1 | "Bana geri dön."

180 21 84
                                    


     İhtişamlı pencerelerin sisli dağ havasını göstererek yükseldiği karanlık koridordan müdirenin odasına yürüyordum. Son bir haftada gelişen olaylar dizisi beni kaçındığım şeyi yapmaya itiyordu. Rüyalarımda duyduğum, beni çağıran sesinin etkisine kapılmamış olmayı diliyordum

"Bana geri dön."

"Beni kurtar Aleda."

"Ölmekten korkuyorum."

"Öldürmekten korkuyorum."

     Sesten kurtulmaya çalışarak kafamı saldım. Ölümden korkmuyordu, bilinmezliğinden korkuyordu. Götürüldüğüm ilk zamanlardan rüyalarıma, çoğu zaman kabuslarıma eşlik eden sesti bu. Tom Marvoldo Riddle'ın sesi. 


     Hiç bu kadar sık ve ağır etkisini göstermemişti. Bir şey yapmış olması beni endişelendiriyordu. Oda arkadaşlarım beni uyandırırken çığlıklar atarak onlardan kaçtığımı söylemişlerdi. Onun koyu renk gözleri boş karanlık çukurlar gibi görünür, kahverengi saçları rüzgarda savrulurken öldürmekten korktuğunu söylese, tam gözlerinin içine bakarken asasını doğrultup öldüren laneti fısıldadığını, dudaklarının laneti oluşturduğu ve her şeyin bittiği an hareket bile edemediğini görseydiniz sizde çığlıklar atardınız. Revire gidip uyku iksiri almamı tavsiye etmişlerdi. Tamam, yardım etmeye çalıştıklarını biliyordum ama işe yaramayacaktı. Biliyordum. 

     Sadece Tom'u görmüyordum. Bu işleri daha da karıştırıyor ve beynimi kaçması imkansız bir kafese dönüştürüyordu. Ailemin o adam tarafından öldürülürkenki yakarışlarını duymak, annemin kaçmam için yalvaran masmavi gözlerine bakmak, babamın yerde cansız yatan bedenini rüyalarımda tekrar tekrar yaşamak yardımcı olmuyordu. O yetmezmişçesine Maddie ve Frank'in kara büyünün güzelliklerini anatırkenki cani yüzleri gözümün önüne geliyordu. Maddie ve Frank benim cici ailemdi ama onlardan kaçtım, bu da başka zamanın hikayesi olsun. Bu kabuslar bir haftadır peşimi bırakmıyorlardı artık derslerde bile dalgınken onları görüp seslerini beynimde duyabiliyordum. Kendimi delirmiş gibi hissediyordum ve kimsenin fark etmemesi arkadaşlıklarımı sorgulamama neden oluyordu.

     İşte bu yüzden ay ışığının karanlık koridoru aydınlattığı kısa yoldan müdirenin odasına gidecektim. Her şeyi olmasa da bazılarını anlatıp günler önce belirlenmiş Ilvermorny'den Hogwarts'a olan acil naklimi daha önceye, hemen şu ana alıp alamayacağımı soracaktım. Neden nakil oluyordum? Bir, Maddie ve Frank'in burada beni bulmaları ve tekrar götürmeleri daha basit olacaktı. Asla onların salak kara büyü tayfasına katılmayacaktım, asla. Kara büyü bana yeterince zarar vermişti. Daha fazla zarara katlanamazdım. 


      Koca okulda tek yakın sayılan arkadaşlarım Elisha ve Alec günlerdir beni burada kalmaya ikna etmeye çalışıyorlardı ama faydasız bir uğraştı. En sonunda ikisi de gideceğimi anlamışlar ve bir şey dememişlerdi. Elisha çok güzel kahverengi gözlere ve kıvır kıvır tarçın rengi saçlara sahipti. Wampusta, tam bir savaşçıydı. Her zaman cesur ve sadık bir arkadaş olmuştu. Alec Thunderbirddü. Maceracı, eğlenceli ve zekiydi. Ama beni en etkileyen şey bazen kumral saçları tarafından kapanan açık gri gözleriydi. Tanıdığım tek gri gözlü insan Alec'ti. Arkadaş edinmekteki başarılarım göz önünde bulundurulursa birinci sınıftan beri bu ikisine sahip olduğum için çok şanslıydım. Aralarında garip bir ilişki vardı. Birbirlerinden hoşlandıkları şu seviyede gerçekten çok ortadaydı ama ikisinin de en ufak fikri yoktu. Tabii ki asıl zeki arkadaşları olan ben durumu çözmüştüm bile. Sadece onları zorlanırken izlemek eğlenceliydi.

     Beni mi soruyorsunuz? Ben Horned Serpentım. Zeki, çalışkan, kurnaz ve bilgiye aç insancıkların olduğu bina. Zeki miyim? Evet. Çalışkan mıyım? Sayılır. Kurnaz mıyım? Tabii ki. Bilgiye aç mıyım? İşime yarayacak her bilgiye açım. Neden su aygırının sütünün pembe olduğunu bildiğimi sormayın. Gerçekten ne işime yarayacağını bilmiyorum.

Sevemeden Sevmek(Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin