XIII

618 49 105
                                    

Bölüm şarkısı: Suho - Curtain


Karakoldan çıkarken sinirle bileklerimdeki kelepçe izlerini ovuyordum. Sinirliydim çünkü babam hemen getirilmem konusunda emir vermişti. Sinirliydim çünkü bu siktiğimin alfası başıma bir sürü iş açmıştı.

Ve sinirliydim çünkü arkamda Jongin ve Kyungsoo muhabbet ederek beni takip ediyorlardı.

Öncelikle benim ağzını yüzünü dağıttığım alfa Kim Jongdae Jongin'in en yakın kuzeniydi. K holdingin yönetim kurulu başkanı olan babası Jongin'in tek amcası oluyordu.

İkimizin de avukatları Jongin sayesinde antlaşmaya varmışlar herhangi bir suçlama yapılmamıştı, hakkımızda dava açılmayacaktı bu yüzden. Hem o aptal alfa yüzünden bu duruma düşüp hem de sonucunda kazananın o gibi hissettirmesi haksızlığın daniskasıydı. Ama en azından dağıttığım yüzünü hatırlayıp onu düşünmeyi kesebilirdim.

Ya Jongin ve Kyungsoo konusunu ne yapacaktım?

Haftalar önce bir konuşmamızda Jongin'e daha önce uzun süreli ilişkisi olup olmadığını sormuştum.

*Flashback*

"Sen bana sorduğuna göre bende sana sorabilirim sanırım. Daha önce hiç ciddi bir ilişkin oldu mu?" diye sordum içkiden büyük bir yudum almadan önce.

Getirdiği mezelerden ağzına attığı sırada biraz oyalandıktan sonra beni cevapladı.

"Biri vardı. Üniversite zamanlarımdaydı. Aynı bölümdeydik. Adı Kyungsoo'ydu. Yaklaşık bir sene sürmüştü ama hayatımın en güzel bir senesiydi belki de. Beni gerçekten mutlu etmişti..."

Konuşurken o günler hatırasına gelmiş gibi dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı.

"Sonra ne oldu?" diye sordum.

Büyük bir iç çekti.

"Aslında aramızda kötü bir olay namına hiçbir şey olmadı. O babasını kaybetti. Annesiyle Amerika'ya taşınmak zorunda kaldı. Uzun süreli uzaktan ilişki yürütemeyeceğimizi bildiğimizden o gitmeden güzel bir şekilde konuşarak ayrıldık. Yıllardır ondan haber almıyorum. Ne yapıyordur acaba?"

İçkisini ağzına dayamış uzun uzun içmişti. O günlere geri gitmek onu üzmüştü galiba.

"O gittikten sonra başkası olmadı mı?"

"Tek gecelik ilişkiler bilirsin barda tanıştığın tarzda..." dedi umursamaz bir şekilde.

*Flashback end*

Onun verdiği cevaplar dün gibi aklımdaydı. Tabii ki Kyungsoo'yu işe alırken onun o kişi olabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Kore'de onunla aynı isimde kaç tane omega vardı kim bilir... Nasıl bilebilirdim ki zaten?

Ama bu iş aklımı kurcalıyordu. Kyungsoo neden geri dönmüş bizim şirketimizde işe başlamak istemişti? Hem de Yale gibi bir üniversite mezunu olan biri... Sekreter pozisyonunu neden istesindi ki? Bu işin içinde bir iş vardı gibi geliyordu. Bilmiyordum belki de yanılıyordum.

Arabam okulda kaldığı için Bay Kim'in arabasına doğru yürüyorduk. Bana açtığı kapıya bakıp binmeden önce bağırdım.

"Kyungsoo senin keyfini bekleyecek değilim geliyor musun?" diye tersledim. Eski sevgilisiyle hangi hatıralarını yad ediyorsa artık baya gerimizde kalmışlardı.

Jongin'e veda bile etmeden arabaya bindim. Şu salağın yaptığına inanamıyordum Kyungsoo'yu görünce iki dakikada unutulmuştum resmen. Onun mal kuzeni yüzünden karakolluk oluyordum ve o eski sevgilisiyle muhabbet ediyordu.

When the Chick Lied to the Bear~ SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin