önce mantıları attım ve sonra da çayı demledim...
Fokurdayan suların buharına gözüm dalıp gitti...

Sabah benim için berbat başlasa da akşama doğru keyfim yerine gelmişti... Ve bir de o...  bana kaba davrandığı düşündüğü için tüm gün peşimden gelmiş ve daha fazla ıslanıp hasta olmamam için beni düşünmeye başlamıştı. Oysaki ben onu rahatsız ettiğim için kendimi çok ama çok kötü hissetmiştim..
Ve bir de itiraf almıştım ondan o da beni izlediğini kabul etmişti...

DEĞİŞİM  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin