TREN 4.4

36K 2.1K 2K
                                    

Trenin durduğunu belli eden ses geldiğinde, ne zamandır burada olduğumu bile hatırlayamamıştım o an.

Halil'e baktığımda biraz ürkek bir şekilde trenden inen insanlara bakıyordu. İnmeye niyeti yok gibiydi.

"Halil." dediğimde bakışlarını bana çevirmişti. "Hadi inelim, iki saatlik bir mola var. Bir şeyler yiyelim."

"Ben inmeyeceğim." hey bir saniye, onun sesi korkak mı çıkıyordu?

"Neden? Biraz hava alırsın işte." dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı. Bir cevap vermedi. Kaşlarım çatılırken ayağa açık olan çantamdan cüzdanımı çıkardım ve cebime koydum. O sırada onun yanına ilerliyordum.

"Neden gelmek istemiyorsun?" gözlerimin içine baktı. Cevap vermedi. Doğru ya, soru sormak yoktu.

Dudaklarımı yalayıp pencereden dışarı baktım ve alt dudağımı dişlerimin arasına alıp bir süre düşündüm. Korktuğu belliydi, ama neyden korkuyordu...

"Elini tutsam?" dedim ve bakışlarımı ona çevirdim. Sadece yüzüme bakıyordu. "Hı?" dedim ısrar ederek. "Hiç bırakmam elini."

İkileme düştüğünü hissetmiştim. Bunu görünce biraz daha yaklaştım. Bu konuda üzerine düşmem gerekiyordu.

"Sanki uhuyla yapıştırılmış gibi, hiç bırakmayacağım elini. Olur mu?" diye sorduğumda sözlerimden rahatsız olduğunu da hissettim. Tam olarak ne istiyordu bu çocuk anlamıyordum.

"Hadi, gel." dedim elimi uzatıp. Bir elime bir de gözlerime baktı. Elimi tutmaya niyeti yoktu. Hafifçe salladım.

"Merak etme, küçük bir kardeşim gibi duruyorsun. Kimse bir şey demez." yutkundu ve kafasını pencereye çevirdi. O an dışarı çıkmak istediğini de deli gibi hissetmiştim.

Ben tam umudumu kesmiş, sıkıntılı bir nefes verip elimi çekecekken küçük ve soğuk elini avucumun içinde hissettim. Sıkı sıkı tutmuştu elimi.

Bana baktığında gülümseyip kafamı hadi anlamında oynatım. Titrek bir nefes aldı, nefesi aynı küçük bebeklerin uyurken küçük burunlarından çıkardığı nefes sesleri gibiydi.

Ayağa kalkıp ayakkabılarını giyindi. Bende küçük elini sıkı bir şekilde tutup kapıya doğru ilerledim. O bana biraz daha yapışmıştı. Kendisi bana yakın davranmaktan çekinmiyordu ama ben ona duygusal bir anlamda yaklaştığımda rahatsız oluyordu.

İkimiz dar koridorda yürüyüp dışarı çıktığımızda kalabalığı görünce mümkünmüş gibi biraz daha sıktı elimi.

Birkaç kişi elimize baksada kafalarını normal bir görüntüymüş gibi geri çevirmişlerdi. Aslında normal gibiydi çünkü gerçekten kardeşim gibi duruyordu.

"Aç mısın?" diye sordum büyük alana girerken. Burada hediyelik eşyalar satan yerler vardı. Ama çoğunluk yemek yeriydi. Halil'den ses gelmeyince ona döndüm. Etrafı izliyordu ama korkarak.

"Hm? Aç mısın?" dedim yeniden. Parası da yoktu muhtemelen, zaten paranın lafını yapan biri de değildim. Sadece bundan mı çekiniyor diye sorguluyordum kendimi.

"Çok değilim." dedi. Gülümsedim, olumsuz cevap vermemişti demek ki acıkmıştı.

Sosyal tesislerde olduğu gibi büyük yemek yeme alanına geçtiğimizde yemek sipariş ederken bile elimi bırakmamıştı.

