Zaman geçmek bilmiyor, hava sanki benim inadıma daha yavaş aydınlanıyordu.
Onunla konuşmak için sabahın olmasını bekliyordum çünkü şu an bir bebek gibi uyuyordu. Bir insanın nefes sesleri bile bu kadar güzel olabilir miydi ya?
Çocuğun güzelliği yüzünden aklımı kaçırmak üzereydim. Üzerine atlamamak için kendimi zor tutuyorum. Kanım kaynıyor, her yüzüne baktığımda nefesim hızlandıyordu.
Daha önce kimseye karşı böyle bir şey hissetmemiştim. Ali'nin bana para karşılığı ayarladığı ve maharetleri tüm şehrin dilinde olan kadınlar bile bu çocuğun tırnağı etmezdi.
Ama şimdi onun güzelliğini düşünmemem gerekiyordu. Tek düşünmem gereken dün akşam yaşanan olaydı.
Hiçbir tepki vermeden nasıl tanımadığı bir insana güvenerek böyle bir şey yapmıştı aklım almıyordu.
Hele ki tacizci gibi o uyurken ona bakıp kendini tatmin eden bir adama. Evet hâlâ utanıyordum yaptığımdan ve eve dönünce muhtemelen kendimi birine dövdürmem gerekecekti.
Trende hareketlilik olunca yutkundum. Muhtemelen birazdan kalkacaktı çünkü en ufak seste hemen gözlerini acıyordu.
"Hadi hadi hızlı." bir kadının çocukları ile beraber kapının önünden geçtiğini gördüm. Muhtemelen onları tuvalete görüyordu ya da banyoya.
Çocuk her uyandığında mutlaka burası için özel yapılmış o banyoya giriyor ve çok uzun durmadan geri geliyordu içeri.
Saçları hep ıslak oluyordu, anaç duygularım ön plana çıkınca ona birkaç kere saçını kurut demiştim ama tabi ki bana hiçbir tepki vermemişti.
Biraz daha ses çıkarken güzel gözleri yavaş yavaş açıldı. Dudakları ise her zaman olduğu gibi hafifçe öne çıkık vaziyette duruyordu. Ne çok dolgundu ne de inceydi. Ağzı küçücüktü.
Birkaç saniye hâlâ yatar pozisyonda dursada ardından ayağa kalktı. Bu sefer benimle göz teması kuruyordu.
Utanmaya izin vermeden heyecanla yüzüne baktım. Bu çocuk hem nasıl bu kadar cüretkar, hem de bir o kadar ürkek olabiliyordu ki...
Bana bakışları ne kadar ruhsuz olsada ürkek duruşunu hemen anlamıştım. Gözlerinin içine bakmaya devam ettim, bir şey söylemesini bekliyordum. Ama yok, o gittikçe küçük bedenini daha da görmüyordu koltuğa.
"Halil.." dedim en sonunda dayanamayarak. Bakışları bana döndü, dilimi ısırdım. Şimdi yatırıp her yerini öpmek istiyordum bu çocuğun.
"Dün gece.." dedim ama devamını getiremedim. Böyle uzaktan uzağa sanki maç sohbeti yapıyormuş gibi konuşulacak bir mevzu değildi.
Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Yanına ilerlerken hiçbir tepki vermemişti. Hemen yanına oturdum ve yüzüne bakmaya başladım.
"Dün gece için ben çok özür dilerim. Yaptığım çok yanlıştı.. Ama sen-" bakışlarını bana çevirdi. Nefesim hızlanmıştı.
"Yine yaparım ama sadece bana hiçbir şey sorma." sesi pürüzsüz çıkıyordu. Heyecanla yutkundum.
"Bir daha yapar mısın yani?" kafasını uslu bir şekilde aşağı yukarı salladı. Şimdi kendime engel olamadan ona daha çok yaklaştım. Heyecandan ölmek üzereydim.
"Her türlü şeyi yaparsın o zaman?" yine bir çocuk gibi kafasını aşağı yukarı salladı.
Dudaklarımı ısırıp kapının önünde biri var mı diye baktım. Ama kimse yoktu. Kaç gündür yapmak istediğim şeyi yapıp onu biraz kendime çektim. Fena halde becermek istiyordum onu.
"Çok iyi.." dedim gülümseyerek. Ve deneme amaçlı çenesini tuttum.
Tepki vermedi. Dudaklarımı dudaklarına bastırıp hayal ettiğim o yumuşaklık ile buluşunca gözlerimi kapattım. Alt dudağını alıp emdigimde, sanki bir tatlıyı yiyormuş gibi hissettim. Böyle güzel bir şey olamazdı.
O bana itiraz etmeden bir süre öyle durunca, diline ulaşmak için hafifçe dudağını ısırdım. Anında ağzını araladı.
Ağzını istila ederken, öpüş seslerim küçük alanda yankılanıyordu. Ne kadar süre öptüm bilmiyordum ama artık nefessiz kalmıştım, ve onun dudakları da hafifçe şişmişti.
Ama ona dokunmaktan kendimi alamıyordum. Kendime daha çok bastırdım dünyalar güzeli çocuğu.
"Sadece..." sesini duyunca yüzüne baktım nefes nefese. Ruhsuz görünüyordu. "Bana aşık olma."
Dediği şey ile gülesim gelmişti. Bir erkeğe duygusal bir bağ hissetmezdim zaten.
"Tamam." dedim dudaklarımı birbirine bastırıp. O da tatmin olmuş bir şekilde bakışlarını pencereye çevirdi.
Ben onun her yerini elleyip, öperken o sadece dışarı bakıyordu.