Ağladığımı farkeden annem yanıma geldi ve yüzüme acıyarak bakıp ''Ne oldu, üzdüler mi seni?'' dedi.
Cevabı biliyordu, neden hala sorup benim daha fazla acı çekmeme sebep oluyordu? Cevap vermedim ve ağlamaya devam ettim. Annem yüzüme sanki o an kendisi o acıyı yaşıyormuş gibi baktıktan sonra birden sarıldı.
Annem bana sarıldı, ilk defa. İçten sarıldı hem de, sımsıkı. Annemin bana olan sevgisini ilk defa hissettim. Sanırım beni az da olsa seviyordu.
''İstersen eve gidelim, kızım.'' Böyle konuşmaya devam ederse ağlamamı durdurmam imkansız olacak gibi görünüyor. 'Evet' dercesine kafamı salladım. Kolumdan tuttu ve kalkmama yardımcı oldu. Beraber sarılarak eve gittik.Prensin gözünden;
O bana sarıldıkça benim kalbim çıkacak gibi atıyordu. Bu kız benim için çok farklıydı, hayatımı kurtardı. Daha 3 gün önce ölmeyi düşünürken şuan yaşamak için bir sebebim var. Acaba o da bana karşı böyle hissediyor muydu? İlk defa bir kızdan bu kadar hoşlandım, gerçi hayatımda pek kızla konuşmadım. Ailemden başka birini görmek neredeyse imkansızdı. Bu koca şatoda sıkılmaktan ölüyordum. Aile baskısı, yalnızlık beni ölüme sürüklüyordu. Hannah hayatımı kurtardı ve farkında bile değil. Bu düşünceler ve Hannah'ın anlattıkları beynimde karman çorman olunca kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. En nefret ettiğim şeydi bu. Ailem bana hep sulu göz diyordu çünkü duygusal bir erkektim. Hatta bir gün babam sırf duygusal olduğum için beni dövdü. Erkek adam ağlamazmış, niye? Ben kalpsiz miyim?Birden odaya kardeşim Sofia girdi ve Hannah hakkında kötü şeyler söylemeye başladı. Depresyonun etkisinde böyle şeyler söylemesine alışkınım ama Hannah yerine bana söyleseydi daha iyi olurdu. Özellikle ona fakir demesi sinirlerimi iyice bozdu.
Hannah'ın kalbi kırıldı, onu anlayabiliyordum. Odadan hızlıca çıktı, gitti. Peşinden gidecektim ama kardeşim sıkıca kolumdan tuttu ve beni itti. Kapıyı kilitledi ve bana bağırmaya başladı.
''Nasıl o aptal kızı evleneceğin kız olarak seçersin!''
Aptal değildi aksine gördüğüm en zeki kızdı.
''Bana bak! Senin ne haddine böyle konuşmak! Evleneceğim kız falan da değil, o buradaki tek arkadaşım!''
Aslında onu arkadaştan öte görüyordum ama bunu Sofia'ya söylersem anında Hannah'a yetiştirirdi.
''Demek arkadaşındı. İyi öyle olsun, arkadaş bulmana sevindim.'' dedi sakin ve gülümseyerek.
Az önceki canavar Sofia gitti yerine yavru kedi Sofia geldi. Sofia'nın anlık ruh hali değişimleri beni delirtiyordu. Yatağıma uzandı ve ''Abi o kız hep buraya geliyor mu?'' dedi. Neden merak ediyordu ki? Sanırım Hannah ile evlenmem çok iyi olacak çünkü kız kardeşim bile onu sevdi.
''Geliyordu ama ben benimle arkadaş olmasına karşılık çalışmasını istemedim ve ona 2 katı para ödeyeceğim. Bu olaydan sonra bir daha gelir mi bilemem.'' dedim çaresizce. Gerçek anlamda bir daha gelip gelmeyeceğinden emin değilim. Acaba hala burada mıdır? Gidip bakmak istiyorum ama eğer annesi kızını o şekilde gördüyse kesin bana sinirlenecek ve belki tamamen gelmeyeceklerdi.Sofia birden ayağa kalktı ve ''Ben gidiyorum.'' dedi.
''NE? NEREYE GİDİYORSUN?'' dedim sesimi yükselterek.
''O kız ile konuşmaya, onu buraya geri getireceğim.''
''A-ama Sofia-'' sözümü bitirmemi beklemeden koşarak kapıdan çıktı. Kızı benden çok sevmiş olması beni çok şaşırttı. Böyle olması daha iyiydi çünkü kardeşimin gelecekteki karımla anlaşması hoşuma gidiyor.Hannah'ın Gözünden;
Güzel bulduğum her kız bana niye böyle davranıyor. Aslında sorunun cevabı apaçık ortada; fakir olduğum için. O bir prenses ayrıca zor zamanlar geçiriyor. Biraz fazla tepki verdim sanırım. Onun gözlerine biraz daha bakmak isterdim oysa ki...
Kalbim çok kırık ama aynı zamanda onu anlamaya çalışıyorum. İstemediği birisiyle evlendirilmeye zorlanıyor, depresyonda olmalı. Kardeşi onun günlerdir odasından çıkmadığını söylemişti. Odadan sadece benim için mi çıktı yani? Belki de evinde yabancı birisinin olması hoşuna gitmiyordur. Hizmetçilerin varlığı onu rahatsız etmiyordu ama ben kardeşinin arkadaşı olduğum için huzursuz hissetmiş olabilir yada güzelliği beni öylesine büyüledi ki şuan kendi kendime onu haklı çıkarmaya çalışıyorum.Eve vardığımda odama çekildim ve bu olay aklımdan çıkmadı. Akşam yemeği yemedim, acıkmadım, susamadım, tüm ihtiyaçlarımı unutmuş haldeydim. Yerimden kalkacak gücüm yok gibiydi. Sanırım buna depresyona girmek deniliyor. Sürekli durup durup ağlıyordum. Annem yarım saatte bir kapımı çalıp "İyi misin?" diye soruyor ben ise göz yaşlarımı silip, sesimdeki o üzüntüyü hafif öksürerek geçirip "Evet anne, sadece yalnız kalmak istiyorum." diyordum.
Bir süre sonra artık odamdan çıkma kararı aldım çünkü annemle konuşmam gereken bir şey vardı.
Annem 'sorun ne?' dercesine yüzüme baktı.
Annemin karşısındaki sandalyeye geçip "Anne konuşmamız gereken bir şey var." dedim.
"Neymiş o canım kızım, tüm gün odandan çıkmadın çok merak ettim seni. Yarına kadar kendini topla işe gideceğiz. Geç vakitlere kadar uyumamazlık etme. Hem o kız bir prenses tabiki öyle egolu davranışları olacak. Biz fakiriz kızım.. Düşük seviye insanlarız. Bizi ezeceklerini bilerek başladık o işe, biliyorsun değil mi? O yüzden alınmak, darılmak yok. Hem biz kimiz de onların sözlerine alınacağız. Yerimizi, seviyemizi bilmeliyiz. Şimdi git elini yüzünü yıka, sana biraz yemek bıraktım onu ye ve güzelce uykunu al.""Anne... Ben o işe bir daha gitmek istemiyorum. Sen ne dersen de ben oraya bir daha asla gitmeyeceğim."