Beraber siparişi verip pencere kenarında bir masaya geçtiğimizde elini bırakmak zorunda kaldığım için rahatsız olmuştu. Ama yemek yerken nasıl elini tutabilirdim ki?

"İstersen elimi tutabilirsin, tek elimle de yerim." dedim gülümseyerek. Aslında biraz espiri olsun diye söylemiştim. Elimi yeniden tutmasını beklemiyordum.

Benim elim ile ısınmış elini yeniden avuçlarımın içinde hissedince ilk afallasamda, yutkunup bende sıkıca tuttum elini.

Yemekler geldiğinde gerçekten de tek elimiz ile yemek yemeye başlamıştık. Bu kadar korkacak ne vardı ki?

"Senin trenden inmene ne kadar kaldı?" diye sordum suyumu içerken. Gözlerimin içine baktı, yine cevap yok.

Kafamı sallayıp önüme döndüm. Çokta umrumda değildi açıkçası. Sadece benden önce inmese güzel olurdu. Biraz daha tadına bakmak istiyordum.

Biz öylece otururken geçen gün sigara içerken gördüğüm kadının karşı masada bana hafifçe gülümseyerek baktığını gördüm. Acayip derecede kaşınıyordu.

Bir süre bakıştık, ardından onu denemek için kafam ile tuvaletlerin olduğu yeri gösterince kafasını salladı. Beklemiyordum.

Derin bir nefes alıp ayağa Halil'e döndüm. Etrafı soğuk bakışları ile inceliyordu. Elimi çekince gözleri irileşti ve elimi çekmemi engelledi.

"Tuvalete gidip geleceğim." dedim gülümseyerek. Herhalde oraya da beraber gidelim demezdi.

"Ama..." sanırım ilk defa tam olarak duygularını belli edecekti. Ama sonra gözlerinde yine o ifadesiz bakışı gördüm. Sanki kendine bir şey hatırlatmıştı.

"Tamam." deyip elini çekti. Ufak eli elimden ayrıldığında bir süre yüzüne baktım ama daha sonra ayağa kalktım.

"Geleceğim hemen."

O kafasını sallarken ben kemerimi düzeltip çoktan ayağa kalkmış olan kadına bir bakış atıp sakince tuvaletlerin olduğu kısıma yürüdüm.

Hemen arkamdaydı. Tuvaletlere baktığımda aşırı doluydu, bu yüzden depo gibi bir yer bulunca oraya girdim. O da hemen arkamdan gelmişti.

Kapıyı kapattığında kemerimi çözdüm gözlerinin içine bakarak. Muhtemelen bakireydi ve anal seks yapacaktık.

Umarım temizdir diye düşünmekten kendimi alamadım. O da altını hafifçe açtığında direkt arkasını çevirdim. İtiraz etmemişti, demek ki tahminlerim doğruydu.

Acır mı diye umursamadan, içine girdim.

---

Üzerimi düzeltip depodan çıktığımda kadın dağılmış görünüyordu. Ve yürürken yüzü buruşuyordu. Umursamadım ve ondan hızlı davranıp mekana girdim.

Oturduğum masaya baktığımda Halil'i göremeyince kaşlarım çatıldı. Nereye gitmişti şimdi bu çocuk?

Tuvaletlere doğru gidip etrafı taradım ama burada yoktu. Daha sonrada çıkana kadar etrafa bakındım. Hiçbir yerde yoktu.

Trene gitmeden öncede etrafa bakındım ama yine de göremedim. Umarım kaybolmamıştı.

Trenden içeri girdim ve seri bir şekilde kaldığım bölmeye geldim. Kapıyı açtığımda, koltukta cenin pozisyonunda yatan çocuğu görünce garip hissetmiştim.

Sanırım bu bir ferahlamaydı. Uyuyordu, nefesi düzenliydi.

"Haber vermeden neden geliyorsa..." diye söylenmeden edemedim. Kapıyı kapatıp içeri geçtiğimde bende kendi koltuğuma ilerlemiştim.

Sırtımı pencerenin olduğu kısıma dayayıp gözlerimi kapattım. Onun düzenli ve huzur veren nefes seslerini dinledim.

TREN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin