Balder, İskandinav tanrılarından Odin ile Frigg'in oğlu. Karısı Nanna, oğlu da Forseti'dir. Işık, neşe, saflık, güzellik, masumiyet ve barış tanrısıdır. Tanrılar ve insanlar tarafından çok sevilirdi, iyiliği ile dikkat çekerdi. Gücünün az olmasına karşın, sıcakkanlı, akıllı ve belagatliydi. En yakışıklı tanrı olduğu da söylenir. Balder'in salonu Breidablik'di.
Balder, kabuslarında yakında öleceğini görmeye başlamıştı ve bu yüzden Odin ölülerin krallığı Hel'e gidip şüphelenecek bir şey olup olmadığına bakmaya gitti. Orada bir kadınla konuştu ve kadın ona Balder'in gelişine hazırlık yaptıklarını söyledi. Bu durumu duyan annesi Frigg tüm Dünyayı dolaşarak üzerinde bulunan canlı ve cansız her şeyden oğlu Baldr'a hiç bir şekilde zarar vermeyecekleri hususunda söz vermelerini istiyordu. Ulu ağaçları ile gök yüzünü okşayan karanlık ormanlardan ve içindeki canavar, bitki ve hayvanlardan söz aldı. Dağların köklerinde gizlenmiş demir, bakır, altın ve gümüşten söz aldı. Uzak güneydeki çöllerden, yakın kuzeydeki buzlardan, sulardan yerlerden ve gök yüzünden söz aldı. Kısaca dünyada yaşayan ve yaşamayan her şeyin tek tek yanına giderek onlarla konuşup oğluna bir zarar gelmeyeceğini garantilemiş sayıyordu kendisini.
Frigg'in işi bittiğinde Baldr, ok değmez kılıç kesmez bir tanrıydı artık. Bu durumu öğrenen Aesir durumu eğlenceye çevirmesini bildi. Zaten ne zaman ciddi olmasını bildiler ki? Her zaman oynayacak, dalga geçecek bir şeyler bulurlardı. Hepsi Baldr'ın başına toplanıp üzerine bir şeyler fırlatmaya başladılar. Sopalar, ok ve kargılar, demir gülleler ve taşlar hatta güçlü Thor bile çekicini savurmaktan geri durmamıştı fakat Baldr'ın üzerine ne atılırsa atılsın nesne bir bumerang gibi atan kişinin eline dönüyordu. Aesir gülüp eğleniyordu yapılacak başka işleri olmasa Ragnarok (kıyamet) gününe kadar bu oyunu sürdürebilirlerdi. Bu sırada Tanrıça Frigg sarayında oturmuş, Aesir'in gürültüsüne kulak kabartmaya çalışıyordu, içeri yaşlı bir kadın girerek selamladı güzel tanrıçayı. "Dışarıda neler olduğunu biliyor musun?" dedi yaşlı kadın ''Tüm Aesir toplanmış, çocuklar gibi Baldr'ın üzerine bir şeyler atıyorlar.''
Frigg gülümseyerek ''Evet'' dedi ''Biliyorum, Baldr'a hiçbir nesnenin zarar vermemesi için tüm kainatı dolaştım ve her şeyden ona zarar vermeyeceklerine dair sözler aldım.''
''Peki unuttuğun bir şey yok mu?'' diye merakla sordu ihtiyar. Frigg canlılar aleminden birini es geçmişti, küçük ökseotunu hafife almış, onun Baldr'a zarar vermeyeceğini düşünerek onunla konuşmanın dahi yersiz olduğu kanısına varmış ve onu gördüğünde oradan uzaklaşmıştı. Bunu yaşlı kadına anlatmakta da bir sakınca görmedi Frigg. İhtiyar ise bu sözleri duyar duymaz küçük bir sineğe dönüşerek bir anda ortadan kayboldu. Yaşlı kadın kılığında gelmiş olan Kurnaz tanrı Loki'den başkası değildi, çılgın kurt Fenrir'in babası...
Loki hiç vakit kaybetmeden doğruca küçük ökseotunu bulmaya gitti, onu yerinden kopararak bükmeye ve şekillendirmeye başladı. Biraz sonra ökseotu Kurnaz tanrının elinde bir kargıya dönüşüvermişti. Kılık değiştirdikten sonra Baldr'ın başında elenen Aesir kalabalığının arasına dalan Loki'nin aklına çarçabuk haince planına başka hainlikler eklemek geldi. Baldr'ın Kör kardeşi Hod bir köşede sessizce duruyordu. Loki onun yanına yaklaşarak ''Tüm Aesir eğleniyor, sen neden atış yapmıyorsun?'' diye fısıldadı kulağına. ''Ben körüm, onun nerede durduğunu bile göremiyorum'' diye yanıtladı Hod. Bunun üzerine Loki Hod'a nişan almasında yardımcı olmayı teklif etti. Biraz sonra Hod ve Loki Baldr'ın karşısındaydılar. Loki Hod'un tuttuğu kargı ile ''İşte şurada'' diyerek Hod'un kargı tutan elini omuzu üstüne kadar yükselterek nişan aldı. Hod Loki'nin yardımı ile kargıyı savurunca rüzgarı yararak ilerleyen silah Baldr'ın göğsüne saplandı ve onu devirdi. Yakışıklı Baldr ölmüştü. Loki bir şahine dönüşerek oradan uzaklaştığında Aesir tanrıları büyük bir yas içindeydiler artık. Baldr yaşayan tanrıların en iyi yürekli ve merhametli olanıydı ve kimseye bir zararı yoktu aslında. Tanrılar Cesur Hermod'u ölüler dünyasının tahtında oturan Hel'e ulak olarak gönderip ondan Baldr'ı geri yollamasını istediler.Hermod acele ile yola çıkarken, Babası Odin bu yolculuğun kolay geçmesi için Hermod'a sekiz bacaklı atı Slepnir'i vererek onu uğurladı. Oyuna gelerek kardeşini öldüren Kör tanrı Hod'u ise karanlık ormanların en dibine vahşi canavarların arasında yaşaması için sürgün ettiler. Hermod, ölüler dünyasının girişini slepnir'in de yardımı ile güçlükle geçerek Hel'in sarayına vardığında Bu değerli ata bir zarar geleceği korkusu ile onu bırakmadı ve Hel'in salonuna atı ile girdi. Baldr burada iyi karşılanmıştı, Hermod içeri girdiğinde onu ve hel'in sofrasında kızarmış domuz yiyerek bira içerek eğlenirken buldu, yaşamı boyunca herkese kendini sevdirmiş olan Baldr ölüler dünyasında da itibar görüyordu. Hermod vakit kaybetmeden Ölüler dünyasının kraliçesi Hel'e Baldr'ın hile ile öldürüldüğünü onu geri götürmesini gerektiğini ve bunun bizzat Odin'in ricası olduğunu söyledi. Loki'nin kızı, Kurt Fenrir ve dünyayı çevreleyen yılan jörmungand'ın kardeşi Hel bir şartla Baldr'ın canlılar alemine dönmesini kabul edeceğini söyledi buna göre yaşayan her şey Baldr için gözyaşı dökmeliydi. Hermod aynı Frigg'in yaptığı gibi dolaşarak yaşamış olan her şeyden Baldr için göz yaşı dökmelerini istedi ama yalnızca bir mağarada bulduğu dişi dev Thökk bunu kabul etmedi Baldr için ağlamanın kendisine bir faydası olmayacağını söylüyordu. Gerçekte ise Thökk, Loki'nin kılık değiştirmiş halinden başkası değildi. Bu işin olmayacağını anlayan Aesir tanrıları Baldr'ın cesedini gömmeye karar verdiler, Baldr'ın ölümüne dayanamayan karısı Nanna kahrından ölmüştü, ikisinin cesedini bir drakkarın (viking akıncı gemisi) içine türlü hazineler, silahlar ve Baldr'ın atı ile birlikte yerleştirdiler. Tanrıların babası Odin, oğlunun cesedi üzerine eğilerek kulağına bugün bile kimsenin bilmediği bir şeyler fısıldayarak her dokuz günde yeni bir yüzük doğuran sihirli yüzük Draupnir'i de göğsünün üzerine bıraktı. Maksatları gemiyi ateşe verip açık denize yollamaktı ama gemi hazinelerle o kadar doluydu ki onu yerinden kıpırdatamadılar. Bunun üzerine uzaklarda yaşayan dişi bir dev olan Hyrrokkin'den yardım istemişlerdi. Dev Hyrrokkin iri bir kurdun üzerine binmiş halde geldi dizgin olarak etrafa tıslayıp duran dört engerek yılanı kullanıyordu. Tanrılar Kurdu ve yılanları güçlükle zaptederek onları bir yere bağladılar. Hyrrokkin Drakkarın içindekinin bir tanrı oluşuna aldırmaksızın ateşe verilmiş koca gemiyi denizin ortasına fırlattı.bu Thor'u gerçekten sinirlendirmişti bir an Hyrrokkin'in kafasını çekici ile patlatmayı düşündüyse de Aesir tanrıları ona engel oldular. Thor o kadar sinirlenmişti ki tüm hıncını ortalıkta koşturup duran cüce Lit'ten çıkardı. Tam bacaklarının arasından geçerken ona öyle bir tekme savurdu ki küçük cüce denizin ortasında yanan gemiye kadar uçarak içerisine düştü ve alevler içinde kayboldu.
kaynak:tahtapod.com
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskandinav/Cermen Mitolojisi
Non-Fictionİskandinav mitolojisine ait hikayelerin, tanrıça ve tanrıların kimliklerinin çeşitli kaynaklardan toplanarak derlenmesidir. Tamamen alıntıdır. Yazarın kalemine ait değildir.