1.6

342 44 48
                                    

iki yıl önce.—

"baban olacak o adam hapisten çıkmış jisoo, kardeşim, dayın geldi. gidiyoruz." anlamaz bakışlarımı üzerinde gezdiriyordum, babamın hapiste olduğunu ve en az on yıl kadar çıkmayacağını biliyordum?

annem hızlı bir şekilde davranarak —aslında geçen aydan beri hazır olan bavulu kapıya doğru götürdü.

sana.. ona haber etmem gerekiyordu. bakışlarım sanki diğer evi görecekmişim gibi duvara çevirdiğimde bileğimi saran parmaklar ve kendine çekiştirmesi ile ona ayak uydurmuştum.

"anne—" cümlemi tamamlamama izin vermemişti, kızgın ama bir o kadar korku dolu bakışları. "sadece yürü jisoo."

dayımın arabasını gördüğümde gözlerimin acıdığını hissediyordum. ağlayacak mıydım? sana'dan böyle mi ayrılacaktım? en azından son bir kez sarılsaydım?

biz arabaya bindiğimiz sırada annemin ismini haykıran adamla oturduğum koltukta dizlerimin üstüne çıkmış, arka camdan bağırarak buraya gelen adama bakmıştım.

annem korku dolu bakışlarını camdan çekerek dayıma baktığında, dayım arabayı çalıştırıp sürmeye başlamıştım. düzgünce oturduğum bakışlarımı yere çevirmiştim. ya sana'ya zarar verirse?

"anne, sana'ya haber vermeme izin verseydin keşke.." diye mırıldandım başımı koltuğa yaslarken.

"eğer gerçekten seni seviyorsa, bekler seni.. biraz acı dolu olacak ama böylesi daha iyi. ölüp sonsuza kadar seni görmeme ihtimali vardı bebeğim.."

"ama.. bana kırılır.." dedim annemin dediklerini aldırmayarak. mantıklı düşünemiyordum doğrusu.

"evet ama böylesi daha iyi. hem isim değiştireceğiz, bu yüzden.. belki iki yıl kadar bekler."

—şimdiki zaman.—

—minatozaki—

"yani.. annemin ölmesine sebep olan babandı.." mırıldanarak konuştuğumda dolmaya başlayan gözlerimi kıpraştırmıştım. onun hiç bir suçu yoktu ama, yine de.. kötü hissediyorum.

söylediğimi duymuş olmalı ki elleri çekti ellerimden. bakışlarım ona kaydığında gördüğüm yüz ifadesi ile bakışlarımı kaçırmıştım.

hüzün, şaşkınlık, sinir. tarif edebileceğim tek şey bunlardı.

"ben.." dedi sessiz bir şekilde. yine de duymuştum. "özür dilerim o adamın adına.." gözlerimi devirerek ellerimin tersi ile gözlerimi silmiştim.

"önemi yok. bittiyse, gidebilirim." diyerek ayağa kalkmıştım. sessizdi. bir şey demeden kapıya ilerlemiştim. diyecek neyi olabilirdi ki?

"istesemde gidemezsin. buraya ne araç geliyor ne de başka bir şey. chanyeol yarın sabah gelecek. o gelene kadar odalardan birinde kalabilirsin."

söyledikleriyle olduğum yerde durmuş öylece kapıya bakmıştım. sinirlenmeye başlıyordum. sakin kalmaya çalışarak telefonumu çıkarıp arama kısmına girmiş momo'yu aramıştım.

ancak tek duyduğum şey bakiye yetersizliğini belirten otomatik sesti. küfür ederek arkamı dönüp ona baktım. "momo'yu arayacağım, telefonunu ver."

"numarası yok." dediğinde yeniden göz devirmiş yanına gitmiştim. elimi vermesini istercesine ona uzatmıştım.

"telefonum yanımda hani." dedim alay edercesine.

hala yüzüme bakmıyordu. kendini suçluyor olmalı. umrumda değil. kendimden beklemediğim performansı sergiliyor olmam bile değişikti şu an.

telefonu uzattığın da direk ezbere bildiğim numarayı girmiş aramaya başlamıştım. baya bi çalmış açmamıştı. müsait mi değildi?

"sanırım açmıyor." dedi.

"hadi ya.. bilmiyordum, bilgilendirme için teşekkür ederim." diyerek göz devirmiştim. sinirliydim.

"minatozaki.. en azından bugün sana sarılarak uyumama izin versen?" sonunda bakışları beni bulduğunda tek kaşımı anlamsızca kaldırmıştım.

bakışlarını kaçırarak yere bakmaya başlamıştı. "iki yıl tek senin için cehennem değildi." diyerek yeniden gözlerime baktı. "affetme, sadece sarılarak uyumama izin ver."

"jisoo," dedim yüzüne eğilerek. "siktir git."

——

HEVESİM KAÇTI ALO...

love, don't hate it. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin