Bölüm 1: Asosyal Kız

1K 102 36
                                    

''Acı çekmekten, dehşetten ve insanlığın içinde bulunduğu sefaletten söz ediyordu Camus, ama bunu öylesine rahat ve süslü bir dille yapıyordu ki olup bitenlerden insan olarak da, yazar olarak da etkilenmediği izlenimini yaratıyordu okurda, başka bir deyişle, her şey güllük gülüstanlıktı sanki. Koca bir biftek, salata ve kızarmış patetesi afiyetle yiyip, üstüne bir de iyi Fransız şarabı içmiş gibi yazıyordu Camus. İnsanlık acı çekiyor olabilirdi, ama o çekmiyordu. Bilge biriydi muhtemelen ama Henry yanarken haykıran birini yeğlerdi.''

Bu kadar güzel eleştiri yapılır arkadaşım?

Evet ben... İstanbulda kalabalık ve bir o kadar havasız bir otobüste en arka koltukta tamamen köşede kalmış bir şekilde oturup Bukowski okuyan kız.

Bunları boşverin de, Siz hiç kalabalık bir otobüste en arka köşede oturupta inme derdini düşünen bir genç kızın dramına şahit oldunuz mu?

Olmuşsunuzdur... O insanların kendine bir ayaklık yer aradığı, insanların oturanlara içten içe küfürler yağdırdığı, teyzeciklerin ve kendini teyze sanan hanım ablaların, gençlerin başında dikilip psikolojik baskı uyguladığı, tanımlanamaz bir atmosferin ve nefes alınamaz bir koku yoğunluğunun olduğu, kalabalığın zulmüne gelip bir kıza biraz fazla abanan gencin tüm otobüsçe tacizci ilan edilip otobüsten atıldığı kalabalık bir günde, kendini zeki sanıp en köşeye oturan o genç kızın -NASIL İNECEĞİM LAN?! -
psikolojisini hiç yaşadınız siz? O kafasındaki stradejileri hiç düşündünüz mü? - Şimdi şu adamdan izin istesem, şu teyzenin yanından köşeden biyerden sıyrılsam şu genç çocuktan da hafif geriye çekilmesini söylesem e bir de şu amcayı havaya uçursam bir de zıplasam olur bence. Bence oldururum. -

İşte benim kafamda bunlar dönerken zar zor da olsa otobüsten inmeyi başarabildim. Neyse ki artık rahat rahat nefes alabiliyordum. Bunun değerini bir kez daha anladıktan sonra yavaş yavaş eve doğru yola koyuldum.

Eve giderken okulumdan birkaç kızı gördüm her zaman ki gibi dışarı çıkıyorlardı. Aynı sokakta oturmamıza rağmen hiçbir zaman çok samimi olamadık çünkü benim asosyal biri olduğumu düşünüyorlardı. Aslında bu çok ironik. Kitap okuyan, kahve içen ve müzik dinleyen insan asosyal değildir. Bence insan müzikle sosyalleşebilir bir şarkı onu bulunduğu yerden alıp çok farklı yerlere, hayallere sürükleyebilir. Ya da kitaplar.. Çok okuyanlar bilir, bir kitabı içtenlikle okuyunca insan kendini karakterlerin yerine koyuyor. Onlarla gülüyor, onlarla ağlıyor, aşık oluyor.

Bu düşünceler eşliğinde eve girdiğimde yengemin "Naz hoşgeldin." sesi beni dünyamdan çıkartıp gerçek dünyaya döndürdü.

"Hoşbulduk yenge. Dayım daha gelmedi mi?" Diye sordum.

"Hayır ama birazdan gelir. Sen geç elini yüzünü yıka o arada gelmiş olur."

Onaylayıp lavaboya doğru ilerledim ve daha sonra da odama geçip her zamanki gibi kedim Şaze'yi kucakladım. Bir süre onunla oynadıktan sonra dayımın sesini duyup yemek yemek için mutfağa doğru ilerledim.

Yemekten sonra wattpad isimli bir e-book sitesine girip takip ettiğim hikayeleri okumaya başladım ve acaba kendi hikayemi yazsam insanlar okur mu diye de düşünüyordum bir yandan. "amann Naz saçmalama kim senin sıkıcı hayatını okumak ister ki." diye kendi kendimi azarladıktan sonra huzur içinde yatağıma girdim.

Tabi ben henüz her şeyin değişeceğinden haberdar değildim.

"İyi geceler Şaze."

Merhabaa umarım hikayemi beğenirsiniz hikaye üzerinde bazı düzeltmeler yapıyorum ve artık daha çok ilgileneceğim. Okuyan ve oy verip yorum yapan herkese teşekkürler.

SeninleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin