3

15 1 0
                                    

Ertesi gün de böyle geçti ve diğer gün de... Evde hazırladığım ufak tefek şeylerle karnımı doyurup yine araştırmalara ve düşüncelere gömülüyordum. Esasında bu durum hoşuma gitmişti. Günlerce kafa yorduğum bu olay ruhumu o kadar ateşliyordu ki bugüne kadar ilgi duyduğum sıradan olaylar fazlasıyla basit ve değersiz gelmeye başlamıştı artık.
Aklım doyuma ulaşıyordu.

Erdem aradı yine. Fazla konuşmak istemedim. Bu çocuk da basit geliyordu artık. Hele o günkü ilgisiz tavırları iyiden iyiye soğumama sebep olmuştu. İnsan en yakın arkadaşıyla böyle konuları konuşamayacaksa ben ne yapayım o arkadaşı? Karıdan kızdan laf açsam iştahla yumulur. Basit çocuk işte...

Ben biraz soğuk davranınca haliyle anladı. Geçen gün ayıp ettiğini düşünmüş olacak ki konuyu oraya getirdi. "Ee," dedi, "Ne oldu senin şu astral seyahat işi?"

Fazla uzatmadım, kısa cümlelerle geçiştirdim. Kendisine bozuk attığımı anladı. Ama ben aslında tam olarak onun sandığı gibi ilgisiz tavrına gücendiğimden böyle davranmıyordum. Kimseyle sıradan şeyler hakkında muhabbet etmek istemediğimdendi bu tutumum. Daha derin ve gizemli şeyler konuşmak, düşünmek varken babane Erdem'e Aslı'nın ne dediğinden, derbiyi kimin kazanacağından, Çukur'un yeni bölümünden...

Ertesi gün bir şeye karar verdim: Bunu deneyimlemeliydim.
Astral seyahat denen şey eğer varsa, bunu deneyimlemeliydim!

Şayet gerçekten aylar öncesinde yaşadığım o şey astral seyahatin bir kırıntısıysa, ucundan tatmıştım zaten, tehlikeli ve korkulacak bir durum yoktu. Yok eğer gerçekten böyle bir şey yoksa; internetteki anlatıların hepsi yalansa ve benim o günkü yaşadığım şey rüyadan ibaretse yine korkulacak bir şey yoktu.
O halde ne kaybederim?

Araştırdıklarımdan öğrendiğim kadarıyla birkaç tehlikeli riskleri vardı tabii. Boyut değiştirdiğimiz için normal hayatta göremediğimiz varlıklarla karşılaşabilirmişiz mesela. Ya da zihnimizi yeterince hazırlamayıp rahatlayamazsak, ruhun bedenden çıktığı anda büyük bir panik yaşayabilirmişiz. Fakat en büyük endişem olan ruhun tekrar bedene dönmemesi ihtimali pek yokmuş. Asıl önemli olan da buydu.

Geceyi bekleyemeden gündüz birkaç çalışma yaptım. Fakat bu öyle ciddi çalışmalar değildi. Hazırlığa hazırlık diyebilirim.

Yatağa sırt üstü uzandım, gözlerimi kapattım, zihnimi ve bedenimi rahatsız eden her şeyi unutmaya çalışarak bir süre öylece durdum... En azından ilk aşama olan rahatlama ve gevşeme seanslarını başarıp başaramayacağımı test etmekti niyetim. Fakat olmadı. O atmosfere giremedim. Bu normaldi. Dışarıdan gelen sesler, gün ışığı ve sol kulağımdaki hafif çınlama odaklanmama engel oluyordu. Kalkıp iki üç dakika boyunca yatağın içinde gözlerim kapalı ve hareketsiz oturarak zihnimi hafifletmeye çalıştım. Sonra gözlerimi açmadan ve en ufak şey bile düşünmemeye gayret ederek tekrar yatağa uzandım. Yine olmadı. Şuna inanın, insanın düşünmemek için uğraşması kadar zor bir uğraş yok!

Gündüz vakti, şehrin gürültüsü içinde bunu gerçekleştirememek gayet normaldi. Bunun farkındaydım, o yüzden başarısızlığımı önemsemedim. Kaldı ki ilk çalışmaydı neticede.

Akşam tekrar deneyecektim.

Gizemli HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin