Doğumumun gerçekleştiği gün çok yağmurlu bir günmüş.Annemi hastaneye zor yetiştirmişler.Babamın elinde video kamera varmış annemin sancılanan ,terlemiş bedenini çekerken bir yandan mutluluk dolu manzara annemi ağlama krizine sokmuş.Ailenin tek evladı olmam beni değerli kılar hep. Doğduğumda sapsarı yeşil gözlü top kafalı bir bebekmişim annemin anlattığına göre.Evde bebekliğime dair birkaç albüm karıştırıyoruz ve videodaki görüntüleri büyük bir neşe ve kahkaha ile izliyoruz.Annemin yapmış olduğu nefis cupcakelerden altı tanesini miğdeme indirdim bile...
O sırada telefonumun çalmasıyla irkildim.Arayan Suzan'dı.
''Nasılsın bakalım.''
''İyiyim Suzan, annem yanımda albümlere bakıp gülüyorduk,eğer işin yoksa gel.''
''Çok isterdim ama benim işim seninle bebek''
''Bugün şu yeni açılan Cafe'ye gitmeliyiz orayı çok merak ettim.Ders kitaplarını da al 5 dakikaya ordayım.Sakın eşofman giyme.''deyip suratıma kapattı.Bu kızın bensiz bir yere gitmeyeceğini anladım artık.
Annem o sırada bulaşıkları yıkıyordu.
''Akşam altı gibi evde olurum, ders çalışacağız Suzan'la''
Tamamdır.Bende pilates dersine gideceğim, akşam çok gecikme!''
Yukarı çıktım ve üstüme çiçekli elbisemi geçirdim. Bellerime kadar uzanan saçlarımın uçlarına maşa yaptım ve elbisemle uyumlu kalın bir kemer taktım.
Çantama kitaplarımı yerleştirdim o sırada Suzan'ın korna seslerini duydum.Annem yukarıdan seslendi.
''Suzan geldi tatlım.''
''Tamam,geliyorum.''
Dışarıdaki yağmur ve çam ormanının vermiş olduğu ferahlatıcı kokuyla duraksadım.Yağmur çiseliyordu.
''Araba sıcacıkmış,hava niye bu kadar bozdu.''
''İngiltere demek ,yağmur demek bunu anlamış olman lazımdı Mileyna.''diyerek arabanın kontağını çevirdi.
''Bu tekdüze hayatımdan hiç memnun değilim.Sen memnnun musun?''
''Biraz aksiyon olsa hiç fena olmaz.''diyerek güldü.
''Aksiyon derken ne kastediyorsun?''genellikle Suzann'ın aksiyonları bungee jumping yapmak,bara gitmek,erkeklerle tanışıp onlarla hayal kurmaktan daha öteye gitmezdi.
Gelmiştik...Cafe'nin renkli dekorasyonu bütün müşterilere yansımıştı.Sıcak bir ortam Cafe Del Mundo.Buranın özelliği ise sadece renkli olması değil,bütün dünya mutfaklarını bir araya getirmesiyle ünlüydü.
Cafenin sahibinin oğlu bizim okulda Obua çalıyordu.Ben tanışmamıştım,ama Suzan tanıyordu.
Çok cooldu.Beyaz yüzlü,çıkık çeneli,kısa kalkık sarı saçlarından önüne gelen hafif tutamlar onu gizemli gösteriyordu."Kasada oturuyor"dedi heyecanlı bir şekilde Suzan.
"Gördüm."
"Biraz dalgın gibisin,hadi şu kenara geçelim onu daha iyi görürüz."
"Onu takip etmek için mi geldik buraya.""Hayır canım şaka yapıyorum."dedi Suzan.
Oturduğumuz yerden herkesi,rahatlıkla görebiliyorduk.Kitaplarımızı çıkardık Suzan menüdeki kahveleri tek tek okuyordu,bende menüden kendime bir kaç kahve işaretledim.
"Buyrun nasıl yardımcı olabilirim."dedi kalın ama davetkar bir ses tonuyla.Garson Chris'ti.
Suzan heyecanından kıpkırmızı oldu.
"Ben bir tane mocha,arkadaşıma da americano yanına limonlu cheesecake lütfen."
"Hemen geliyor."dedi.siparişleri not alarak.
Suzan'a gülmekten derse odaklanamadım.Acayip kızarmıştı.Başını iki elinin arasına alarak
"Bu çocuğa çok takıntı yapmamalıyım yoksa kalpten gideceğim."dedi.
"Evet bende bundan korkuyorum.Artık kendini toparlamalısın,beni örnek almalısın."dedim.
O sırada Suzan alaycı bir şekilde kısık kısık gülmeye başladı,
"Seni örnek alsaydım şimdi ölü gelin olarak tarihe geçmiştim."dedi.
"Şaka yapıyorum,sakın alınma.Keyfimizi yerine getirecek bir şey biliyorum."dedi.
"Neymiş o."dedim.Soğuk ve boğuk bir sesle.
"Konsere daha bir hafta var değil mi?"
"Evet."
"Konserden sonra okul bir gezi düzenliyor ona gitmeliyiz. Yeni çevre,yeni maceralar... Harika olacak."dedi heyecanlı gülüşüyle.
"O sırada Chris kahvelerimizi masamıza koyarken bana baktı ve gülümsedi.
Karmakarışık duygular hissettim.Bende ona kısa fakat samimi olmayan gülüşle baktım.Chris giderken bütün duygularımı da alıp götürmüştü.Gizem ve kahve kokan duygularımı...
O sırada Suzan dalgınlığımı fark etti,ve
"Hey kime diyorum,tatil diyorum sen uzaklara dalıp gidiyorsun." dedi.
"Devam et." dedim elim havada.
"Tamam,dediklerimi dedim zaten dersimize odaklanalım."diyerek kahvesinden büyük bir yudum aldı,o kadar büyük bir yudumdu ki balon balığına benziyordu.
"Tamamdır."dedim gülümseyerek.
......................BÖLÜM 2 ...........................
Havanın sabah mamurluğu üzerindeydi...
Bulutlu,yağmurlu ve bir o kadar bulanık bir sabaha uyandım. Bugün beni bekleyen tonlarca ödev gün içerisinde geçilecek tonlarca konçerto ,yay çekme çalışmaları ve buna benzer şeyler...
O kadar sıkıntı birikmişti ki üzerimde kendimi birden yatağa tekrar fırlattım.Küçük küçük yastığımı dövdüm ve kafamı çellomun olduğu köşeye çevirdim.O kadar gizemliydi ki sanki yaşıyor gibiydi.İşte bu yüzden onsuz birşeye bağlanamayacağımı düşünüyordum.Müzisyenler böyledir işte hep isim takarlar bizlere. Misal klarnet çalana zurnacı derler bizim okulumuzda. Odamdaki mistik havanın geri gelmesi için penceremi ardına kadar açtım. Bachtan bir konçerto açtım ve iki tütsü yaktım.Bath and Body works 'ten aldığım bu kokular beni benden alır inanın.
Kalktığım gibi sporumu yapmaya koyuldum yogamı yaptıktan sonra duşumu alıp aşağıya indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çellist
RomanceAsosyal ve çalışkan bir kızın gizemli,sıradışı bir adama aşık olmasıyla hayatındaki bütün düzeninin değişmesi ile değişen Mileyna'nın heyecanlı ve dramatik hayatının bir kısmı ele alınıyor.Gizem dolu bu kitabı elinizden bırakamayacaksınız. Romanda...