2 | "Sen sor diye!"

119 17 31
                                    

      Giriş Salonu dedikleri yerde Profesör Angelique'i beklerken Hogwarts üniformasının ne kadar sıkıcı olduğunu düşünüyordum. Gri etekler, gri kazaklar, siyah cüppeler, beyaz gömlekler. Cidden mi? Çağın en büyük dört büyücüsünün aklına gelenler bunlar mıymış? Ayrıca Ilvermorny'de zorunlu olan etek giyme kuralının belki burada olmayacağını düşünmüştüm ama ne arar? Evet, şimdi şikayetlerim bittiğine göre giriş salonunun çok etkileyici olduğunu ifade etmem gerek. Dört ayrı binanın kum saatleri ve renkleriyle süslenmiş alanın tavanında büyükçe bir avize duruyordu.

Ben düşüncelerime dalmışken gerçeklikle yüzleşmemeye gayret ediyordum. 'Aleda çok dramatiksin!' demeden önce bekleyin. Kaçınız birazdan yıllardır görmediği çocukluk arkadaşını görecek? Ama, ben göreceğim.

"Hadi canım, yemeğe zorla naneli dondurma da koydurmalarını söyledim." diyerek bana göz kırpan Profesörüm bu sefer o kadar da komik gelmemişti. Neden naneli dondurma bu kadar önemli? Büyük bir devrime neden olmuş gibi değil ki?

"Tabii profesör."

Giriş salondan geçerek Profesörün söylediğine göre Büyük salona giriyorduk. Özgüvenli yürümeye çalışırken birden kayıp düştüm. Lanet, hareket eden merdivenler! Hogwarts'ta alışmam gereken çok gariplik var.

Alelacele kalkıp eteğim hakkında endişe ederek etrafı gözetledim ama Büyük salondan gelen gürültüye bakarsak tüm okul salonda toplanmıştı. Profesör bana bakarken gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. Büyükçe bir nefes vererek yürümeye devam ettim. Beni boyları 1.20'yi geçmeyen bücürlerin arkasına yerleştirdiler. Seçim Töreni olacağını tahmin ediyordum ama bücürlerle aynı anda çıkacak olmak biraz utanç vericiydi galiba. Ilvermorny'de herkes siz seçim odasına girdiğinizde yüksekten izlerdi. Seçildikten sonra sizde onların arasına katılırdınız. Gözlerim önümdeki çocuklarında önünde duran Profesör Dumbledore'a kaydı.

"Şimdi binalarınıza seçileceksiniz. Gryffindor, Hufflepuff, Ravenclaw and Slytherin."

Dumbledore'un peşinden Büyük salona girerken ellerim terlemeye başlamıştı. Bir kere salona girdiğimde geri dönüşü olmayacaktı.

Hafif bir alkışla bücürler önümden yürümeye devam ediyorlardı. En sonunda ben salona adımımı attığımda garip bir sessizlik oldu. Dumbledore sessizliğin bozulmasına mahal vermeden isimleri okumaya başladı.

"Asha, Brenda"

Bacaklarının titremesini saklayamayan simsiyah kıvırcık saçlı bir kız çıkıp tabureye oturdu. Profesör kafasına çok büyük gelen, gözlerini kapatan şapkayı kızın kafasına koydu. Kızın ağzını birkaç kere fısıltıyla oynattığını gördüm ama duyacak kadar yakın değildim.

Sonunda şapka

"HUFFLEPUFF!"

diye bağırdı. Sarı siyah arılar gibi giyinmiş masa alkışlamaya başladı. Kızın masaya doğru yürüdüğünü ve kızıl dalgalı saçlı daha büyük gözüken bir kızın onu tebrik ettiğini gördüm. Kız kafasını kaldırdı ve göz göze geldik. Safir mavisi gözleri benle kesiştiği anda zihin duvarlarımı yükselttim. Alayla bana kaşlarını kaldırdı. Düşüncelerim şapkanın "SLYTHERIN!" diye bağıran sesi böldü. Yeşillilerin olduğu masa bir alkış tufanı kopartırken bir çocuk kalkıp "Görün Gryffindorlar bu yıl daha fazla Slytherin olacak." İnce uzun parmaklı bir el çocuğu yerine çekerken, diğer masadan sarı saçları özenle kesilmiş diğer bir çocuk kalkarak "Sen öyle san Avery, daha başlamadık bile." diye bağırdı. Mavili masa göz devirirken Hufflepufflar iç çektiler. Çocuk otururken bana 'aslında çok aptalım ama mavi gözlerim ve sarı saçlarım kızları düşürmeme yetiyor' ifadesiyle bakarak bir gülümseme patlattı. Elimi alnıma vurmamak için elimden geleni yaparak göz devirdim.

Sevemeden Sevmek(Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin