2.2

315 41 36
                                    

"ne demek sevgili değiliz?" momo, chan'ın kolunu tuttuğu gibi açık kapıdan çıktığında jihyo'nun sesi yankı yapmıştı salonda. kapı kapanma sesinden sonra bakışlarımı jihyo'ya çevirdim, hayal kırıklığı vardı gözlerinde.

böyle bakmaya devam ederse yapamazdım, ona karşı yapacağım şeyleri unuturdum. zaten boşuna çaba sarf ediyordum, zararlı bir sonuç bile alabilirdim.

elleri omuzlarımı sardığında bakışlarımı kaçırdım. o yokken bir kaplan o varken ise uysal bir kedi gibiydim. omuzlarımı sıkmaya başladığında gözlerimi kapadım. ağlamamak için kendimi tutuyordu.

"cevap versene!" sesi yeniden yüksek çıktığında gözlerimi açarak yere ardından gözlerine bakmıştım.

"jihyo." bileklerini yavaşça kavrayarak omuzlarımdan çekmeye çalıştım. "bakmasana lan öyle." kaşlarımı çatarak devam ettiğimde afallamıştı.

"ne diyorsun?" mırıldanarak konuştuğunda gülümsedim. bileklerinden çektiğim eliyle derin bir nefes alıp vermiştim.

"diyorum ki: olmaz. evet seni seviyorum ama ben eski anılarımızı istiyorum." bir adım geriye gittiğimde ellerimi tutmuştu sıkıca. "korkuyorum ve bir ilişki için sağlıklı düşündüğümü zannetmiyorum."

"düşünme, korkma. zamanla hepsini atlatırız. beraber böyle," ellerimizi havaya kaldırıp devam etti. "böyle el ele olursak geçmişin üstesinden gelir geleceğe güzel adımlar atarız."

ellerimden beni kendine çekerek başını boynuma gömdüğünde gözlerimi kapadım. "senden biraz daha uzak kalamam. yapma lütfen."

özür dilerim.

"özür dilerim jihyo." kollarımı bedenine sarmıştım. "hala korkuyorum ve istemiyorum."

"minatozaki—" sesi ağlamaklı çıkmıştı.

"sadece biraz zaman versen?" dedim sakin bir şekilde.

başını geri çekerek gözlerime baktı. avuçlarının arasına aldığı yüzümle gözlerine bakmak zorunda kaldım. "sana hem zamanı hemde kendimi veririm. ama bensiz bir dakika bile geçirmene izin vermem."

"sevişin artık yeter." momo'nun hayıflanmaya başlaması ile ikimizde korktuğumuzda kapıyı kapatarak yanımıza geldi.

önce benim sonra da jihyo'nun kafasını vurarak kaşlarını çattı. "ben bu malın seni sevdiğine inandım, bence ona güven. ayrıca sen değil miydin ona kızmayın diyen? kızı ne hale sokuyorsun mal."

bakışlarını jihyo'ya çevirerek devam etti. "bana bak thomas kafanı koparırım seni kardeşimi üzersen." işaret parmağını salladı. "üzme onu sakın, bir daha."

"üzmem, üzmem. ama o da bana güvensin." diyerek bana baktı jihyo. gözlerimi kaçırarak hahladım.

"iyi, en ufak bir şeyde kafanı kırarım senin jihyo." tehditkar bir şekilde o'na baktım. yapmayacağımı ikimizde iyi biliyorduk. başını sallayarak gülümsedi.

——

final mi yapsam ne yazacağımı bilmiyorum artık—

love, don't hate it. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin