NAZLI
Ellerim öylece boynunda asılı, gözlerimse gözlerinde takılı kalmıştı. Neden ayrılamıyorum ondan? Neden halen sarılır vaziyette bakışmaya devam ediyordum? Kalbim neden bu denli hızlı atıyordu ki?"Nazlı iyi misin sarışınım?" Derin'in sesiyle beni kurtaran kahramanımın üzerinden çektim ellerimi. Utançla bir adım yana kaldım. Oysa o halen beni tuttuğu yerde kaskatı bir halde kalmıştı. "İyiyim kuşum." Tekrar o kişiye döndüğümde aynı yerde durduğunu farkettim. "Beni düşmekten kurtardığınız için teşekkür ederim." Biraz bekledim. Belki arkasına döner ve rica eder diye. Ama o yerinde durmaya devam etti. Umursamayıp Derin'e döndüm. "Hadi girelim içeriye güzelim." Tekrar yanıma gelip koluma giren arkadaşımla birlikte okuldan içeriye girmiştik.
"Kızım o neydi öyle ya?"
"Ne neydi? Az kalsın kafam, gözüm kırılıyordu."
"Ya ben onu mu diyorum sanki. Aranızdaki çekimi ve elektriği farketmediğini söyleme bana." Dik dik o yeşil gözleriyle yüzüme bakıyordu. "Ne elektriği Allah aşkına Derin? Neyin çekimi? Düşmek üzereydim ve adam beni tuttu. Olay bu." İçimde bir yerlerden bir ses Derin'e hak veriyordu. Daha önce kalbim bu kadar hızlı atmamıştı. Belki de ilk kez bir erkekle bu kadar yakın olduğum içindir diye düşünerek başımdan atıyorum bu düşünceyi.
Okulu gezmiştik. Ve gerçekten her köşesini çok da beğenmiştik. Artık burada pek bir işimiz kalmadığı için okuldan çıkmaya karar verdik. Merdivenlere yöneldiğimizde o an gözlerimin önünde belirdi. O güçlü elleriyle belimden tutması. Büyük bir şaşkınlık ve ilgiyle bakan o yeşil gözler. O andan uzaklaşmak için başımı salladım hızlıca. Allahtan Derin girdiğim o transı farketmemişti de rahattım.
Sevimli güzel bir kafeye gidip oturduk. Gerçekten yorulmuştuk okulu gezerken. Birer soğuk içecek söyleyip konuşmaya başladık.
"Of Nazlı ya biz ne ara büyüdük? Daha dün sen o yere düşüp ağlayan çocuktun. Bense senin kurtarıcın. Ama görüyorum ki yerimi dolduracak birileri olacak gibi." Kaş göz yaptı. Sinirle koluna çimdik attım. Yere her düştüğümde kaldıran birine sahiptim ben. Her ağladığımda yanımda olan ve asla ikinci gözyaşına izin vermeyen birine sahiptim. Masanın üzerindeki elini tuttum sımsıkı. Minnetle baktım gözlerine. "Beni hiç yalnız bırakmadığın için çok teşekkür ederim Derin. Büyük bir çıkmazın içindeyken gelip beni kurtardığın için de. Biz büyüsek de çoluk çocuğa karışsak da sen halen o gün beni gelip kaldıran o küçük kız olarak kalıcaksın." Gözleri dolu dolu gözlerime bakan arkadaşıma baktım.
"Her zaman . Ne olursa olsun ilk koşacağım . Unuttun mu? O gün de öyle söylemiştim. Hem hakkını yeme Nazlı. Küçükken birkaç velet bana sataştığında az hırpalamamıştın onları. Ben senin nasıl her şeyin olduysam sende benim her şeyim oldun. Ağlayıp da seni aradığımda gecenin dördü beşi dinlemeden uykundan uyanıp geldin sen benim yanıma. Ne zaman çıkmaza düşsem elimi tutup çıkardın beni oradan. " uzanıp damlayan o minik gözyaşını sildim.
"Seninle ilgili hiçbir şeyi unutmam miniş. Biz söz verdik birbirimize. Saat kaç olursa olsun, her anımızda birbirimizin yanında olacağına dair. Ve çok küçükken söz verdik; sonsuza diye. " oturduğu yerden uzanıp sımsıkı sarıldı bana. Bende ona sarılıp o çok sevdiğim saçlarını okşadım.
"Seni çok seviyorum kardeşim. "
"Bende seni çok seviyorum kardeşim."
Uzun ağlamalı ve bol dertleşmeli sohbetin ardından kalkmıştık o kafeden de. Annemin araması ile de evlere doğru yol almıştık. Bahçeden içeri girdiğimizde sımsıkı sarılıp öptük birbirimizi. "Yarın görüşürüz bebeğim." Uzaktan öpücük atıp evlerine geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny
Teen Fictionİki minik kalp düşünün, birbirlerinden asla ayrılmak bilmeyen, birbirlerinin en değerlileri olan ama birbirlerinden ayrılmak zorunda bırakılan iki minik kalp.. Bir tarafta kırgın ve terkedilmiş olsa dahi Nazlı'sını bulmak için çırpınan Poyraz , diğe...